Genetik veya çevresel faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan, omurların eğrilmesi ya da kendi etrafında dönmesiyle gelişen skolyoz (omurga eğriliği) erken teşhisle tedavi edilmediği durumlarda kişinin genel sağlığını önemli ölçüde etkileyebilmektedir. Skolyoz ile ilgili farkındalığı arttırmak, rahatsızlığın nedenleri, belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi sahibi olabilmek için skolyoz nedir sorusunu Acıbadem Maslak Hastanesi Omurga Sağlığı Ünitesi Kurucusu ve Başkanı, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Alanay’a sorduk.
Skolyoz nedir?
Skolyoz, omurga eğriliği veya omurların kendi etrafında dönmesi anlamına gelmektedir. İnsan vücuduna yandan bakıldığında omurga düz değildir, kavisleri mevcuttur. Boyun bölgemizde hafif bir çukurluk (lordoz), sırtımızda hafif kamburluk (kifoz) ve belimizde ise yine bir çukurluk vardır.
Ancak vücuda arkadan bakıldığında herhangi bir eğrilik problemi olmayan normal omurganın görünümünün düz olması gerekir. Skolyozlu bir omurgada ise bu durum, sırttaki omurga çizgisinde yana doğru bir eğrilik ile gözlemlenir. Skolyoz ile birlikte sıklıkla yan plandaki normal kavislerde de değişiklikler görülebilir.
Skolyoz tanısı nasıl konur?
Skolyoz tanısı omurga eğriliğinin derecesine bakılarak konur. Ayakta çekilen röntgen filminde ön-arka ve yandan görüntü alınır. Omurganın görüntüsüne göre eğrilik, bir açı olarak derece cinsinden ölçülür. Skolyoz derecesini ölçen açıya “cobb açısı” denir.
10 derecenin altındaki eğrilikler skolyoz (omurga eğriliği) değil, asimetri olarak tanımlanır. Skolyoz tanısı için eğriliğin 10 derecenin üzerinde olması gerekir.
Skolyoz neden olur?
Skolyoz kendiliğinden oluşabileceği gibi, altta yatan farklı hastalıklara bağlı olarak da ortaya çıkabilir. Skolyoz oluşumunda genetik faktörlerin etkili olabileceği düşünülmektedir. Ancak tam bir genetik geçiş şekli tanımlanamamıştır. Ayrıca genetik yatkınlık olsa dahi skolyozun gelişiminde sadece genetik faktörlerin etkili olmadığı, çevresel faktörlerin de skolyoz gelişiminde etkin olabileceği düşünülmektedir.
Bu durumunen çarpıcı örneği, tek yumurta ikizlerinde (genetik yapı olarak birebir aynı oldukları düşünülür) skolyozun her iki kardeşte birden görülme sıklığının yüzde 70 olmasıdır. Anne veya babada skolyoz olduğu zaman birinci derece akrabalarda yüzde 11, ikinci derece akrabalarda ise yüzde 2.4 oranında skolyoz görülme ihtimali olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla skolyozu olan anne babaların çocuklarını özellikle erken ergenlik döneminde iyi izlemeleri gerekir.
Skolyoz, vücudu deforme ederek hem fiziki hem de kozmetik bir sorun yaratmaktadır. Eğer küçük yaşlarda başlamışsa yaşamı tehdit edici sonuçlara yol açabilen skolyozun 3 türü bulunmaktadır.
Skolyozun türleri
1. İdiopatik skolyoz (Nedeni bilinmeyen skolyoz)
En sık görülen skolyoz türü, sebebi tam olarak aydınlatılamayan “idiopatik” skolyozdur. Omurgada yana doğru eğilme ‘S’ veya ‘C’ şekilli olabilir. Yana doğru eğilme dışında omurların kendi etraflarında dönmesi de en hafif formlar dahil olmak üzere tüm idiopatik skolyozlarda görülür. Omurlardaki bu dönme sırtta veya belde asimetrik çıkıntılar oluşmasına sebep olur.
2. Nöromusküler skolyoz
İkinci en sık görülen skolyoz tipi, nöromuskuler skolyozdur. Nöromusküler skolyozun temel nedenleri arasında kas veya sinir hastalıkları yer alabilmektedir. Sinir hastalıkları beyin ve omurilikten kaynaklanabilirken kas hastalıkları çocukluk ve daha ileriki dönemlerde görülebilir.
Nöromusküler skolyoz vakasında, idiyopatik skolyozun aksine solunum sıkıntısı ve duyu kusurlarına daha çok rastlanabilmektedir. Solunum problemleri, iletişim bozuklukları, duyu kusurları ve epileptik nöbetler gibi nedenlerden ötürü tedavi sürecinde skolyoz korsesi kullanılamayabilir. Skolyozun bu türünde cerrahi müdahale için daha küçük yaşlar tercih edilir.
3. Konjenital skolyoz
Üçüncü olarak sık görülen skolyoz türleri arasında konjenital skolyoz yer alır. Anne karnındaki çocuğun gelişimi sırasında ortaya çıkan omurga anomalilerine bağlı bir skolyoz türüdür. Konjenital skolyoz, gözlemlendiği ilk yıllarda hızlı bir ilerleme gösterir. Bu sebeple erken dönemlerde ortaya çıkan konjenital skolyozun tedavi süreci küçük yaşlarda cerrahi müdahaleyi gerektirebilir.
Bunların dışında; nörofibromatozis, çeşitli romatizmal hastalıklar, osteogenezis imperfecta, marfan sendromu, Ehler Dsanlos gibi çeşitli bağ dokusu hastalıkları, omurga kırıkları, omurga enfeksiyonları, Morquio, Gaucher hastalığı gibi çeşitli metabolik hastalıklar ve bazı genetik sendromik hastalıklar da skolyoza neden olabilir.
Skolyoz hangi yaş aralığında daha sık görülür ?
Skolyoz (omurga eğriliği) doğuştan olabildiği gibi, çocuk felci ve kas hastalıkları benzeri farklı rahatsızlıklara bağlı olarak sonradan da ortaya çıkabilir. Ancak skolyoz vakalarının yüzde 70’ini nedeni belli olmayan ve adölesan çağında (10-16 yaş) görülen skolyoz türü oluşturur.
Skolyoz, toplumda yaklaşık yüzde 2 ila 4 oranında görülür. Bunlardan çok büyük bir kısmı düşük dereceli eğriliklerdir. Kız çocuklarda erkek çocuklara göre yaklaşık 8-10 kat daha sık görülebilir. Skolyoz, omurgasında eğriliği olan kişilerin ancak yüzde 10’unda tedavi gerektirecek dereceye kadar ilerler.
Skolyoz belirtileri
Skolyozun bulgu ve belirtileri arkadan bakıldığında daha belirgindir. En sık görülen bulgu ve belirtiler:
- Bir omuzun diğerinden yüksek olması. Omuz seviyelerinde asimetri. Genellikle sol omuzun sağa oranla aşağıda olması.
- Bir skapula (kürek kemiği) diğerine göre daha yüksekte ya da daha belirgin olması.
- Bel kıvrımlarının asimetrik olması. Bir tarafın diğer tarafa göre dolgun olması. Kollar yanlara sarkıtıldığında, bir tarafta kolla gövde arasında daha fazla boşluk olması.
- Sırtta bir tarafta çıkıntı, kamburluk olması (hörgüç görüntüsü). Öne eğildiğinde bu görüntünün belirginleşmesi, sırtın bir tarafı diğerine göre daha yüksek görünmesi.
- Gövdenin yana doğru kayması
- Bir kalçanın diğerine göre daha yüksek ya da daha belirgingörünmesi.
- Kafanın izdüşümü leğen kemiklerinin ortasına denk gelmemesi (orta hat kayması).
Skolyoz tedavisi
Skolyozun tedavi süreci, skolyoza neden olan hastalığa ve kişide oluşan skolyoz çeşidine göre değişkenlik gösterir. Bazı hastalar için tedavi süreci doğal akışında devam ederken kimi hastalarda ise kişinin tedaviye verdiği cevap skolyozun türüne göre değişebilmektedir. Skolyoz çocukluk ve ergenlik döneminde büyüme ile ilerleme göstermektedir çünkü yaşla birlikte omurganın eğriliği daha da artmaktadır.
Tüm bu sebeplerden dolayı skolyoz için tüm durumlara uygulanabilecek doğru ve tek bir tedavi seçeneği yoktur.
Skolyozun tedavisi; tanı alınan yaş, eğriliğin yeri ve derecesi, skolyozu oluşturan sebepler, muayene bulguları ve radyolojik tetkiklerden alınan veriler incelenerek, yani skolyoz için yapılacak tedavi kişiselleştirilerek, hastadan hastaya değişecek şekilde gerçekleştirilir.
Omurgada birden fazla eğrilik varsa tek bir skolyoz derecesinden değil, skolyoz derecelerinden bahsetmek gerekir. Omurgada sık görülmeyen bir eğrilik varsa (örneğin göğsün sol tarafındaki eğrilik) diğer belirtilerin varlığıyla birlikte MR ve ek incelemeler kullanılır.
Skolyozun ölçümünde skolyometre isimli bir ölçer kullanılır. Ancak bu aletle eğrilik değil, eğriliğe eşlik eden rotasyonun (dönmenin) derecesi belirlenir. Skolyometre sonucu da derece ile ifade edilir ama skolyoz derecesinden farklıdır. Filmde ölçülen derece eğikliği, skolyometredeki derece ise dönüklüğü temsil eder.
Skolyozun ilerleme potansiyeli ve büyümenin durmuş olup olmadığı bilgisi tedavi kararını etkiler. Örneğin 8 yaşında, 30 derece eğriliği olan çocuğun tedavisi ile 18 yaşında, 30 derece eğriliği olan gencin tedavisi farklıdır. Çocuk ne kadar küçük olursa eğriliğin ilerleme potansiyeli o kadar yüksek seyreder.
İzlem ve fizik tedavi
Her bir tedavi seçeneği kendi içerisinde hastaya göre değişiklik gösterse de skolyoz tanısı aldıktan sonra genel olarak dört alternatif yol mevcuttur.
İlk seçenek izlemdir ve 20-25 dereceden küçük eğrilikler için uygundur. Belli aralıklar ile takip yapmaktan, sportif faaliyetlerle genel vücut kondisyonunu artırmaktan ibaret bir tedavi yöntemidir. Skolyoza özel fizik tedavi egzersizleri de fayda sağlayabilir.
Skolyoz korsesi
İkinci seçenek korse tedavisidir. Eğriliği 20-40 derece arasında olan ve büyüme potansiyeli olan kişilerde etkili olan bir yöntemdir. Omurga eğiriliğinin (skolyoz) derecesi 20 derecenin altında ise hasta doktor kontrolü altında gözlemlenir.
Skolyoz 20 derecenin üzerinde ise büyük çocuklarda veya küçük yaş grubunda korse tedavisine başvurulabilir. Ancak çok küçük çocuklarda (0-5 yaş) korse uygulamak zor olduğu için genel anestezi altında yapılan düzeltme ya da gövde alçıları önerilmektedir.
Omurga eğriliği 40 derecenin üzerinde olan büyük yaş grubu için korse uygulaması tercih edilmeyebilir. Ancak küçük yaş skolyozunda korse tedavisi 60 dereceye kadar çıkabilmektedir. Burada amaç, omurga eğriliğinin ilerlemesini yavaşlatmaktır. 60 derece üzerindeki eğriliklerde ise skolyoz ameliyatı yöntemi tercih edilmektedir.
ABD ve Kanada’da çok merkezli olarak yürütülen ve erken dönem sonuçları 2013’te yayınlanan bir çalışma, korse kullanan hastaların ameliyat olma oranlarının, kullanmayanlara göre daha düşük olduğunu açıkça göstermektedir. Kısacası korse kullanımı, ameliyat olma ihtimalini düşürmektedir. Çalışmada korsenin günde 20-23 saat takılı kalması etki gösterme açısından önemli bulunmuştur.
İlginizi çekebilir: Yaşa Göre Egzersiz: Hangi Yaşta Hangi Egzersizi Yapmalısınız?
Cerrahi tedavi
Diğer bir seçenek ise cerrahi tedavidir. Cerrahi tedavi, genel olarak 40-45 derece üzerindeki eğriliklerde gündeme gelir. Genel olarak hastanın kalan büyüme potansiyeline göre cerrahi tedavideki yaklaşımlar değişmektedir. Büyüme çağındaki bir çocukta sırttaki eğrilik 40 derecenin, beldeki eğrilik ise 35 derecenin üzerine çıkmışsa bu çocuklarda mutlaka ameliyat önerilir. Büyümesini tamamlamış kişilerde sırttaki eğrilik 50 derecenin, beldeki eğrilik 40 derecenin üzerindeyse büyüme durmuş olmasına rağmen zaman içinde bu eğriliklerin ilerlediği bilindiği için ameliyat tavsiye edilir.
Klasik cerrahi yaklaşımda akciğer gelişiminin tamamlandığı ergenler ve erişkinlerde düzeltme ve dondurma (sabitleme) ameliyatları uygulanır. Cerrahi tedavide omurlarda hareket sınırlaması yapılacağı için mümkün olan en az seviyede müdahale gerçekleştirilerek en az işlemle en fazla düzelme sağlanabilmesi için ameliyat öncesi hazırlık ve planlama yapılır.
Son dönemde füzyonun yerine çocuğun kalan büyüme potansiyelinden faydalanarak mevcut eğriliğin kendiliğinden düzeltilmesini sağlayan büyümeye yöneltici cerrahi teknikler de skolyoz ameliyatları arasında yerini almıştır. Omurgaya uygulanan bant ile gerdirme yöntemi sayesinde belli bir dereceye kadar azaltılan eğriliklerin, zaman içerisinde büyüme ile birlikte daha da azaltılması ve omurgalara dondurma (sabitleme) işlemi yapılmadan eğriliğin düzeltilmesi sağlanabilmektedir.
Skolyoz riskinden korunmak için!
Düzenli egzersiz yapma, sırt kaslarını güçlü tutma, kondisyonu artırma ve daha formda olma skolyoz takibinin ve tedavisinin hemen her basamağında yer alan vazgeçilmez öğelerdendir.