Son zamanlarda ergenlerde yeme bozukluğu gitgide artıyor ve buna sebep olan faktörler arasında ebeveyn tutumları, bozuk beden algısı, bunun etrafında oluşmuş takıntılı birtakım duygu ve düşünceler yer alıyor. Beslenmeyle ilgili her düşünce ve davranış (yemek kısıtlama-çok yeme-yememe) doğası gereği bireyin kendi beden algısından ve iç dünyasından ayrı düşünülemez. Ayrıca ebeveyn tutumları da çocukluk döneminde oluşan ve yetişkinlikte devam eden beden algısının bir diğer yarısını oluşturuyor. Buna ek olarak ebeveynlerin kendi beden ve beslenme algısı da çocuğa aktarılıyor. Özellikle gelişim çağında olan çocuklarda beslenme ve beden ilişki dengesi bozulduğunda ergenlik ve yetişkinlikte yeme bozukluğu gibi fiziksel, ruhsal ve zihinsel sağlığı olumsuz etkileyen durumlar ortaya çıkabiliyor. Çocuklarda yeme bozukluğuna ve bozuk beden algısına neden olan faktörler ile bunlara yönelik çözüm önerileri için okumaya devam edin.
Çocuklukta beden algısı nasıl şekillenir?
Psikolojik kuramlara göre gelişim çağındaki en önemli unsurlardan biri ailenin bir besini çocuğa sunuş biçimidir. Çocuklarının ne yediği ve miktarı üzerine nakit ve vakit harcayan annelerin çoğu genellikle anneliğini çocuğunu nasıl ve ne kadar beslediği üzerinden değerlendirir. “Mükemmel anne olmalıyım” kaygıları, “Çocuğumun büyüme ve gelişmesini desteklemeliyim” gibi düşüncelerle şiddetlenerek farkında olmadan çocuğun kendi bedeni üzerindeki söz ve kontrolünü olumsuz etkiler. Annelik kaygılarına ilaveten ebeveynlerin bozuk bir beden algısına sahip olması ve ne yenildiği, ne kadar yenildiği konusunda takıntılı düşünce ve davranışlar yansıtması çocukta olumlu-olumsuz yargılar üzerine oluşturulmuş bir beden algısı yaratır.
Besinin sunuş biçimi ilk etapta kısaca bakım verenin emzirirken bebeğin gözlerinin içine bakmasıyla, yüz ifadesiyle, ne sıklıkta emzirdiği ve emzirmeyi bırakacağı zaman nasıl sınır koyduğuyla alakalıdır. Her ne olursa olsun, uzmanlar tarafından önerilen; beslenmenin bir ilişki içinde oluşması ve iki tarafın da sınırları içerisinde devam etmesidir. Bu beslenme ilişkisi anne-bebek bağlanmasını etkileyeceği gibi, daha sonra bireyin kendi bedeniyle olan ilişkisini ve bedeninin onda yarattığı duygu ve düşünceleri de kapsar.
Bazı ebeveyn tutumları nasıl yeme bozukluğuna neden olur?
Şimdi biraz teoriden çıkarak pratik yaşama dönelim ve bazı ebeveyn tutumlarınıyla ilgili olası durumları konuşalım.
Mükemmel ebeveyn olma kaygısı
Mükemmel anne olmalıyım ve çocuğumun gelişmesini desteklemeliyim kaygısı ile ebeveynler çocukların ne yediği ve miktarı konusunda aşırı kontrolcü ve müdahaleci davranışlar sergileyebiliyorlar. Bunun sonucunda ise çocukların bireyleşmesi olumsuz yönde etkileniyor ve çocuklar bu müdahalelere tepki oluşturuyor. Bu tepkileri önlemek için çocuğa pişen yemekler arasından opsiyon sunularak seçim yapmasının önü açılabilir. Bu sayede çocuk kendi bedeninin kontrolünü eline almaya başlar ve bireyselleşme süreci olumsuz etkilenmez.
Miktar konusunda müdahaleler
Bakım verenler yeme miktarı konusunda “Az yedin. Daha fazla ye, yemezsen büyüyemezsin” veya “Çok yedin, artık yeme. Bu kadar yersen kilo alırsın ve sağlıksız olursun” gibi cümlelerle müdahalede bulunmamalıdır ve çocuğun ne kadar yiyeceğini kendinin belirlemesine izin verilmelidir. Bu tip sözler çocukların suçluluk ve utanç hissetmelerine yol açarak öz güvenlerini zedeleyebilir.
Bazı sağlık sorunları
Bazı sağlık sorunları, kronik hastalıklar veya obezite gibi durumlar olabilir. Bu gibi durumlarda kan değerleri, doktor görüşleri gibi objektif tıp referansları yapılmalıdır. Bu çerçevede çocuk kendi bedeni üzerinde bilgi ve söz sahibi olmuş olur.
Yiyecekleri zorla yedirmek
Kimi zaman çocuklar bazı yemekleri -özellikle sebzeleri- istemeyebiliyor ve aileler kendilerini suçlayıp gene aşırı kontrolcü bir tavırla yedirmek istedikleri sebzeyi çocuğun zorla yemesini sağlıyorlar. Bu zamanlarda kavgalar çıkabiliyor ve inatlaşma olabiliyor. Böyle durumlarda çocuğa başka bir şey yemesi için opsiyon sunmak tartışmaların ve inatlaşmanın önüne geçecektir. Çocuk brokoli yemeyebilir. Onu brokoli yemeye zorlamak yerine “Tamam brokoli yemiyorsun, mutfağımızda havuç ve ıspanak var bu ikisinden birini seçebilirsin.” şeklinde seçenek sunulabilir.
Ayrıca “X yaparsan Y yemeğini yiyebilirsin” gibi koşullama yapılmamalıdır. Bu durum çocukların ileride yemek yemeyi hak etme ve hak etmeme gibi düşüncelerinin oluşmasını sağlayabilir. Halbuki yemek ne bir ödül ne de bir cezadır.
Ailenin beslenme alışkanlıkları
Ebeveyn tutumlarından sonra bir diğer etken ise ailenin kendi beslenme alışkanlıkları ve beslenmeyle ilgili duygu ve düşünceleridir. Sürekli diyet konuşulan evlerdeki çocuklarda yemek üzerinde takıntılı düşünceler ve eylemler ortaya çıkabilir. Baskı ortamında bazı yemeklerin yasaklanması ile yeme bozukluklarına zemin hazırlanmış olur. Ayrıca sürekli diyet konuşulan ve bu diyetlerin kendilerine dayatıldığı evlerde çocuklar suçluluk, utanç hissedebilir. Bu durumun sonucu olarak kendini başkaları ile kıyaslama oldukça sık gözlemlenir.
Ebeveynlerin bu tutumları aşağıdaki gibi bazı bozuk beden algısı kalıplarına yol açabilir:
- “Ailem beni olduğum kiloda kabul etmiyor, beğenmiyor ve değiştirmeye çalışıyor.”
- “Kilom ve bedenimle yetersizim. Dışarıda arkadaşlarım tarafından da kabul görmeyeceğim.”
- “Beni kimse bu bedende beğenmeyecek ve yanlarında istemeyecek.”
- “Ancak bu kiloyu ve bedeni değiştirirsem istediğim statüyü elde edebilirim ve mutlu olabilirim.”
- “Yemek kötü bir şey ve hayatımı ele geçirmiş durumda.”
Bu düşünce kalıpları; sosyal ortamlardan geri çekilme, izolasyon, kendi başına yeme, utanç ve suçluluk, sadece yemek düşünme, iştah kapatmak için madde kullanma, yedikten sonra kendini kusturma gibi semptomlarla gün yüzüne çıktığında yeme bozukluğu ortaya çıkabilir. Bunun önüne geçmek için ise insanın yemekle olan ilişkisini biraz sosyallik, biraz haz ve doyum, biraz enerji alımı, biraz da sağlık üzerine inşa etmesi gerekiyor.
Çocuklarda yeme bozukluğunun önüne nasıl geçilebilir?
Yemek konusunda ailecek konuşulabilir
Ailecek yemek yediğinizde, hep birlikte yemeğin tadını nasıl bulduğunuz hakkında konuşulabilir; besinlerin acı, tatlı, ekşi, sert, yumuşak gibi özellikleri hakkında sohbet edebilir veya soru-cevap yapabilirsiniz. Bu sayede çocuk ona haz ve doyum veren yiyecekleri anlamaya ve öğrenmeye başlar. Bu da ileride kendine has bir damak zevki oluşturmasını, neyi sevip neyi sevmediğini kendisinin deneyimlemesini sağlayarak yemekleri “iyi-kötü” şeklinde damgalamasının önüne geçer.
Yemek yapmak ortak bir aktiviteye dönüştürülebilir
Yemek yapmayı bir aile aktivitesi haline getirilebilirsiniz. Bu sayede yemek etrafında toplanılmış olur. Ayrıca fikir paylaşımı ile ortaklaşa karar verilerek bir menü ve alışveriş listesi oluşturulabilir. Hafta içi çalışan aileler için bu zor olsa da hafta sonları beraber aynı masaya oturmak için en güzel zamandır! Market alışverişine beraber gidebilir, hazırlıklarda çocuğunuzun size eşlik etmesini teklif edebilirsiniz. Siz mutfakta tencere başındayken çocuğunuzdan peçeteleri veya tabakları, bardakları masaya koymasını isteyebilirsiniz. Bu sayede çocuğunuza sorumluluk alması için alan açmış olursunuz.