YAZAN: BURCU ERBAŞ

Şu anda ortalama 1 adet plastik su şişesinde yüz binlerce – daha spesifik olacaksak 250 bin adetnanoplastik bulunuyor. Yapılan birçok yeni araştırmadan bildiğimiz kadarıyla mikroplastikler yani gözle görülemeyecek kadar küçük plastik parçaları, dünyanın her yerinde, gündelik yaşamımızın her anında bulunabiliyor. İcadı insanlık tarihinin çok yakın bir geçmişinde olsa da şu anda Antarktika’daki buzulların içerisinden, okyanustaki en derin çukurlara, yediğimiz yiyeceklerden içtiğimiz sulara kadar her yanımız mikroplastiklerle çevrili. Neredeyse plastikler üzerine kurduğumuz modern dünyamızda da bu durumu önlemek ilk bakışta mümkün görünmüyor. Şu anda hala insan sağlığı üzerinde nasıl etkiler bıraktığı bir araştırma konusu olan mikroplastiklere karşı yapabileceğimiz en iyi önlem, maruziyetimizi mümkün olduğu kadar azaltmaktan geçiyor. Peki nasıl?


Mikroplastiklerle gündelik yaşamımızda nerelerde karşılaşıyoruz?

Mikroplastikler her yerde karşımıza çıkıyor. Kıyafetlerimiz, içtiğimiz su, yediğimiz yiyecekler hatta soluduğumuz havada bile mikroplastikler bulunuyor. Şu anda her birimizin yaşadığı bu plastik maruziyetinin bütünsel sağlığımıza nasıl bir etkisi olduğunu bilim insanları hala araştırıyor. Negatif veya pozitif bir sonuç veremeseler de Dünya Sağlık Örgütü çapı 10 mikrometreden küçük olan tüm mikroplastiklerin insan bedenine girip dolaşıma karışabileceğini söylüyor. Bunun için de tek çarenin plastik tüketimini azaltmak olduğunu savunuyor.

Mikroplastiklerin yediğimiz gıdalara girmesinin sebebi aslında tohumların işlendiği toprakların plastiklerle kirlenmiş olmasından kaynaklanıyor. Aynı şekilde sulama sistemleri ve içtiğimiz suyun kaynakları da yine plastik kirliliği yüzünden kontamine olmuş durumda. Yapılan bazı araştırmalara göre plastik maruziyeti topraktan geldiği için özellikle turp, patates, havuç gibi kök sebzeler diğer yapraklı sebzelere oranla daha fazla mikroplastik içeriyor.

En şaşırtıcı araştırma ise bu duruma bir çözüm olarak sunulmuş doğada çözünebilen “biodegradable” plastiklerden geliyor. Üretici firmalar her ne kadar bu plastiklerin doğaya zarar vermediğini, aksine doğal yollarla çözündüğünü savunsa da biodegradable plastiklerin tamamen çözünmesi çok uzun yıllar alıyor ve bu esnada plastik kimyasal parçalarına ayrışmak yerine küçük parçalara yani mikroplastiklere ayrılıyor!

Mikroplastiklere karşı maruziyetimizi nasıl azaltabiliriz?

Peki dünyanın her bir yanını saran mikroplastiklere maruziyetimizi azaltmak için hiç mi umut yok? Neyse ki var! Şu anda bilim insanları dünyanın bu sorununu çözmek için birçok yenilikçi yol arayışında. Bunların arasında plastikleri yiyen mantar, solucan ve bakteriler, mikroplastikleri arındırabilen kimyasal işlemler ve nicesi sıralanıyor. Peki bu çözümler modern yaşama dahil olana kadar bizler mikroplastik maruziyetimizi azaltmak için neler yapabiliriz?

1. Paketli gıda ve içecek tüketiminizi azaltın.

Yapılan araştırmalara göre gramajına göre en çok mikroplastiğin bulunduğu gıda tavuk nuggetlar oluyor. Çünkü bir gıda üretimi sırasında ne kadar çok fabrika hazırlık aşamasından geçiyorsa mikroplastik oranı da o denli yüksek oluyor. Gıdaların içerisinde gelen mikroplastiklerden kaçınmanın en temel yolu ultra-işlenmiş ve paketlenmiş gıdalar tüketmemekten geçiyor.

Aynı şekilde paketli gıdaları korumak veya kolaylıkla satmak için kullanılan plastik ambalajlar da yiyeceğin içine çok minik oranlarda düşerek mikroplastik oranının artmasına yol açabiliyor. Bu durumu önlemenin en iyi yolu plastik ambalajlı yiyecekler almamaktan ve evde de plastik konteynırlar yerine cam kavanozlar kullanmaktan geçiyor.

2. Plastikleri ısıtmaktan kaçının.

Mikrodalga fırınlara veya sıcak programda çalıştırılan bulaşık makinelerine konan plastik kaplar, maruz kaldıkları yüksek sıcaklar nedeniyle parçalanmaya başlıyor. Bu da sıcak plastik kapların içine konan yiyecek ve içeceklere mikroplastik geçmesine neden olabiliyor. Hatta bir araştırmada plastik kaplarda ısıtılan bebek mamaları ve sütlerinde bile mikroplastikler bulunduğu gösteriliyor. Plastiklerin sıcaklıkta parçalanmasının bir başka örneği de kaynar su dökülen çay poşetleri. Bu nedenle uzmanlar yiyecek ve içeceklerin değdiği hiçbir plastiği sıcaklığa maruz bırakmamayı önemle öneriyor.

3. Mümkünse plastik su damacanalarını kullanmayın.

İçme suyunda bulunan tüm mikroplastiklerin kaynağı sudan gelmiyor. Suların içerisinde satıldıkları plastik ambalajlar; damacanalar, şişeler de fabrikadaki şişeleme sürecinde çokça mikroplastik salınımına yol açıyor. Bu durumu önlemek için ambalajlı su yerine su filtreleri kullanmak veya cam damacanaya geçiş yapmak öneriliyor.

4. Sentetik kumaşa sahip kıyafetlerden, plastik paketleme yapılan güzellik ve bakım ürünlerinden kaçının.

Neredeyse kullandığımız tüm tekstil ürünlerinin üretiminde plastikten yararlanılıyor. Özellikle polyester ve naylon gibi sentetik kumaşlardan yapılan tekstil ürünleri kullanım, yıkama, sürtünme, ısı, ışık gibi birçok nedenden ötürü parçalanma başlıyor. Bu parçalanmalar da mikroplastik liflerinin etrafa yayılmasına ve solunum yolu ile bedenimize hatta kan dolaşımına girmesine neden oluyor.

5. Yaşam alanlarınızı süpürme sıklığınızı arttırın.

Bilim insanlarının bulduğu en şaşırtıcı bulguya göre yaşam alanlarının düzenli olarak elektrik süpürgesi ile süpürülmesi mikroplastik oranını düşürmeye yardımcı oluyor. Özellikle tahribata açık olan halıların, mobilyaların, perdelerin, yastıkların mümkünse HEPA filtresi olan bir elektrikli süpürge ile düzenli olarak temizlenmesi etrafa saçılan mikroplastik oranını ciddi ölçüde azaltabiliyor.

6. Deniz ürünleri yerken dikkatli olun.

Denizler ve okyanuslar her boyuttaki plastikler ile dolup taşıyor. Bu da severek tükettiğimiz birçok deniz ürününün birincil yemek kaynaklarından birisinin plastik atıklar olmasına neden oluyor. Tamamen insan yapımı bir çevresel sorun olan plastik atık krizi, deniz ekosisteminin de beslenme alışkanlıklarını ve yaşam alanlarını bozarak doğadaki mikroplastik transferine katkıda bulunuyor. Uzmanlar deniz ürünlerinden gelen mikroplastikleri azaltmak için büyük balıklar yerine toksin yükü daha az olan küçük balıkları tüketmeyi, aldığımız deniz ürünlerini çok iyi bir şekilde temizlemeyi ve daha bilinçli tüketiciler olmamızı öneriyor.

Gerçekçi olmak gerekirse plastik maruziyetini sıfıra indirmek günümüz dünyasında mümkün görünmüyor. Buna karşın yukarıdaki önlemler mikroplastik maruziyetini ciddi ölçüde azaltabiliyor.



Burcu Erbaş

Burcu Erbaş, 2024 yılında Domus Academy Milano'da Visual Brand Design alanında yüksek lisansını, 2020 yılında ise Galatasaray Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi lisansını tamamladı. Live to Bloom'da dört yıldır içerik ve proje yöneticisi olarak görev yapan Burcu platformun görsel iletişiminde de aktif olarak rol alıyor. İyi yaşam alanında yazdığı içeriklerinde özellikle bütünsel...



BLOOM SHOP