YAZAN: ARZU ÖZEV

Budist yazınlardan Dhammapada’da şöyle der: “Bilge kişi korkunun ötesine geçmiştir ve böylelikle özgürdür.” Büyürken bize ilk bakım verenler, en iyi niyetlerle hareket etseler de içimizde güçlü bir şekilde var olan sonsuzlukla temasımızın kesilmesine sebep olabiliyorlar. Sevgi ve bakım alabilmek, yaşamda kalabilmek uğruna gerçek kimliğimizi unutmak zorunda kalabiliyoruz. İçinizde biriken ve tüm yaşamınızda etkisini gösteren endişelerinizin yükünden kurtulabilmek için yüzleşmeniz gereken bazı kök inançlar olabilir. Kök inançlarınızla temas ederek endişelerinizin yükünden kurtulabilmenize dair yapabileceklerinizi derledim.


Kök inançlar nedir?

Bebeklikte ilk bakım ihtiyaçlarımız tam anlamıyla karşılanmadığında, bazı kök inançlar oluşuyor: Ben önemli değilim, sevilmeye değmem, ihtiyaçlarımın karşılanmasına gerek yok, ihtiyaçlarım başkalarına yük. Dünya tehlikeli bir yer. Burada güvende değilim. Yardım isteyemem, ihtiyaçlarımı gösteremem, mutluluğumu ya da acımı paylaşamam. Karşılık göremeyebilirim. 

Hücre hafızasında kayıtlı ve atalarımızdan bize aktarılan göçlere, felaketlere, savaşlara dair izler ile dış dünyadan aldığımız olumsuz mesajlar zihnimizde olası bir gelecek öngörüsü yaratabiliyor. İlk bakım verenlerimizin, çevremizin ve içinde yetiştiğimiz kültürün ödünç düşünceleri ile yarattığımız bu algı, kendimize şu mesajı vermemize neden oluyor: “Kötü şeyler olacak.”

Bununla birlikte, sevgi ve bakım alabilmek için varoluş gerçeğimizle temasımızı kesmemiz de gerekebiliyor. Bu etkiyle birlikte kopma ve ayrılık deneyimi yaşıyoruz. Dünyadan, doğadan ve evrenden ayrı olma hissi, yalnızlık, rekabet ve korkuyu getiriyor. Pilar Jennings’in söylemiyle kozmik göbek kordonumuz kesiliyor ve bütünden ayrı gibi hissetmeye başlıyoruz.  

Kök inançları nasıl fark edebiliriz?

İşte, yaşamın ilk yıllarında oluşan ve kendimizle ilgili acı veren bu inançlar, temel endişelerimizin başlangıç noktasını oluşturuyor. Birlik bilincine geri döndüğümüzde ve gerçek kimliğimizle temas etmeye başladığımızda ise kaygı yok olmaya başlıyor. Peki bunu gerçekleştirmek için ilk olarak hangi adımları atmalıyız? 

Niyetinizi belirleyin.

Tibet geleneğine göre “Her şey kişinin niyetinin ucundadır.” Niyetinizi belirleyin: “Endişenin ötesindeki gerçekliği görmeye niyet ediyorum.” 

Yaşam gerçeğini kabul edin.

Dünyaca ünlü yazar Michael Singer, yaşamda deneyimlediğimiz felaket anlarının düşündüğümüze oranla çok daha az olduğundan bahsediyor. Acıdan kaçınmak ve korunmak adına endişe etmek yerine, beyninizi “yaşamda acı da var tatlı da ve her şey olabilir” düşüncesine yeniden programlayabilir, kalbinizi hayatın acılarını da kabul ederek yaşamı deneyimlemeye açabilirsiniz.

Kök inançlarınızı tespit edin.

Korku düşüncesini bedenden başlayarak takip ettiğinizde gerçekliğini sorgulayabilirsiniz. Sorguladığınız zaman fark edeceksiniz ki çoğu gerçek değil. Örneğin, küçükken sizi bir köpek ısırmışsa, köpekten korkarsınız ve her köpek korku sebebi olabilir. Burada oluşan kök inanç: Köpek tehdittir. Peki bu gerçek mi? Tüm köpekler ısırır mı? Tüm köpekler tehdit unsuru mudur? Bununla benzer şekilde ebeveynlerinizden biri siz küçükken iflas etmişse ve tüm aile zor durumda kalmışsa, para bir endişe nedeni olabilir. Bu tür bir durumun oluşturabileceği kök inanç “Her an her şeyi kaybedebilirim.” olabilir ve bu da zihinde sürekli dönen bir endişe örüntüsü yaratır. 

Bazı ortak kök inançlar

İçinizde yer eden kök inançları tespit edebilmeniz için aşağıdaki örnekleri inceleyebilirsiniz. Bu inançları içinizde taşıyor musunuz?

  • Bende yanlış bir şeyler var. 
  • Kimse beni sevmez. 
  • Onay ve sevgi almak için çok çalışmam lazım.
  • Sevilmeye değmem.
  • Yakınlaştığım herkes beni incitir. 
  • Mutluluğu hak etmiyorum.
  • Sevdiğim herkesi incitirim. 
  • Sevilmek için farklı olmam gerek.
  • İncinmekten kendimi korumam lazım.
  • Kimseye görünür değilim. Görülmüyorum. 
  • Kimse beni anlamıyor. 
  • Ben özelim. Diğerlerinden farklıyım.
  • Zayıf ve muhtaç görünmek tehlikelidir. 
  • Kimseye güvenemem. Beni kullanırlar.
  • Ben kaybederim/yeniğim/her şeyi batırıyorum. 
  • Bende bir sorun var. 
  • İşler kontrolümden çıkacak ve tüm hayatım altüst olacak. 

Şüphe de endişe örüntüsüdür. 

Kök inançlar gibi şüphe duymak da kaygıları besleyen bir unsurdur. İçinizde herhangi bir temele dayandırılmadan taşıdığımız şüpheler var mı? Bu şüpheleri tespit etmek ve üzerine düşünmek endişenin yükünden kurtulmanıza destek olacak. Örneğin, kendinize aşağıdaki şüpheleri yöneltiyor musunuz? 

  • Sen kimsin ki korkuyu yeneceksin?
  • Yapabilir misin ki? 
  • Bu pratikler işe yaramayacak.
  • Herkes yapabilir ama sen yapamazsın.

Kendinize anlattığınız hikayeyi fark edin.

Gün boyunca zihin bazı hikayeler anlatır. Bu hikayeler bazen kendimizle bazen de başkalarıyla ya da dünyayla ilgili hikayelerdir. Zihninizdeki seslerin neler söylediğini fark edin. Zihninizde neyin nasıl olması gerektiğine dair bir şema vardır ve bu şemanın dışında şeyler olduğunda güvende hissetmez. Hikayenin içinde sıkışıp kalırsınız: O bunu yapmamalıydı, hava böyle soğuk olmamalıydı, işlerim bu kadar ters gitmemeliydi, hayat çok zor… Hikayeler çoğu zaman peşlerinde yorumlar, yargılamalar, önyargılarla gelirler. Neyin nasıl olması gerektiğine dair düşünceler bizi hayal kırıklığına uğratır ve mutsuz eder – ki çoğu da gerçek değildir. 

Aynı iş yerinde çalışan iki insandan biri patrondan çok şikayetçiyken, diğeri bir işi olduğu için şükrediyor olabilir. Siz eşinize söylenirken, eşi ölümden dönmüş biri için sadece nefes alıyor olması bile bir lütuftur. Nasıl değersiz olduğunuza, bir türlü verdiğiniz kararları uygulamaya koyamadığınıza ya da hayatınızın nasıl bir karmaşa içinde olduğuna dair bir hikayeniz varsa, farklı bir açıdan bakarak bu hikayeyi değiştirebilirsiniz. Yazdığımız hikayeler değişebilir. Hikayelerin değişmesiyle birlikte duygularımız ve içinde yaşadığımız gerçeklik de değişir. 

Brahma Viharalar ile sevgiye odaklanın.

Brahma Viharalar, Budist terminolojisinde yer alan dört yüce zihin durumunu ifade eder: Metta, karuna, mudita, upekkha. Endişenin panzehri sevgidir. Budist öğretideki erdem ve niyetleri temsil eden Brahma Viharalar’a dair bilgi ve pratikler aracılığıyla endişelerinizin ötesine geçebilir, hem kendiniz hem sevdikleriniz hem sevmediğiniz insanlar hem de tüm dünya için huzur dileklerinde bulunarak bu frekansı yaratabilirsiniz. Bu dört öğretiye yaşamınızda yer açabilmeniz için biraz daha yakından bakalım.

Metta (Sevgi ve iyilik)

Tüm varlıklar mutlu olsun. Mutluluğunu istemediğiniz kimler var? Onların da mutluluğunu isteyebilir misiniz? Bunun önündeki engeller hangi duygu ve düşünceleriniz? İçinize dönün ve bu konu hakkında biraz düşünün.

Karuna (Merhamet)

Tüm varlıkların ıztırabı son bulsun. Burada ıztırap çektiğini görmek istemediklerinizi yazın ve tekrar hatırlayın, dünya üzerinde bir kişi dahi ıztırap çekse siz de huzur bulamıyorsunuz. 

Mudita (Empatik sevinç)

Tüm varlıklar ıztırabın ötesine geçsin ve neşe bulsun. Mudita, başkalarının neşesinden neşelenmek ve kıskançlığa son vermek anlamına geliyor. Kıskançlık duygunuzu fethedebilir misiniz?  

Upekhsa (Ilımlılık, itidal)

 Herkesin menfaati için hepimiz taraflılık ve ayrımcılıktan, bağımlılık ve nefretten uzak olalım. Bu öğreti ile nefret ettiklerinizi, ayrı olduğunu düşündüklerinizi, yargıladığınız kişileri yazın. Onları da iyi niyetlerinize dahil edebilir misiniz? Sizin zihin dünyanızda belki böyle olmamalılar. Ancak gerçek şu ki onlar da bu dünyadalar. Kendi zihin sağlığınız için onları da oldukları gibi kabul edebilir misiniz?  



Arzu Özev

1983 yılında İstanbul’da doğan Arzu, Saint Joseph Lisesi’ni bitirdikten sonra University of Massachusetts Amherst’te psikoloji okuduğu yıllarda, Sudarshan Kriya nefes tekniği ve yoga öğretisiyle tanıştı. Hindistan başta olmak üzere, Yeni Zelanda, Güney Afrika, ABD ve Almanya’da kişisel gelişim ve yoga konusunda birçok eğitim alarak, sertifikalı eğitmen oldu. Dünya çapında 150...



BLOOM SHOP