Şifalanmak için doğa ile bağınızı güçlendirmeniz gerektiğine inanan ekoterapi, parçası olduğumuz doğadan şifa bulmanın yöntemlerini sunar. Doğa ile temasa ne kadar ya da nasıl zaman ayırdığınız tamamen kişiseldir. Ekoterapiye göre önemli olan doğa ile temasa geçerek ruhunuzu ve bedeninizi beslemektir. Ekoterapi ile doğanın iyileştirici gücünü keşfetmeden önce tüm bilmeniz gerekenleri sizin için araştırdık!
Ekoterapi nedir?
Doğa terapisi veya yeşil terapi olarak da bilinen ekoterapi, doğanın iyileştirici gücünden yararlanarak ruh sağlığını koruma ve iyileştirme amacı güden bir terapi çeşididir. İnsanların yaşam ağının bir parçası olduğu ve çevreden izole var olamayacağı inancından ortaya çıkmıştır. Yeryüzü ve onun sistemleriyle bağlantı, ekoterapinin özünde yer alır. Ekoterapinin birçok ilkesinde öne sürüldüğü gibi, kişisel esenlik ve gezegensel esenlik birbirinden ayrı değildir. Bu nedenle insanların yaşamları daha büyük bir etkileşim sisteminin parçası olarak görülür.
İnsanların doğayla olan bağlarını güçlendirerek doğal ortamlarda yapılan aktiviteler ve gözlemler yoluyla ruhsal dengeyi sağlamayı hedefler. Kelime kökeni olarak Yunanca “eco” (ev) ve “therapeia” (iyileştirme) kelimelerinden gelir. Doğal çevreyle etkileşim yoluyla sağlık üzerinde olumlu etkiler sağlar. Ekoterapinin çalışma prensibi, doğal çevre ile birey arasındaki etkileşime dayanır. Doğanın sunduğu manzaralar, sesler, kokular ve dokular gibi uyaranlar, insanın duyusal deneyimlerini zenginleştirerek fiziksel, zihinsel ve duygusal olarak iyileşmeyi teşvik eder.
Doğanın gücünden faydalanan bu terapi modeli, açık alanda, bir parkta ya da ormanda terapist eşliğinde yapılabileceği gibi, yalnız başına da uygulanabilir. Yürüyüşe çıkabilir veya yeşil bir alanda oturabilir, bahçe ile zaman geçirebilir, orman banyosu yapabilir ya da hayvanlarla etkileşim kurabilirsiniz. Ekoterapinin kuralları ya da zorunlulukları yoktur, temel esas doğanın unsurlarıyla zaman geçirebileceğiniz alanlar yaratmaktır.
Ekoterapinin faydaları nelerdir?
Doğanın insan sağlığı üzerindeki etkisi birçok alanda bilimsel araştırmaların konusu olmuştur. Ev dekorasyonunda doğadan parçalara yer vermek ya da orman yürüyüşlerinin etkilerine doğa ile bağlantıyı temel alan aktiviteler eklemek gibi hemen hemen her şey insan sağlığı üzerinde olumlu etkilere sahiptir. Yaşam kalitenizi artıran ve iyi oluş halinizi destekleyen ekoterapi aynı zamanda yüksek stres, tükenmişlik, depresyon, anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu gibi birçok ruhsal rahatsızlığın tedavisini de destekler. Dolayısıyla yaştan, ruhsal durumdan ya da yaşayıştan bağımsız olarak herkes ekoterapiden faydalanabilir. Doğanın bir parçası olan biz insanlar, yine şifayı bizi bütünleyen bu sonsuz doğadan sağlayabiliriz.
Ruhsal sağlığı destekler.
Doğa ile etkileşim, beyinde stres tepkilerini düzenleyen hipotalamus-hipofiz-adrenal (HPA) eksenini etkiler. Bu sayede, doğal ortamların sunduğu manzaralar, sesler ve kokular, zihinsel yorgunluğu azaltabilir ve duygusal iyilik hali sağlayabilir. Yapılan çalışmalar, strese maruz kaldığınızda doğa seslerinin, trafik ve diğer yaygın şehir seslerinden daha hızlı bir şekilde sinir sisteminizin iyileşmesine yardımcı olabileceğini öne sürüyor. Yine benzer şekilde kırsal bölgelerde yaşayan ve doğa ile çokça zaman geçiren kişilerin strese karşı direnci daha yüksektir ve öz değerlerinin, konsantrasyon seviyeleri ile bilişsel becerilerinin daha gelişmiş olduğu bilinmektedir. Uzman eşliğinde yapılan ekoterapi çalışmaları ise travma sonrası stres bozukluğu gibi ruhsal sağlık problemlerinin iyileşme sürecini hızlandırır. Kısacası doğa ile zaman geçirmek genel anlamda ruh sağlığını destekler, daha dayanıklı bir sinir sistemi sağlar ve aynı zamanda iyileşme süreçlerini de hızlandırır.
Bedensel sağlığı korur.
Doğada yürüyüş, bahçe ile ilgilenmek ya da hayvanlarla zaman geçirmek gibi ekoterapi pratikleri daha fazla fiziksel efor gerektirir. Doğal çevrelerde yapılan bu fiziksel aktiviteler, vücuttaki endorfin salınımını, aynı zamanda kan dolaşımını ve kas gücünü artırarak genel fiziksel sağlığı iyileştirebilir. Ayrıca, doğada zaman geçirmek bağışıklık sisteminizi de güçlendirir, temiz hava kalitesi ve bitkilerden gelen fitokimyasallar, bağışıklık sistemi hücrelerinin aktivitesini artırır ve inflamasyonu azaltabilir. Araştırmalar, doğada vakit geçirmenin kanser ve virüslerle mücadelede çok önemli bir rol oynayan doğal öldürücü hücrelerin üretimini artırdığını göstermektedir. Temiz hava solumak ve güneş ışığından D vitamini almak da daha sağlıklı bir bağışıklık sistemine katkıda bulunur.
Yaratıcılığı artırır.
Araştırmalar, doğada yapılan sanatsal ve yaratıcı çalışmaların daha verimli sonuçlandığını göstermektedir. Doğanın sunduğu görsel ve duyusal uyaranlar, beyindeki yaratıcı düşünce süreçlerini tetikleyerek yeni fikirlerin ortaya çıkmasını kolaylaştırır. Kuş cıvıltıları ya da yaprakların hışırtısı gibi sakinleştirici sesler, trafikten, iş çatışmalarından ve günlük yaşamın sıradan streslerinden uzaklaşmanıza yardımcı olur. Bu sayede dikkatinizi stresli uyaranlardan ziyade parçası olduğunuz doğaya yönelterek duyularınızı aktive edebilir, anda kalma pratiği deneyimleyebilir ve zihninizi kaplayan düşünce bulutundan uzaklaşarak yaratıcılığınıza alan açabilirsiniz.
Kolayca uygulayabileceğiniz ekoterapi pratikleri nelerdir?
Çeşitli ekoterapi pratiklerinden bahsedilebilse de doğada ya da doğa ile bağlantıda olmak kişiden kişiye farklı tanımlanabilir. Kimisi için bu yalnızca evinin ışık alan odasında oturmak iken kimisi için ormanda yapacağı bir yürüyüş anlamına gelir. Doğayı nasıl tanımlıyor ya da hayal ediyorsanız edin, ekoterapiden faydalanmak için önemli olan, beş duyunuzu harekete geçirebilecek doğa ile ilişkili faaliyetleri deneyimlemektir. Kendinize en uygun ekoterapi pratiğini birkaç dakikanızı ayırıp düşünerek bulabilirsiniz. İşte size ilham olacak birkaç öneri:
Ormanda yürüyüş (Shinrin-Yoku) yapın.
Japonca “ormanda yürüyüş” anlamına gelen shinrin-yoku, son yıllarda popülerlik kazanan bir ekoterapi yöntemidir. Ormanda yavaş yürüyüş yapmak, ağaçların arasında oturup sessizliği dinlemek, doğal manzaraları izlemek stresi azaltabilir, ruh halini iyileştirebilir ve dikkati artırabilir. Bilimsel çalışmalar, shinrin-yoku’nun stres hormonu olan kortizol seviyelerini düşürdüğünü, bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve genel ruh sağlığını olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.
Bahçe işleri ile ilgilenin.
Bahçe işleri yapmak veya toprakla doğrudan temas etmek, doğal bir terapi yöntemi olarak kabul edilir. Toprakta bulunan bakterilerin bağışıklık sistemini güçlendirebileceği, serotonin seviyelerini artırabileceği ve depresyon belirtilerini azaltabileceği düşünülmektedir. Bu aktiviteler ayrıca stresi azaltabilir ve zihinsel odaklanmayı artırabilir.
Doğanın sesine kulak verin.
Kuş cıvıltıları, dere akıntısı veya rüzgarın sesi gibi doğal sesleri dinlemek sakinleştirici etkiler sağlayabilir. Araştırmalar, doğal seslerin stresi azalttığını, kan basıncını düşürdüğünü ve dikkat süresini artırdığını; insanların doğal çevreye maruz kaldıklarında ruh hali ve stres düzeylerinde gözle görülür iyileşmeler olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, doğal sesleri kaydeden uygulamalar veya ses kayıtları dinlemek, ekoterapi pratiğinin etkili bir parçası olarak kullanılabilir.
Rutininizi doğaya taşıyın.
Doğada zaman geçirmek için ekstra zaman ayıramıyor olabilirsiniz. Bu durumda ekoterapiden faydalanmak için yapabileceğiniz en verimli şey günlük rutinlerinizi doğaya taşımak olacaktır. Örneğin spor salonunda egzersiz yapmak yerine açık alanda yürüyebilir, evden çalışıyorsanız bilgisayarınızı alıp bir parka gidebilir ya da öğünlerinizi paketleyerek deniz kenarında veya yeşil alanlarda piknik yapabilirsiniz.