“Acı önlenemez, ızdırap ise bir seçim.” demiş Buda. Acı, dünyadaki kaosun bir parçasıdır. Kayıplar, hayal kırıklıkları, hastalıklar, savaşlar, doğal afetler gibi olaylarla yaşama dahil olur. Yaşamın trajedisine nasıl yaklaştığımız ise bize bağlıdır. İnsan, doğal olarak tüm acı verici olaylardan, durumlardan, insanlardan kaçmak ve zevk alacağı şeylere yönelmek ister ancak elinde olmadan sevdiklerini kaybetmenin, hastalıkların, işlerin istediği gibi gitmeyişinin veya pek çok istenmeyen durumun kancasına takılabilir. Bu durumlar yaşanırken kadere isyan etme ve bütün bunları hak etmediğini düşünme durumu da beraberinde gelebilir. Peki, acı ile ızdırap arasındaki farkı bilseydik bu döngüyü kırabilir miydik? Gelin bu iki kavrama daha yakından bakalım.
Acı ve ızdırap arasındaki fark nedir?
Acı, meydana gelen bir olayı belirten fiziksel ya da duygusal bir duyum veya sinyaldir. Izdırap ise yaşanan acının düşünceler, inançlar ve yargılar yoluyla yorumlanması anlamına gelir. Genellikle şu düşüncelerin peşi sıra zihinde belirir:
“Ben bunu hak edecek ne yaptım?”
“Neden ben?”
“Bu acı asla geçmeyecek.”
“Hiçbir şey düzelmiyor.”
“Ben bununla yaşayamam.”
“Bundan sonra her şey daha da kötüye gidecek.”
Bu düşünceler acıyı perçinler ve acının yaşamımızda olduğundan çok daha fazla yer kaplamasına sebep olur. Ancak bu döngüyü kırmanın yolları vardır.
Izdırabımızı azaltmak için neler yapabiliriz?
Durumu yeniden değerlendirin.
Olaylara farklı bir perspektiften baktığınızda bambaşka bir hikaye ortaya çıkabilir. Bu nedenle kendinize anlattığınız hikayeyi değiştirmeyi deneyin. Bugüne dek hayatta pek çok deneyim yaşadınız. Her seferinde ızdırap duydunuz. Sonra ne oldu? Olaylar olayları doğurdu ve yaşadıklarınız size birçok anlamda hizmet etti: Yaşam deneyimi kazandınız, güçlendiniz, belki bir sürü güzel insanla tanıştınız. İçinde bulunduğunuz durumu yeniden değerlendirmek iyi bir başlangıç olabilir.
Direncinizi kırın.
Acı, dirençle karşılaştığı zaman ızdıraba dönüşebilir. Acınızı kabul edin ve hissetmek için kendinize izin verin. Nasıl hissetmeniz gerektiğine değil, ne hissettiğinize odaklanın. Acıyı kabul etmeyerek direnirseniz bu size da daha fazla acı olarak geri döner. Eğer ızdırap hissediyorsanız karanlıkta kalmaya, acınızı hissetmeye ve onu gözlemlemeye çalışın. Acı enerjisi deşarj olana kadar yasınızı tutun ancak onu yaşam biçiminiz haline getirmeyin.
Durun.
Acı içinde debelenmektense biraz durun. Doğaya çekilin. İçinize dönün. Yapabileceklerinize ve elinizdekilere odaklanın. Zihninizin odağı tamamen acıda toplandığında mevcut durumunuzun gerçeğini görmenize engel olabilir. Durup birazcık da olsa sakinledikten sonra içinde bulunduğunuz durumla ilgili farkındalığınızı geliştirmeyi deneyebilirsiniz.
Hayat bana ne anlatmaya çalışıyor?
“Bu neden benim başıma geldi, bunu hiç hak etmemiştim” gibi düşünceleri sorgulamaya çevirin. Yaşam, çeşitli olaylar aracılığıyla bizi sonsuz potansiyelimiz hakkında uyandırmak ve bize gerçek kimliğimizi hatırlatmak istiyor. Yaşadığınız acı, sizi nasıl uyandırabilir, bunu sorgulayın.
Kim olmak istiyorum?
Yaşadığınız olayı bir film sahnesinde izleseydiniz sizin yerinizde oynayan karakterin nasıl davranmasını beklerdiniz? Belki de yaşadığınız acı, bu duygu karşısındaki duruşunuzla sizi bir sonraki versiyonunuza taşıyacaktır. Duruma bir de bu bakış açısından bakmayı deneyebilirsiniz.
Yazın.
Hissettikleriniz hakkında yazmak, objektif bir bakış açısı kazanmanıza yardımcı olabilir. Aynı zamanda stresi azaltır, farkındalığı arttırır ve daha kolay çözüm bulmanıza yardımcı olur. Yazarak, gerçekten neye ihtiyacınız olduğunu sorgulayabilirsiniz.
Evrenden yardım isteyin.
Bazen tek başına acının üstesinden gelmek mümkün olmayabilir. Bu gibi durumlarda inandığınız güçle bağlantıya geçip dua edebilirsiniz. Ayrıca dostlarınızdan, bir terapistten, doğadan ve hayvanlardan da yardım veya destek alabilirsiniz.
Düzenli egzersiz yapın.
Duygusal deşarj, fiziksel deşarjla sağlanabilir. Düzenli ve hafif egzersiz yapmak vücudun doğal ağrı kesicisi olan endorfin ve mutluluk hormonu olan serotonin salınımını arttırır. Böylece zihninizden geçen ızdırap dolu düşüncelerle ilgili daha dengeli bir bakış açısı geliştirebilirsiniz.
Yaratım gücünüzü hatırlayın.
Şu anda içinde bulunduğunuz durumun sorumluluğunu alın. Yaşamımızı duygu, düşünce ve niyetlerimizle kendimiz yaratıyoruz. Çoğu zaman zihinsel aktivitelerimizin farkında olmadığımız için başımıza gelen olaylar tesadüf ya da kader gibi görünüyor. Düşünce süreçlerinizi fark edip içerideki toksik örüntüleri temizledikçe içsel dengenizi kurabilir ve hayata farklı bir boyuttan bakabilir hale gelirsiniz. Böylece acı olayları dramatize etme alışkanlığınız da değişir.