Beklentiler ve onların geleceği etkileme potansiyeli üzerine şekillenerek psikolojide kendisine yer bulan Pygmalion etkisi, Yunan mitolojisindeki bir heykel sanatçısı olan Pygmalion’dan ve onun etkileyici hikayesinden ilham alıyor. Bir insana ve kavrama yönelik beklentilerin ve düşüncelerin, kendini gerçekleştirmesini anlatan Pygmalion etkisini araştırdık!
Hikayeler “gerçekleri” doğuruyor
Mitolojiye göre Afrodit ona saygı göstermedikleri gerekçesiyle kadınları cezalandırınca Pygmalion da kusursuz güzellikte bir heykel yapmaya adıyor kendini. Onu mücevherlerle, en güzel kıyafetlerle süsleyerek, yaşayan bir kadın gibi gözükmesini sağlıyor. Yarattığı bu muhteşem esere aşık olan Pygmalion’ın tek isteği ise kadim güçte olan tanrılardan heykeline benzeyen bir sevgili yaratmaları oluyor.
Pygmalion’un bu isteğinden oldukça etkilenen Afrodit onun bu arzusunu yerine getirmeye karar veriyor. Pygmalion evine gittiğinde ise aşık olduğu cansız heykeli öpüyor ve dualarında olduğu gibi tüm güzelliği ile canlanan sevgilisini kucaklıyor. Aşk tanrıçası kendisine teşekkür eden Pygmalion’u sevgilisi Galatea ile evlendiriyor.
Beklentiler, duygu-düşünce-davranış üçgenini etkiliyor
“Bir şeyi 40 kere söylersen olur” veya “aklıma gelen başıma geldi” gibi deyişleri çokça duymuşsunuzdur. Peki, bir şeyi gerçekten imkansız gibi gözükse bile çok istemek ve beklemek geleceğimizin tıpkı bu hikayede olduğu gibi şekillenmesine veya etkilenmesine neden olur mu? Pygmalion etkisine ve birçok gerçek hayattan örneğe göre evet.
Düşünelim mesela. Hepimizin zamanında korktuğu bir ders, katılmaya çekindiği bir sunum olmuştur. Bu dersten başarısız olacağını düşünmenin veya başarısız bir sunum gerçekleştireceğine kendini inandırmanın ne zaman olumlu bir sonuç doğurduğunu duydunuz? Aksine yapamayacağımızı düşündüğümüz her şey, duygularımızın düşüncelerimize düşüncelerimizin ise davranışlarımıza yansımasından dolayı önümüze büyük ve aşılması zor bir bariyer koyuyor.
Başka insanların bizler hakkındaki beklentileri, bizim kendimize yönelik beklentilerimizi ne denli etkiliyor?
“Kesinlikle yapamam”, “ben başaramam” veya “o bunu beceremez” ile başlayan cümleler Pygmalion etkisine göre beynimizi olumsuza şartlıyor, bir nevi beynimizi buna inandırıyor. Ancak sadece kendimize yönelik beklentilerimiz de değil, başkalarının bizler hakkındaki olumlu veya olumsuz beklentileri ve düşünceleri de davranışlarımızın, kendimizle ilgili düşüncelerimizin değişmesine neden oluyor. Bu durum ise içinden çıkamadığımız sürece tekrarlayan bir döngüye dönüşüyor.
Örneğin ebeveynlerimizin bizlerle ilgili beklentilerini ele alalım. “Sen çalışkansın” veya “sen tembelsin” bu iki cümleden birini muhakkak her çocuk hayatında en az bir kere işitmiş olabilir. Onların bizler hakkındaki beklentileri bizlerin davranışına pozitif veya negatif anlamda etki ederken, döngünün bir diğer ucunda bu beklentiler ile şekillenen kendimize yönelik düşüncelerimiz bizleri bekliyor. Bunun sonucunda ise başkalarının bize karşı davranışları şekilleniyor ve döngünün başına gelerek onların beklentilerinin pekişmesine neden oluyor.
Bir iş görüşmesine gittiğinizi veya yeni bir arkadaş ortamına girdiğinizi hayal edin. Yeni tanıştığımız bu kişilere yönelik olumlu veya olumsuz beklentilerimiz, başkalarının bize yönelik hareketlerinin şekillenmesini sağlıyor. Örneğin karşımızdaki kişinin soğuk bir mizacı olduğunu düşüyorsak, onun da otomatik olarak bize karşı tavırları daha katı ve uzak oluyor ve bu davranışları bize karşı düşüncelerinin de olumsuz olmasını sağlıyor. Ardından döngü en başa dönüyor ve bizim de o kişiye karşı davranışlarımız negatifleşmeye başlıyor.
Beklentilerin geleceğe etkisi üzerine ilginç bir deney: Rosenthal
Beklentilerimizin ve düşüncelerimizin bizleri, dolayısıyla da geleceğimizi nasıl etkilediğini gösteren en ünlü deneylerden biri Rosenthal deneyi. İki Alman psikoloğun 18 öğretmen ve 650 öğrenci ile yaptığı bu deneyde, yılın başında öğrencilere bir zeka testi uygulanıyor ve ortalama zeka seviyesine sahip olan öğrenciler ikiye ayrılıyor.
Öğretmenlere ise bu gruplardan birini üstün zekalı öğrencilerin oluşturduğu söyleniyor. Yıl sonunda yapılan zeka testinde ise yılın başında ortalama zeka seviyesine sahip olan ancak üstün zekalı oldukları söylenen öğrencilerin yılın başına göre daha iyi bir performans sergiledikleri ortaya çıkıyor. Her ne kadar deneyin sonuçları birçok kişiyi oldukça şaşırtmış olsa da sonuç apaçık ortada gözüküyor: Etki ve tepki.
Öğretmenler üstün zekalı olduklarını “öğrendikleri” öğrencilere daha özenli davranarak onların performanslarının iyileşmesine neden oluyor. Öteki taraftan ortalama zekaya sahip olduklarını düşündükleri öğrencilere öğretmenlerin gösterdikleri ilgi stabil kalırken, kendilerine yönelik beklentilerin düşük olmasından dolayı bu öğrencilerinin motivasyonlarında ve performanslarında kayda değer bir değişim gözlemlenmiyor.
Düşüncelerimiz davranışlarımızı şekillendirmede önemli rol oynuyor
Özetle, Pygmalion etkisine göre kendimiz hakkındaki düşüncelerimiz veya bizler hakkında başka kişilerin ön yargıları ya da bizim onlara yönelik beklentilerimiz davranışlarımızın olumlu veya olumsuz şekilde değişmesine neden oluyor. Yüksek veya olumlu beklentiler ise kişinin motivasyonunun dolayısıyla da performansının artmasını sağlıyor.
İmkansız gözüken bir şey bile olumlu düşünceler vasıtasıyla o kadar da ulaşılması zor olmayabiliyor. Bu sebeple dileklerimize, düşüncelerimize dikkat etmemiz, güzel temenniler içerisinde olmamız gerekiyor.
Çünkü olumlu duygular olumlu sonuçları doğuruyor.