YAZAN: ÖZGE UYSAL

Modern dünyada, hızla akan hayatın ve teknolojinin içinde çoğumuz bir şeyleri kaybettiğimizi hissediyoruz. Derin bir anlam, bir bağlantı, belki de unuttuğumuz bir bilgi… Bu eksiklik duygusu, bazılarını kadim öğretilere yönlendiriyor. Şamanizm, binlerce yıldır insana kendini ve doğayı hatırlatan bu öğretilerden biri. Bu yolculukta sık sık Alberto Villoldo’nun sözlerine başvuracağım çünkü Villoldo, Batı’da şamanizmi yeniden canlandıran, öğretileri şehir insanı için anlaşılır kılan ve bu kadim yolu bizler için kolaylaştıran, önemli bir isim. Alberto Villoldo, psikoloji ve tıp alanında eğitim aldıktan sonra Güney Amerika şamanlarıyla uzun yıllar çalışmış bir antropolog ve şifacıdır. And dağlarında, Amazon ormanlarında ve yerli kabilelerde zaman geçirerek kadim şamanik bilgeliği birebir deneyimlemiştir. Onun şamanizm anlayışı, yalnızca ritüellerden değil, aynı zamanda içsel dönüşüm ve ruhsal cesaretten beslenir. Bu yazıda, şamanik bilincin ve şamanın çağrısının modern hayattaki yerini keşfedeceğiz.


“Şaman, görünmeyen alemlerle konuşur; onun dili, rüzgarın fısıltısında, ateşin çıtırtısında ve kalbin suskunluğundadır.”
— Alberto Villoldo


Şamanizm Nedir?

Şamanizm, insanlığın ilk zamanlarından bu yana dünya yolculuğunu sürdüren, insanın varlığına anlam katan kadim bir bilgeliktir, bir hatırlayış yoludur. Doğayla, ruhla, görünmeyenle ilişki kuran bir bilinç halidir. Alberto Villoldo’nun sıkça vurguladığı gibi, “Şaman olmak bir meslek değil, bir çağrıdır. Ruh seni çağırdığında, artık başka bir yolun kalmaz.” Bu çağrı çoğu zaman sessizlikte gelir: bir rüya, bir hastalık, bir kriz ya da içsel bir özlem olarak. Eğer yeterince sessizsen onu duyarsın ve hatırlarsın, aslında neden burada olduğunu.

Modern hayatın gürültüsünde, o kadim sesi duymak zorlaştı. Teknolojiyle çevrili, zamanla yarışan ve doğadan kopmuş bedenler, bizi gerçekten beslemeyen sahte besinler içinde yaşarken ruhun dilini unuttuk. Ancak son yıllarda Batı’da insanlar şamanik yolu hatırlıyor, bitki ve hayvan rehberliğinde derinleşiyor. Peki neden? Bizi, bu kadim öğretiyi ve onun hazinelerini sandıktan çıkarmaya iten ne? Ruhsal açlık derinleştikçe, insanlar kendi karanlıklarını ve içsel bilgeliğini hatırlatacak bir rehbere, kendilerini yeniden keşfedecekleri bir haritaya ihtiyaç duyuyor. İşte burada şamanın çağrısı devreye giriyor.


“Şaman, görünmeyeni gören, duyulmayanı duyan kişidir.”
— Alberto Villoldo


Şamanik bilinç ve işaretleri okumak

Şamanik bilinç, her şeyin canlı ve birbirine bağlı olduğu bilgeliği deneyimlemektir. Şamanik dünyada, ağaçlar birer öğretmen, hayvanlar birer rehber, rüzgar bir mesaj taşıyıcısıdır. Şaman, görünenin arkasındaki görünmeyeni okumayı öğrenir. Villoldo’nun sözleriyle, “Doğa bizimle her zaman konuşur ama onu duymayı unuttuk.”

Şamanik bilinç, sezgiyi, bedensel bilgiyi ve kalbin sesini ön plana alır. Bu bilinç halinde, yaşam yalnızca düşünceyle değil, hissederek anlaşılır. Modern insanın kopmakta olduğu bu bilgelik, doğayla tekrar bağ kurdukça yeniden hatırlanır. Şamanik bilinç, yalnızca bir inanç sistemi değil, doğaya bakış açımızı ve yaşamla kurduğumuz bağı dönüştüren bir farkındalık halidir.

Sessizleştiğinde duyulan bir ses

Alınan çağrı ile çıkılan bu yolculuk, dışarıya değil içeriye yapılır. Bir dağın zirvesine çıkmak gibi değil, kendi ruhunun derinliklerine inmeye benzer. Kendi gölgenle yüzleşmeye, eski yaralarınla konuşmaya, doğayla tekrar ilişki kurmaya çağrılırsın. Şamanik bilinç, her şeyin canlı, bilinçli ve birbirine bağlı olduğunu öğretir. Ağaçlardan rehberlik alır, ateşin dilini öğrenir, hayvanların mesajlarını dinlersin. Çünkü her şey birer işaret taşır, yeter ki nasıl bakacağını öğren.

Yolu çağrı başlatır, dönüşüm devam ettirir

Şamanik yol, çoğu zaman bir kırılma anıyla başlar. Bu bir hastalık, bir kayıp ya da açıklanamayan bir uyanış hissi olabilir. “Ruhun şarkısını duyamayanlar, dünyanın gürültüsünde kaybolurlar.” der Villoldo. Ama bir kez duyduysan, artık eski hayatına geri dönemezsin. Bu dönüşüm, sadece bireysel değil, kolektif bir iyileşmeyi de tetikler. Çünkü şaman, sadece kendini değil, topluluğunu da şifalandırır.

Batı’da yükselen bu yeni şamanik uyanış, özünde bir hatırlayıştır; doğaya, sezgilere, kadim bilgeliklere yeniden bağlanma arzusudur. Artık pek çok insan, rasyonel aklın ötesindeki bilgeliği arıyor. Şamanizm, bu arayışa sezgisel, somatik ve ruhsal cevaplar sunuyor. “Kutsal, dağlarda ya da ormanlarda değildir yalnızca, senin içindedir. Ama doğa seni ona geri çağırır.” der şamanlar. İşte bu yüzden insanlar ormana dönüyor, sessizliğe dönüyor, ateş başında kendiyle konuşmaya başlıyor.

Bu yazıyı okuyan herkes için belki de bir çağrı duyulmuştur. Bu çağrıyı duymak, onu onurlandırmak ve ilk adımı atmak… İşte şamanik yol tam da burada başlar. Çünkü bu yol, öğretmenlerden çok doğaya; bilgi kadar sezgiye; dışsal arayıştan çok içsel dönüşüme dayanır. Ve her şey, kalbinle dinlemeye cesaret ettiğinde başlar.

Bu yol cesaret ister. Kendi gölgene bakmak, konfor alanını terk etmek ve kontrolü bırakmak gerekir. Ama ödülü büyüktür: Kendinle, dünyayla ve yaşamla kurduğun ilişki dönüşür. Artık yalnızca yaşayan biri değil, yaşayan her şeyle uyum içinde biri olursun. Şamanın çağrısı, nihayetinde insanı yeniden insan yapan bir hatırlayıştır. Ve bazen bir tek cümleyle başlar: “Artık böyle yaşamak istemiyorum.”



Özge Uysal

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü'nden mezun olan Özge, kitap editörlüğü ve metin yazarlığı yapmaktadır. 2017 yılında başlayan manevi yolculuğundan bugüne, H'oponopono, Kundalini Reiki, Usui Reiki, Yoga Eğitmenliği, Munay Ki Seremonileri ve And Dağları Şamanizmi öğretisine bağlı çeşitli eğitimler tamamlamıştır. Uzun bir inisiyasyon ve eğitim sürecinin sonrasında, şamanik bitki...



BLOOM SHOP