RÖPORTAJ: ALEYNA TEPE İPER
FOTOĞRAFLAR: ERAY UMAN

Doğanın içinde, huzur dolu bir sofra… Söğüt ağacının dallarıyla çevrelenen bu büyüleyici atmosfer, hem geçmişin geleneklerine dokunuyor hem de sade ve dingin bir yaşamın hikayesini anlatıyor. Komşuköy’ün huzurlu atmosferinde, Şef Banu Yeşilmen ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Samimi sohbetimize Banu’nun doğal olanın zarafetini yansıtan yemek felsefesi eşlik ederken, mutfağa duyduğu tutkunun kökenini ve doğayla bütünleşen yaşam tarzını konuştuk. Bizim için özel olarak hazırladığı sade yeni yıl sofrasının detaylarını sizler için paylaştı. Banu Yeşilmen ile gerçekleştirdiğimiz bu keyifli sohbet, doğal ve sade olanı sofralarınıza taşıyacak!


Bize biraz Banu’dan bahsedebilir misin? Mutfağa olan tutkun nasıl başladı?

Mutfağı her zaman hareketli ve yemek kültürü güçlü bir ailede büyüdüm. Fakat o zamanlar bunun benim için ne ifade ettiğini pek düşünmezdim. İtalya’da yaşadığım yıllarda bambaşka bir sektörde çalışıyordum ama yemek her zaman hayatımın merkezindeydi. Yeni tatlar, mutfaklar ve malzemeler keşfetmek her zaman beni heyecanlandırırdı. Bu yolculuk, beni bir noktada mutfağın diğer tarafına geçmeye yöneltti. Eskiden sadece “İyi yemek nerede?” diye düşünürdüm; şimdi ise “İyi bir yemeği nasıl yaratırım?” sorusuyla yoluma devam ediyorum.

Doğa, hayatının merkezine nasıl girdi ve mutfakla olan ilişkini nasıl şekillendirdi?

Yemek yapma sürecim derinleştikçe, malzemeleri tanıma ve anlama isteğim de büyüdü. Bu, aynı zamanda hayatımda daha yavaş ve dingin ritim yakaladığım bir döneme denk geldi. Mutfağa profesyonel olarak nispeten geç başlamış olmanın en büyük avantajı, seçimlerimi daha sakin, kararlı ve bilinçli bir şekilde yapabilmem oldu. Doğaya, toprağa ve hayvanlara yakın olmak ise hep hayalini kurduğumuz bir yaşam biçimiydi. Zamanla, bunu tam anlamıyla hayatımıza dahil etme isteği ağır bastı. Eşimle birlikte tiny house yapımı ve çiftlikte yaşamaya geçiş kararımız, bu farkındalığın doğal bir sonucu oldu. Bu adım, yalnızca hayatımızı değil, mutfakla olan ilişkimi de yeniden tanımladı.


Yemek felsefen nedir?

Benim için yemek, doğallık ve sadelik demek. Malzemenin kendi hikayesini anlatmasına izin vermek… Karmaşadan uzak ama derin ve anlamlı bir deneyim yaratmak istiyorum. Yemeğin yıldızının, her zaman kullanılan malzeme olduğuna inanıyorum.

Mutfağındaki favori malzemen nedir? Hangi mutfak aleti olmazsa olmazın?

Favori malzemem, mevsime göre değişir ama iyi bir zeytinyağı olmazsa olmaz. Alet olarak ise, iyi bir bıçak.

Mutfağının kuralları var mı?

Evet, çok net bir kuralım var: her malzemeye saygı göstermek. İsraf etmemek, elimdeki her şeyi en iyi şekilde değerlendirmek. Ayrıca, yemek yaparken anın tadını çıkarmak ve gereksiz strese yer vermemek de önemli.


Sofranda görsellik ve lezzet arasındaki dengeyi nasıl sağlıyorsun?

Sürekli toprakla, mevsimlerle ve mahsullerle iç içe olduğum için ilhamımı uzaklarda aramama gerek kalmıyor. Sabah tarlada veya ormanda yürüyüş yaparken gördüğüm renk paleti, toprağın dokusu ya da bir sebzenin dalındaki formu… Her detayın doğal bir uyum içinde olmasını ama aynı zamanda fazla düşünülmemiş, çabasız görünmesini severim.


Burası senin yaşam alanın, evin ve mutfağın… Doğanın içinde bir yaşam sürüyorsun ve sofranda doğanın yansımalarını görüyorum. Yeni yıl sofranı da bir söğüt ağacı altında konumlandırmışsın. Bu sofra senin için ne anlam ifade ediyor?

Bu sofra, benim için mevsimlerin döngüsünü, doğanın cömertliğini ve buradaki hayatın sakin akışını hatırlatan bir an. Söğüt ağacı, köklü ve zarif yapısıyla bana her zaman huzur verir. Soframı onun altında kurmak, yeni yıla bu dinginlikle başlama isteğimden kaynaklanıyor. Masadaki her detay – tabak, masa örtüsü, kullanılan otlar, sebzeler– doğanın bir yansıması.


Banu’nun yeni yıl menüsünde neler var? Menüde yer alan lezzetlerin bir hikayesi var mı?

Yeni yıl menümde mevsimin en taze malzemeleri var. Sıcak ve rahat bir sofra olmalı. Alışılmış yeni yıl ana yemekleri yerine, odun ateşinde pişmiş kök sebzelerle hazırlanmış, katmanlı ve beklenmedik lezzetlerle dolu bir seçenek olabilir. Eti aratmayacak kadar doyurucu ve tatmin edici. Çorbasız bir menü düşünemem. Bahçeden taze aromatik otlarla ve farklı sebzelerle hazırladığım yoğun kış çorbaları, menünün başlangıcında mutlaka yer alır. Basit ama derin tatlarla bir sofra kurmayı seviyorum.




Aleyna Tepe

1997 yılında İstanbul’da doğan Aleyna, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Bahçeşehir Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında devam ediyor. Çocukluğundan beri duygu ve düşüncelerini yazarak ifade eden Aleyna, iyi yaşam konseptine duyduğu ilgiyi yazma tutkusuyla birleştirerek Live to Bloom’da editör olarak çalışıyor. Akademik ve deneyimsel olarak kendini...



BLOOM SHOP