Geçtiğimiz haftalarda, Uludağ’ın ikinci gelişim bölgesinin girişinde konumlanan ve kısa süre önce kapılarını açan Ceylan Splend’or Uludağ’ı deneyimledik. Dağın tepelerine henüz kar düşmüştü, dışarıda kışın sessizliği, içeride ise şöminelerin ve doğal dokuların yarattığı sıcak atmosfer, daha ilk anda mekanla güçlü bir bağ kurmamızı sağladı. Ceylan Splend’or, Uludağ’ı yalnızca bir kış destinasyonu olmaktan çıkararak yılın her anında yaşayan bir dağ deneyimine dönüştürme vizyonuyla hayata geçirilmiş. Sürdürülebilir tasarımı, bölgeyle kurduğu derin bağ ve çok katmanlı deneyim kurgusuyla öne çıkan otel, şehir merkezlerine yakınlığı sayesinde kısa kaçamaklardan uzun konaklamalara uzanan esnek bir seyahat alternatifi sunuyor. Sanat, gastronomi, doğa sporları ve wellbeing ekseninde şekillenen deneyim dili ise Ceylan Splend’or’u klasik bir dağ otelinin ötesine taşıyor.


Sürdürülebilirlik odağında mimari detayları  

Taş ve ahşabın doğal dokusunu merkezine alan mimari yaklaşım; sıcak minimalizm, dengeli ışık kullanımı ve yalın formlarla birleşiyor. Otelin farklı noktalarına yayılan şömineler ve dış mekandaki ateş çukuru, bu atmosferi tamamlayan unsurlar arasında. Farklı konaklama ihtiyaçlarına hitap eden oda ve chalet seçenekleri, dört mevsim kullanım senaryosu gözetilerek tasarlanmış.

Otelin yapım sürecinde ortaya çıkan granit taşların yeniden değerlendirilmesi ve geri dönüştürülmüş içerikle üretilen özel seramikler, estetik anlayışı ekolojik sorumlulukla aynı zeminde buluşturuyor. Tasarımı kadın mimarlar tarafından üstlenilen, üretiminde ise kadın istihdamına öncelik verilen atölyelerde el dokuması olarak hazırlanan halılar yalnızca Uludağ’da gözlemlenebilen Apollo kelebeğinden ilham alan aydınlatmalar ve bölgeye özgü Obrizya çiçeğinin mor tonlarını taşıyan iç mekân renk akslarıyla birlikte, projeye güçlü bir yerel bağ kazandırıyor.

Uşak’ta yalnızca kadın emeğiyle üretilen %100 el dokuması yün tablolar ise zanaatı dekoratif bir unsurun ötesine taşıyarak mekânın duygusal hafızasının parçası haline geliyor. Tüm bu detaylar, doğayla kurulan ilişkiyi merkeze alan sürdürülebilir mimari yaklaşımın bir yansıması olarak dört mevsim kullanım senaryosunu destekleyen, kaynak verimliliğini ve malzeme ömrünü önceleyen bilinçli bir tasarım anlayışını ortaya koyuyor.

Sanat, gastronomi ve doğa arasında bir deneyim

Ceylan Splend’or Uludağ, çağdaş sanatı otel deneyiminin merkezine yerleştirerek yaşayan bir kültür platformu yaratıyor. Dönemsel sergiler, sanatçı buluşmaları ve atölyelerle şekillenen bu yaklaşım, Uludağ’da yeni bir sanat perspektifi sunuyor. Gastronomi tarafında ise yerel üreticilerden temin edilen malzemeler, modern tekniklerle buluşuyor. Günlük olarak yenilenen a la carte menüler, Dağbaşı Grill’de meşe odununda pişen lezzetler ve L’oven Cafe & Bistro’nun artizan fırın deneyimi, otelin mutfak anlayışını tamamlayan duraklar arasında yer alıyor.

Dört mevsim aktif bir yaşam kültürü

Kış aylarında pistlere doğrudan erişim, kayak okulu ve apres-ski deneyimleriyle öne çıkan otel, yaz ve geçiş mevsimlerinde de hareketli bir doğa programı sunuyor. Discover Uludağ çatısı altında kurgulanan yürüyüş ve bisiklet rotaları, rehberli doğa aktiviteleri ve mikro deneyimlerle dağla kurulan ilişkiyi derinleştiriyor.

Wellness alanı ise spa, hamamlar, havuzlar, fitness alanları ve özel ritüellerle bütünsel bir iyi olma hali sunuyor. Önümüzdeki aylarda hayata geçecek longevity ve biohacking uygulamaları, misafirlerin fiziksel ve zihinsel performansını destekleyen, yıl boyu sürecek bütüncül programlar arasında yer alıyor.





BLOOM SHOP