YAZAN: DR. NİL KESKİN KELEŞ

Kadın bedeninde yaşamın hem ruhsal hem de fiziksel iyi oluş yollarını uzun süredir araştırıyorum. Hastalıkların psikosomatik sebepleri ve bu yöndeki çıkış yollarına dair geliştirdiğim teknikler, günümüzde “biohacking” başlığı altında tartışılıyor. Bu kavram, yalnızca yaşam süresini uzatma arayışlarını değil, aynı zamanda belirli hastalıkların farklı yaklaşımlarla yönetilmesini de kapsıyor. Bu çerçevede, kadın sağlığının en önemli sorunlarından biri olan meme sağlığına farklı bir perspektiften bakmak istiyorum. Amacım, yalnızca farkındalık yaratmak değil, aynı zamanda yaşam kalitesini dönüştürebilecek yollar da önermek.


Meme sağlığına dair küresel veriler

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre:

  • Her yıl yaklaşık 2,3 milyon kadın meme kanseri tanısı almaktadır. Bu hastalık, kadınlarda en sık görülen kanser türüdür ve kadın kanserlerinin yaklaşık dörtte birini oluşturmaktadır.
  • 2020 yılında yaklaşık 685.000 kadın meme kanseri nedeniyle hayatını kaybetmiştir. Bu çarpıcı rakamlar, erken teşhisin ve farkındalığın yaşamsal önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.
  • WHO’nun Küresel Meme Kanseri İnisiyatifi, 2040 yılına kadar meme kanserinden kaynaklanan erken ölümleri %2,5 oranında azaltmayı hedeflemektedir.

Psikosomatik etkiler ve kadın sağlığı

Kadının evrimsel yolculuğu ve toplumsal konumu, meme sağlığı üzerinde doğrudan etkili olan psikosomatik süreçlerin anlaşılmasında kritik önemdedir. Son 4000 yıldır süregelen ataerkil düzen, kadınların varoluşlarını özgürce ifade etmelerinin önüne geçmiştir. Kadın bedeni kimi zaman tabulaştırılmış, kimi zaman metalaştırılmış; toplumsal cinsiyet rolleri ise kadını hem aile hem iş yaşamında ağır sorumlulukların altına sokmuştur.

Bu tablo, kadının duygularını bastırmasına, kimliğini sorgulamasına ve “yaralı dişil” bir hal içine girmesine yol açmıştır. Araştırmalar ve betimsel analizler, kadınların bu baskı karşısında genellikle iki uçta konumlandığını göstermektedir:

  • Aşırı dişilik: Kendini sürekli başkaları için feda eden, kurban bilincindeki “Saçını Süpürge Eden Kadın” sendromu.
  • Eril taklidi: Güçlü görünmek adına duygularını bastıran, yardım istemeyen “Amazon Kadını” sendromu.

Yine bilimsel araştırmalar, meme sağlığının yalnızca biyolojik faktörlere değil, aynı zamanda kadının duygusal ve ruhsal dünyasına da bağlı olduğunu verilerle ortaya koymaktadır.

  • Annals of Oncology’de yayımlanan 1990 tarihli bir vaka-kontrol çalışması, aşırı öz güven, histriyonik kişilik özellikleri ve çözülmemiş yas gibi psikolojik durumların meme kanseri riskini artırabileceğini göstermiştir (Jasmin C. ve ark., 1990).
  • WHO verileri, stres ve psikososyal faktörlerin bağışıklık sistemi üzerinde baskı yaratarak birçok kanser türünde dolaylı etkilere sahip olabileceğini ortaya koymaktadır.
  • Psikoneuroimmünoloji araştırmaları, kronik stresin vücutta iltihaplanmaya yol açabileceğini, bunun da hücrelerde genetik materyali etkileyerek kanser riskini artırabileceğini öne sürmektedir.

Sağ meme ve Amazon Kadını Sendromu

Antik literatürde Amazon kadınları, güçleri ve bağımsız yaşam biçimleriyle anılmıştır. Rivayetlere göre okçuluk yeteneklerini artırmak için sağ göğüslerini feda etmişlerdir. Günümüzde ise “Amazon Kadını Sendromu”, kadının kendi doğasındaki dişil enerjiyi bastırarak aşırı eril bir tutum sergilemesini ifade etmektedir.

  • Kadının sürekli güçlü olma zorunluluğu hissetmesi, sorumlulukları tek başına üstlenmesi ve duygularını bastırması psikosomatik baskı yaratır.
  • Bu durum, kronik stres hormonlarının (özellikle kortizol) yükselmesine ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına yol açabilir.
  • Çevresinden sevgi ve şefkat almayı reddeden kadın, alma–verme dengesinde bozulmalar yaşar.

Sol meme ve Saçını Süpürge Eden Kadın Sendromu

Diğer uçta ise aşırı dişil enerjiye teslim olmuş, kendini sürekli başkaları için feda eden “Saçını Süpürge Eden Kadın” profili yer alır. Bu durum özellikle sol meme üzerinde psikosomatik etkiler yaratır.

  • Kadın sürekli verir, ancak kendi ihtiyaçlarını göz ardı eder.
  • Yoğun şefkat sunarken kendisini besleyemez.
  • Suçluluk, utanç ve kabul görme arzusu ile yaşar.

Tamamlayıcı ve önleyici yaklaşımlar

Meme sağlığını korumak, yalnızca tıbbi taramalarla değil, ruhsal ve zihinsel dengeyle de mümkündür. Bu çerçevede önerilen tamamlayıcı uygulamalar şunlardır:

  • Meditasyon ve nefes egzersizleri: Stresin azalmasına, hormonal dengenin korunmasına ve beden-zihin uyumunun güçlenmesine yardımcı olur.
  • Farkındalık pratikleri: Kadının kendi bedenini dinlemesine, hayatını sağlıklı davranış örüntüleriyle dönüştürmesine imkan tanır.
  • Eril-dişil enerji dengesi: İlişkilerde, iş hayatında ve aile bağlarında dengeyi sağlayarak psikosomatik risk faktörlerini azaltır.
  • Duygusal denge çalışmaları: Meditatif uygulamalar, öfke yönetimi ve duygusal yüklerin boşaltılmasına destek olur.

Bu süreçte Goddess App, meditasyon, rehberlik ve enerji dengeleme pratiklerini erişilebilir kılarak kadınların iyileşme yolculuğunda tamamlayıcı bir araç olarak kullanılabilir.

Farkındalık ve denge ile bütünsel şifa

Ekim ayı, Meme Kanseri Farkındalık Ayı olarak erken teşhisin önemini hatırlatırken, ruhsal ve bedensel bütünlüğün korunmasının da altını çizer. Kadın sağlığını iyileştirmek farkındalık geliştirmek, yaşamda denge kurmak ve içsel barışı destekleyen uygulamaları hayatın bir parçası haline getirmekle mümkündür. Meme sağlığının korunması, hem tıbbi hem de psikosomatik yaklaşımların birlikte ele alınmasıyla sağlanabilir. Kendi sağlığımızı önceliklendirmek, çevremizdeki kadınlara da ilham olacak en değerli adımdır.

Tamamlayıcı ve önleyici sağlık pratiklerinin tümüne ulaşabileceğiniz, içinizdeki yaralı dişili şifalandırmanıza destek olacak Goddess App’i inceleyebilir; kadınları güçlendirme yolculuğunda bilinçlendikçe çevrenize de ilham verebileceğiniz topluluğumuza katılabilirsiniz.





BLOOM SHOP