YAZAN: ALEYNA TEPE İPER

Kim olduğunuzu tanımlayan değerlerin ne olduğunu hiç düşündünüz mü? “Ben nasıl biriyim?” sorusuna aradığınız yanıtlar arzularınızın etrafında mı yoksa eylemlerinizin etrafında mı şekilleniyor? Felsefe, psikoloji ve birçok spiritüel bakış açısı bu soruyu uzunca zamandır araştırıyor. Arzularımız, sıklıkla iç dünyamızı ve saf doğamızı yansıtan bir güç olarak görülürken eylemlerimiz, niyetleri gerçeğe dönüştüren unsurlar olarak kabul ediliyor. Yani bir tarafta isteklerimiz, diğer tarafta ise ortaya çıkan gerçeklik. Peki kim olduğumuzu hangisi daha çok tanımlıyor? Arzular ve eylemler arasındaki dengeyi nasıl koruyabiliriz? Sizin için araştırdık!


Arzularımız kimliğimizle ilgili ne söyler?

Kim olduğunuzu anlamaya çalışırken arzularınız size çok şey anlatabilir. Çünkü arzular yalnızca ne istediğinizi değil, aynı zamanda neye değer verdiğinizi, hangi alanlarda eksiklik hissettiğinizi ve nasıl bir yaşam düşlediğinizi de gösterir. Temel tanımıyla arzular, duygusal, psikolojik hatta zaman zaman spiritüel düzeyde hissedilen güçlü isteklerdir. Kaynağı bazen açlık, güvenlik ya da sevgi ihtiyacı gibi bedensel ve duygusal kavramlardan beslenirken bazen de yeni yerler görmek, yaratıcı bir şey üretmek ya da anlamlı bir yaşam kurmak gibi kültürel çevreniz, yaşam deneyimleriniz ve hayal gücünüz tarafından şekillenir. Arzuların mantıktan uzak, zaman zaman ilkel ve dürtüsel bir yanı da vardır. Çoğu zaman mantığın dokunamadığı yerlerde, gerçek yönünüzü işaret ederler. Bu yönüyle arzular, özde taşıdığınız değerleri, hayatta neye yöneldiğinizi ve neyi eksik hissettiğinizi görünür kılar.

Carl Jung’a göre, arzular çoğunlukla bilinç dışından doğar ve kişinin “bütün” bir benliğe ulaşması için nelere ihtiyaç duyduğunu gösterir. Jung’un yaklaşımında arzular, bastırılmış yönlerin, gölgede kalmış benlik parçalarının bir ifadesi olarak kabul edilir. Onlara kulak vermek, yalnızca bir isteği gerçekleştirmek değil, aynı zamanda kendinizi daha derin bir düzeyde tanımak ve iyileştirmek için de bir fırsattır. Diğer yandan, Budizm gibi bazı kadim spiritüel öğretiler, arzuya bağlanmanın acıya yol açtığını savunur. Bu öğretilere göre arzu, tatminsizliğin ve beklentiye bağlı hayal kırıklıklarının kaynağıdır. Arzunun peşinden sürüklenmek, sürekli daha fazlasını istemek, zihni huzursuz eden döngüsel bir açlığa dönüşebilir. Bu bakış açısında amaç, arzuyu bastırmak değil; onun geçici doğasını görmek, ona tutunmadan ve ona kimliğinizi teslim etmeden yaşamaktır.

Bu iki farklı yaklaşım ilk bakışta çelişkili gibi görünse de aslında birbirlerini tamamlayıcıdır. Çünkü sağlıklı bir yaşamda arzular ne bastırılmalı ne de tümüyle belirleyici hale getirilmelidir. Önemli olan doğru dengeyi kurarak arzuların yön verdiği ama eylemlerin inşa ettiği kimliğinizi keşfetmektir.

Eylemlerimiz gerçekten kim olduğumuzu yansıtır mı?

En temel tanımıyla eylemler, yaptığınız şeylerdir. Aldığınız kararlar, tekrar ettiğiniz davranışlar, hayatta gittiğiniz yön… Eylemler bir nevi, arzuların dışa vurumudur. Eğer arzular “neden” sorusunun cevabıysa, eylemler ise “nasıl” sorusunu yanıtlar.

Her gün bilinçli ya da otomatik olarak yaptığınız seçimler ve arzularınızdan beslenen eylemler, zamanla sizi siz yapan temel taşlara dönüşür. Felsefede bu düşünceye özellikle vurgu yapılır: Kişilik, tekrar eden eylemlerle inşa edilir. Yani iyi biri olmak, iyi davranmaya devam etmekle mümkündür; tek seferlik niyetler yeterli değildir. Psikoloji de benzer bir görüşü savunur: Düzenli davranış kalıpları, zamanla kişinin kendine dair algısını ve benlik tanımını oluşturur. Yani arzular eylemleri beslerken eylemler de arzuları besleyerek kimliği şekillendirir. Bir başka deyişle eylemler sadece başkalarının gözünde sizi tanımlamakla kalmaz, size de kendinizi tanıma fırsatı sunar.

Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır: Eylemler her zaman derinlikten, yani içsel bir yerden doğmayabilir. Bazen sosyal beklentiler, alışkanlıklar, dış baskılar ya da onay ihtiyacı bizi belirli davranışlara yönlendirebilir. Bu gibi durumlarda yaptığınız şey ile gerçek arzunuz arasında bir kopukluk oluşur. Böyle zamanlarda dışarıdan çok şey yapıyor gibi görünseniz de içinizde tatmin eksikliği oluşabilir. Çünkü eylemleriniz, sizi içsel benliğinizle buluşturmaz; aksine, ondan uzaklaştırır. Dolayısıyla sadece çok şey yapmak ya da sürekli hareket halinde olmak, kendinizi tanıdığınız ya da özünüzle temasta olduğunuz anlamına gelmez.

Kısacası, arzular niyeti ortaya koyar, eylemler onu şekillendirir. Ancak bu ikisi arasında bağ kurulmadığında, kimlik parçalı, yönsüz ya da yüzeysel kalabilir. Gerçekten kim olduğunuz, arzularınızla eylemlerinizin birbiriyle bir bütünlük oluşturduğu yerde doğar. Kendinizi tanımlayan şey ne sadece neyi hayal ettiğiniz, ne de yalnızca neyi yaptığınızdır.

Arzu – eylem dengesi ile kimliğimizi nasıl tanımlarız?

Arzular ve eylemler, birlikte çalışan iki güçlü mekanizmadır. Kimliğin asıl şekillendiği yer ise, bu iki alanın birbiriyle uyum içinde çalıştığı noktadır. Arzular, kim olmak istediğinizi söylerken eylemler, o kişi olma yolundaki adımlarınızı temsil eder. Arzunun rehberliği olmadan eylem mekanikleşir, eylem olmadan arzu ise soyut bir kavram olarak kalır. Dolayısıyla gerçek bir benlik inşası, arzularınızı duyabildiğiniz ve bu arzular doğrultusunda bilinçli seçimler yapabildiğiniz bir dengeyle mümkündür. Bu denge, hem kendinize karşı tutarlı hissetmenizi sağlar hem de dış dünyada kimliğinizi daha net bir şekilde ifade etmenize yardımcı olur. Peki arzu ve eylem arasındaki bu dengeyi kurmak nasıl mümkün?

Arzularınızı tanıyın.

Her arzu bir şey anlatır ama her arzu sizi yansıtmaz. Bu nedenle neyi neden istediğinizi sorgulamak çok önemlidir. İsteğiniz dış dünyanın beklentilerine mi dayanıyor, yoksa sizi gerçekten besleyen bir ihtiyaçtan mı doğuyor? Bu ayrımı yapabildiğinizde, hangi arzunun size ait olduğunu netleştirebilir ve kendinizi daha iyi tanımaya başlayabilirsiniz.

Eylemlerinizi sorgulayın.

Yaptıklarınızın ne kadarının otomatik, ne kadarının bilinçli olduğunu fark edin. Her gün tekrar ettiğiniz eylemler hayatınızı nasıl şekillendiriyor? Bir başkasının onayını kazanmak için mi bu şekilde davranıyorsunuz, yoksa içsel bir yöneliminizi mi ifade ediyorsunuz? Bu sorular, sizi eylemlerinizle özünüz arasında bir bağ kurmaya yönlendirir.

Somut adımlar atın.

Büyük arzular göz korkutucu olabilir. Bu yüzden onları küçük ve uygulanabilir adımlara bölmek faydalı olabilir. “Kendimi ifade etmek istiyorum” gibi soyut bir arzu yerine, “haftada bir gün yazı yazacağım” gibi net hedefler koymak eylemi kolaylaştırır. Küçük ama sürekli adımlar, kimliğinizi yavaş ama güçlü bir şekilde dönüştürür.

Farkındalıkla bağımsızlaşın.

Toplum, sosyal medya ve yakın çevre çoğu zaman fark etmeden arzularınızı şekillendirebilir. Gerçek arzularınızı ayırt edebilmek için zaman zaman dış uyaranlardan uzaklaşmak, kendinize sessiz alanlar yaratmak ve iç sesinizi dinlemek oldukça değerlidir. Bu içe dönüş, sahici bir kimlik keşfi için zemin hazırlar.

Cesareti küçümsemeyin.

Bir arzunun eyleme dönüşmesi her zaman kolay değildir; belirsizlik, konfor alanının dışına çıkma korkusu ya da başarısız olma endişesi sizi durdurabilir. Ancak gerçek kimlik, işte tam da bu noktada cesaretle atılan adımlarla şekillenir. Küçük bile olsa, her özgün eylem sizi özünüze bir adım daha yaklaştırır.

Düzenli iç gözlemle dengeyi koruyun.

Arzu ve eylem arasındaki denge sabit değildir, zaman zaman bozulabilir. Bu sebeple kendinize düzenli olarak şu soruları sorun: “Bugün yaptıklarım neye hizmet etti?”, “Bu hafta arzularımla eylemlerim ne kadar uyumluydu?”, “Hayal ettiğim yaşamla attığım adımlar arasında bağ kurabildim mi?” Bu tür iç gözlemler sayesinde hem arzularınızla temasınızı korursunuz hem de eylemlerinizin yönünü sık sık hatırlarsınız.



Aleyna Tepe İper

1997 yılında İstanbul’da doğan Aleyna, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Bahçeşehir Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında devam ediyor. Çocukluğundan beri duygu ve düşüncelerini yazarak ifade eden Aleyna, iyi yaşam konseptine duyduğu ilgiyi yazma tutkusuyla birleştirerek Live to Bloom’da editör olarak çalışıyor. Akademik ve deneyimsel olarak kendini...



BLOOM SHOP