YAZAN: DİLAN GÜNAÇTI

Her gün ne yiyeceğimizi düşünmek zaten yoğun olan gündelik hayatımızda ekstra bir endişe kaynağı yaratabiliyor. Öğünlerimizi planlarken hem elimizin altında ihtiyaç duyduğumuz tüm malzemelerin bulunması, hem de bu yemeklerin sağlıklı ve besleyici olması gerekiyor. Bunun sonucunda haftalık öğünlerin önceden hazırlandığı meal prepping veya günlük yemek planı gibi uygulamalar birçok kişi için hayatı kolaylaştıran bir yöntem haline geliyor. Günlük olarak aynı besinleri tüketmek, planlama yapmayı ve kalori kontrolünü kolaylaştırabilirken besin çeşitliliğinin azalması mikro besin eksikliklerine ve yemekten alınan keyfin azalmasına da yol açabiliyor. Her gün aynı yemeği yemenin sağlık açısından avantajlarına ve dezavantajlarına birlikte bakalım.


Her gün aynı yemeği yemek neden tercih edilir?

Her gün aynı yemeği yemenin en büyük artılarından biri zamandan ve enerjiden tasarruf sağlamasıdır. Ne yiyeceğimizi düşünmek, her gün en az üç öğün için hem zihinsel hem de fiziksel olarak efor sarf etmeyi gerektirir. Aynı öğünleri tekrarlamak ise zihinsel yorgunluğu azaltırken meal prepping gibi haftanın tüm öğünlerinin tek bir gün içerisinde hazırlandığı yöntemler her gün yemek yapma ihtiyacını ortadan kaldırır. Bu da yoğun çalışanlar ve öğünlerini kontrol etmek isteyenlere pratik bir seçenek sağlar.

Her gün aynı salatayı, yulaf kasesini veya sebze yemeğini yemek; haftalık alışverişi de oldukça kolaylaştırır. Böylece sürekli buzdolabındaki malzemelerle yaratıcı öğünler oluşturmak zorunda kalmadan, net bir alışveriş listesi üzerinden ilerlenebilir. 

Belirli bir yemek planının varlığı, seçim yapma ihtiyacını ortadan kaldıracaktır. Yorgun olduğumuzda, evde yemek yapacak malzeme bulunmadığında veya ne yapacağımıza bir türlü karar veremediğimizde dışarıdan yemek sipariş etmek oldukça kolay bir seçenek haline gelir. Bu da özellikle sağlıklı beslenme hedefi olan, kilo vermeye çalışan veya günlük kalori hesabı yapan kişiler için daha sonrasında pişmanlık yaratabilir. 

Bu bilgilere dayanarak her gün aynı öğünü yemek pratik açıdan faydalı görünse de sağlığımız açısından da aynı şeyleri söyleyebilir miyiz?

Her gün aynı yemeği yemenin avantajları nelerdir?

Her gün aynı öğünleri yemenin sağlık yönünden en büyük artılarından biri, sağlıklı alışkanlıklar kazanmayı kolaylaştırmasıdır. Sağlıklı beslenmeyi sürdürmek, ultra işlenmiş gıdaları ya da şekeri diyetimizden kesmek için aldığımız buna yönelik kararları devam ettirmek gerekir.

Her gün aynı öğünleri tekrar etmek, bu kararları bir alışkanlığa dönüştürme sürecine büyük ölçüde yardımcı olabilir. Katı bir plana sahip olmak fire vermeyi zorlaştırır. Oysa sağlıklı beslenme konusunda her gün yeni tarifler ve yaratıcı öğünlerin peşine düşüldüğünde, birkaç gün sonrasında bu kararları sürdürmek oldukça zorlaşacaktır. 

Eğer gündelik olarak kalori alımınızı artırmaya veya azaltmaya çalışıyorsanız, günlük protein hesabı yapıyorsanız ya da diyetinizde sağlığınız açısından dikkat etmeniz gereken birden fazla kısıtlayıcı faktör bulunuyorsa; öğünlerinizi önceden planlamak, sonradan takibini yapmanızı kolaylaştırır. Kas yapmak, kilo vermek veya yiyeceklere yönelik çeşitli intoleranslarınıza uyum sağlamak adına her gün aynı öğünleri tekrar ettiğiniz bir plana geçmek faydalı olabilir.

Her gün aynı yemeği yemenin dezavantajları nelerdir?

Bağırsak sağlığı; sindirim, bağışıklık sistemi ve mental sağlık açısından oldukça önemlidir. Zengin bir bağırsak mikrobiyomu, sağlıklı bir dengeye kavuşmak için birçok farklı besine ihtiyaç duyar. Her gün aynı şekilde beslendiğimiz bir diyette, tükettiğimiz yiyecekler ne kadar sağlıklı olursa olsun çeşitlilik sağlanamadığı için bağırsak sağlığımız olumsuz etkilenebilir. Bağırsağımızdaki bakterilerin iyi huylu ve dengeli bir popülasyona sahip olabilmeleri için farklı besinlere ihtiyaç vardır. 

Yalnızca sindirim sistemimiz değil, metabolizmamız da her gün aynı öğünleri yemekten olumsuz etkilenir. Metabolizma, beslenme biçimine hızla adapte olduğu için çeşitliliğin olmadığı öğünler metabolizmanın esnekliğini azaltarak, ileride tüketilen farklı yemeklerin işlenme hızını yavaşlatabilir.

Her gün aynı iki veya üç yemeği hiç değiştirmeden yemek, bu besinler dışında alınabilecek vitamin, mineral, sağlıklı yağ ve proteinlerden mahrum kalmanıza neden olur. Örneğin, tekrar ettiğiniz öğünler lif açısından zengin değilse ilerleyen günlerde sindirim sorunları yaşayabilirsiniz. Bunun gibi çeşitli vitamin ve mineral eksiklikleri de halsizlik, bağışıklık sisteminde zayıflama ve hastalık riskinin artmasına yol açabilir.

En önemlisi ise, her gün aynı şeyleri tüketmek bir süre sonra oldukça sıkıcı bir hale gelecektir. Bu monotonluk, yemek yemeyi ve beslenmeyi otomatik bir aktiviteye dönüştürür. Oysa yemek yemek, bedenimizle iletişim biçimlerimizden biridir. Yemek yemenin monoton bir aktiviteye dönüşmesi canımızın ne çektiğiyle, yeni tatlarla ve kendimizi beslemenin getirdiği olumlu hislerle olan bağımızı zayıflatabilir.

Ne yapabiliriz?

Her gün aynı öğünleri tekrar etmenin, sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanmak açısından önemli avantajları varken bağırsak sağlığı ve besin çeşitliliği açısından dikkat edilmesi gereken bazı dezavantajları da bulunuyor. Ancak bu beslenme biçimini, alınacak küçük adımlarla sağlığı destekleyecek şekilde düzenleyebiliriz.

Her gün aynı öğünleri tüketsek de sağlık için büyük öneme sahip vitamin ve mineral çeşitliliğini bu beslenme düzenine entegre edebiliriz. Her öğünü oluştururken içerisine en az üç farklı renkte meyve veya sebze eklemek, önemli besin maddelerinden mahrum kalmamanıza yardımcı olur.

Vitamin ve mineral çeşitliliği yaratmanın bir başka yolu aynı yemeği yerken bile ufak ve sizi yormayacak değişiklikler yapmaktır. Örneğin, her gün öğle yemeğinde salata yiyorsanız mevcut tarifinize zaman zaman farklı bir içerik ekleyebilirsiniz. Bu şekilde tüm tarifi değiştirmeden de çeşitlilik sağlamış olursunuz.

Bağırsak mikrobiyomunuzu desteklemek için günlük öğün planınızı yaparken içerisine fermente gıdalar ekleyin. Turşu, yoğurt, kefir gibi besinleri en az bir öğününüze dahil edecek şekilde düzenleme yaparak sağlığınızı desteklemeye yönelik adımlar atabilirsiniz.



Dilan Günaçtı

1998 yılında İzmir’de doğan Dilan, lisede Türk Alman Kültür ve Eğitim Vakfı’nda eğitim gördü, lisansını ise Koç Üniversitesi'nde Arkeoloji ve Sanat Tarihi üzerine yaptı. Pandemi ile birlikte kişisel gelişim ve meditasyona yönelirken, David Cornwell’den Mindfulness eğitimi alarak bilinçli farkındalık pratiği ve nefes teknikleri üzerine araştırmalarına devam etti. Editör olarak çeşitli...



BLOOM SHOP