YAZAN: ALEYNA TEPE
FOTOĞRAF: HOLLIE FERNANDO

Günümüz dünyası, insanları her geçen gün daha fazla seçenekle karşı karşıya bırakarak, karar verme süreçlerini karmaşık bir hale getiriyor. Modern hayatın sunduğu bu sonsuz seçenek havuzu, ilk bakışta özgürlük ve çeşitlilik vaadi gibi görünse de aslında sanılanın aksi etkiler yaratabiliyor. Bu durumu en iyi açıklayan teorilerden biri olan Segal Yasası, bu seçenek bolluğunun karar verme mekanizması üzerinde büyük etkilere sahip olduğunu öne sürüyor. Peki tüm bu karmaşa, ruhsal sağlığı nasıl etkiliyor? Bu durumda doğru seçim yapmak mümkün mü?


Segal Yasası nedir?

1950’lerde Amerikalı iş insanı ve yönetici Sol Segal tarafından ortaya atılan Segal Yasası, seçenekler ve kaynaklar çok olduğunda karar vermenin ne kadar zorlaştığını anlatan bir düşüncedir. Durumu bir cümleyle açıklar: “Kolunda saati olan biri saatin kaç olduğunu bilir. İki saati olan biri ise asla emin olamaz.” Yani sunulan seçenekler, kaynaklar ya da bilgi ne kadar fazla olursa, doğru olanı tespit etmek de bir o kadar zordur. Zihninizde tek bir bilgi olduğunda ona güvenme olasılığınız artar. Ancak birden fazla kaynaktan gelen bilgiye maruz kaldığınızda, ki bu günümüzde sıkça rastlanan bir durum, stres altında hissedebilir ve karar veremeyebilirsiniz.

Çok seçenek avantaj mıdır?

Bu soruya, büyük olasılıkla, birçok kişinin cevabı evet yönünde olacaktır. Fazla seçeneğinizin olması, daha fazla özgürlüğe sahip olduğunuz yanılgısı yaratabilir. Sonuçta ne istediğinize siz karar vereceksiniz. Oysa, birçok araştırma bunun tam tersini gösteriyor. Birden fazla seçenekle karşı karşıya kalmak, bir bilişsel zorlanmaya sebep olarak kaygıyı artırabiliyor. Kaygının artmasıyla seçim yapmak iyice zor bir hale geliyor.

Günümüzün günlük hayat akışında bile onlarca seçenekle karşı karşıya kalıyoruz. Bu seçenekler içeceğiniz sütten, kullanacağınız cilt bakım ürününe kadar her an karşınıza çıkıyor olabilir. İşin daha da ilginç yanı, çoğu zaman seçeneklerden hangisinin iyi ya da doğru olduğuna karar vermek imkansız hale gelebiliyor. Bunun sebebi ise her bir seçenek için kanıtlanmış hipotezlere ve farklı deneyimlere rastlamanın mümkün olması. Basit bir örnek olarak, marketten süt alacağınızı düşünün; badem, yulaf, soya, laktozlu ya da laktozsuz gibi bir sürü seçenekle karşı karşıyasınız. Google’a “İnsan vücudu için en sağlıklı süt hangisi?” diye sorsanız, karşınıza bir sürü cevap ve her cevap için ayrı bilimsel çalışma çıkabilir. Sonuç olarak yalnızca bir süt almak için bile kaygılandığınızı fark edersiniz.

Doğru karar nasıl verilir?

Seçenekler karşısında kaygı seviyenizi yükseltmeden bir karar verebilmek her zaman için kolay olmayabilir. Ancak fazla seçenek dilemmasını avantaja çevirmenin en güzel yolu, karar verme mekanizmanızı güçlendirmekten geçer. Bunun için aşağıdaki yöntemleri uygulayabilirsiniz.

Seçeneklerinizi daha yakından tanıyın.

Karar verme sürecini uzun süre ertelemek genellikle sadece zaman kaybına yol açar. Dolayısıyla bazen, hızlıca bir seçim yapmak işinizi kolaylaştırabilir. Elbette, gözlerinizi kapatarak herhangi bir seçeneğe yönelmekten bahsetmiyoruz fakat yeterli bilgiye sahip olduktan sonra bir seçim yapmak beklediğinizden daha az riskli olabilir. Bu durumda en akılcı yaklaşım ise seçeneklerinizin ve kararınızın olası sonuçlarını dikkatlice değerlendirmektir.

Seçeneklerinizi dikkatlice gözden geçirdikten ve harekete geçmeye karar verdikten sonra kararınızı ikinci kez sorgulamaktan kaçının. İkinci sorgulamalar asla optimum sonuçlar üretmez ancak deneyimlerinizden öğrenmek bir sonraki sefer için optimum sonuca ulaşmanızı sağlayabilir. Bu yüzden karar verin. Sonuç istediğiniz gibi olmasa bile en azından deneyim kazanmış olursunuz.

Önceliklerinizi belirleyin.

Önemli bir karar verme aşamasında olduğunuzda, önceliklerinizi belirlemek genellikle karar sürecinizi büyük ölçüde kolaylaştırır. Sizin için en çok neyin önemli olduğunu, beklentilerinizi ve varmak istediğiniz sonucu düşünün. Bu sırada kendinize karşı dürüst olmayı unutmayın. Belki duymak istemediğiniz duygu ve düşünceleriniz gün yüzüne çıkacak ama olsun, önemli olan seçiminizi gerçekten içinize sinerek yapmanız.

Güvendiğiniz kişilerden tavsiye alın.

Özellikle zorlu ve önemli kararlarda güvendiğiniz kişilere danışmak karar vermenizi kolaylaştırabilir. Öğrenebileceğiniz bilgi ya da deneyim sayesinde kararınızın olası sonucunu öngörebilme şansı edinebilirsiniz. Güvendiğiniz bu kişilerin dediklerini duyduktan sonra, her şeyi zihninizin süzgecinden geçirip kendi kararınızı ve eylem planınızı belirlemeniz daha kolay bir hale gelir fakat tavsiye alma konusu biraz kritiktir, duyduklarınızı benimsemeden önce iyi bir değerlendirme yapmak faydalı olacaktır.

Hata yapmaktan korkmayın.

Her seferinde doğru seçimi yapabileceğinizin bir garantisi yok, zaten hayat da böyle işlemiyor. Deneyimlerden en iyi şekilde yararlanmanın yolu, hayal kırıklığına uğradığınızda veya başarısız olduğunuzda pes etmemektir. Zaman zaman yanlış kararlar verebilirsiniz. Bu, seçim yapmada yeteneksiz olduğunuz anlamına gelmez; öğrenmeniz gereken bir ders olduğunu gösterir. Bu dersi görebilmek ve sonucunda yeni bir yaklaşım ile durumu ele alabilmek, bir sonraki sefer daha doğru seçimler yapmanıza yardımcı olabilir.

Doğru zamanda karar verin.

Eğer stresli, yorgun, aç, öfkeli veya depresif olduğunuz bir zamanda karar vermeye çalışırsanız yapacağınız seçim doğru şartlar altında seçilmiş olmaz. Bunun yerine, karar vermek için iyi dinlenmiş ve harekete geçmeye istekli olduğunuz bir zamanı seçin. Bu, sabahın erken saatleri, öğleden sonra bir mola veya gün sonunda rahatladıktan sonra olabilir.

Akışına bırakın.

Elbette seçenekler karşısında en doğru kararı vermek için mantıksal yaklaşımlarla ilerlemek faydalıdır. Ancak unutmamak gerekiyor ki her şey karşısında kontrol sahibi değilsiniz. Süregelen bir akış ve evrenin sizin için bazı planları var. Dolayısıyla, bazen en doğru kararın ne olduğunu kestirmek mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda, analizi fazla abartmadan, olayların akışına ve sezgilerinize de biraz güvenmek önemli olabilir. Kendinizi fazla strese sokmadan, iç sesinizi dinlemeyi ve ona güvenmeyi deneyin. Sonuçta hayat, bir deneyimler bütünüdür ve her karar yeni bir deneyim, öğrenme fırsatıdır.



Aleyna Tepe

1997 yılında İstanbul’da doğan Aleyna, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Bahçeşehir Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında devam ediyor. Çocukluğundan beri duygu ve düşüncelerini yazarak ifade eden Aleyna, iyi yaşam konseptine duyduğu ilgiyi yazma tutkusuyla birleştirerek Live to Bloom’da editör olarak çalışıyor. Akademik ve deneyimsel olarak kendini...



BLOOM SHOP