Alzheimer hastalığı, biliş bozukluğu ile ilişkilendirilen en yaygın nörodejeneratif hastalıktır. Bağırsak mikrobiyotası, gastrointestinal ekosistemimizde bulunan ve değişiklikleri yalnızca çeşitli bağırsak bozukluklarını değil, aynı zamanda Alzheimer hastalığı gibi merkezi sinir sistemi bozukluklarını da etkileyen karmaşık bir mikroorganizma türleri topluluğunu içerir. Demansın en yaygın şekli olan Alzheimer, amiloid-β peptitlerinin (Aβ) bozulmuş biliş ve beyinde birikimi ile ilişkili nörodejeneratif bir hastalıktır. En önemlisi, mikrobiyota-bağırsak-beyin ekseni tam olarak anlaşılamayan ancak nöral, immün, endokrin ve metabolik yolları içeren çok yönlü bir iletişim sistemidir. Amerikan Hastanesi Fonksiyonel Tıp Bölümü Başkanı Dr. İrem Ergün alzheimer ve bağırsak sağlığı arasındaki ilişkiyi anlattı.
Alzheimer ve bağırsak sağlığı arasında nasıl bir ilişki var?
Bağırsak bakterilerimiz vücudumuzdaki iltihaplanma seviyesini etkileyebilir. İltihabın Alzheimer hastalığına sebebiyet verdiğini biliyoruz. Son dönemde çok sayıda yapılan çalışma, insan bağırsağı mikrobiyotasındaki disbiyozun (bakteri dengesizliği), mikrobiyota-bağırsak-beyin ekseni boyunca nöroinflamatuar süreçler yoluyla Alzheimer hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıklarla ilişkili olduğunu göstermektedir. Bağırsak mikrobiyotası, bağırsak geçirgenliğini, enflamasyonu arttırarak ve çok sayıda bağışıklık fonksiyonunu düzenleyen toksinlerin, kısa zincirli yağ asitlerini salgılamasıyla beyin sağlığını etkiler. Artan bağırsak geçirgenliği ve sisteme geçen toksik yapılar, kan beyin bariyerinin de geçirgenliğini arttırarak AH patogenezini etkiler. Gözlemsel çalışmalar, Alzheimer hastalarının, hastalığın gelişmesine katkıda bulunabilecek mikrobiyom çeşitliliğinin azaldığını göstermektedir. Mikrobiyota çeşitliliğinin genetik temelini ve bunun Alzheimer üzerindeki etkisini ortaya çıkarmak, bireyin yaşam tarzı değişiklikleri ile hastalık riskini azaltabilecek faydalar sağlayabilir.
Bir grup çalışmada, Alzheimer hastalarından alınan bağırsak bakterilerine sahip farelerin hafıza testlerinde daha kötü performans gösterdiğini, beynin hafıza ile ilişkili bölgelerinde çok fazla yeni sinir hücresi gelişmediğini ve beyinde daha yüksek düzeyde iltihaplanma olduğu tespit edildi. Bulgular, Alzheimer semptomlarının kısmen gastrointestinal sistemdeki anormalliklerden kaynaklanabileceğini gösteriyor. Beyindeki Alzheimer süreçlerinin pek çok sebebi üzerinde çalışılıyor olsa da bağırsak sağlığı, potansiyel olarak ilaçlar veya diyet değişiklikleriyle daha kolay etkilenebilecek tamamlayıcı bir tedaviyi destekliyor.
Bu çalışmaların yanında, çok yeni bazı araştırmalar, Alzheimer hastalığının ortaya çıkmasında rol oynadığından şüphelenilen bağırsak bakterilerini belirlemeye çalışıyor. ABD’deki Nevada Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, binlerce katılımcıyı içeren, önceki çalışmanın verilerini tarayarak bağırsaktaki 119 bakteri cinsini inceledi. Ekip, 10 bakteri cinsinin Alzheimer gelişiminde rol oynuyor olabileceğini tespit etti. Bu 10 bakteri cinsinden 4’ünün, Alzheimer riskini artırdığı düşünülen apolipoprotein E (ApoE) adlı genin bir versiyonuyla bağlantılı olduğu görüldü. Saptanan bakteri cinslerinden birinin, yalnızca Alzheimer ve Apo versiyonuyla değil, aynı zamanda romatoid artrit, ateroskleroz ve Tip-2 diyabetle de ilişkili olduğu anlaşıldı. Alzheimer hastalığına risk faktörü oluşturan metabolitleri salgılayan bu bakteri cinsinin adı Actinobacterium Collinsella. Bundan sonraki çalışmalarda bu ve ilişkili bakterilerin dengesi, diyet seçenekleri ve pre-pro-postbiyotikler üzerinde devam edecek.
Genetiğin Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkların gelişiminde kritik bir rol oynadığını uzun süredir biliyoruz. Özellikle ApoE diye bilinen, lipid metabolizmasında da rol oynayan bir gen Alzheimer için de risk faktörü olarak araştırılmış ve bu genin üç varyantından E4 diye bilinenin, Alzheimer için genetik bir risk oluşturduğunu göstermişti. Yeni bulgular ışığında E4’ün en az bir kopyasına sahip olmanın, vücuttaki bakterilerin bileşimini de etkileyebileceği düşünülüyor.
Alzheimer hastalığından korunmaya destek olacak ve riski azaltacak besinler var mı?
BMC Medicine‘de yayımlanan yeni çalışma önceden elde edilen bulguları bir adım ileri taşıdı. 60 binden fazla yaşlı yetişkinin sağlık verileri incelendi. Beslenme tarzları Akdeniz diyetinden en uzak olanlar arasında her bin kişiden yaklaşık 17’sinin bu 9 yıl içinde bunama teşhisi aldığı görüldü. Yemek seçimleri Akdeniz diyetine en çok benzeyenler arasında ise her 1000 kişiden sadece 12’sinde bunama tespit edildi. Araştırma süresi boyunca toplamda 60 bin 298 katılımcıdan 882’sinde bunama semptomlarının ortaya çıktığı belirtildi. Bu çalışmanın ana mesajı, daha yüksek genetik riske sahip bireylerdeki demans olasılığının bile Akdeniz diyetiyle azaltılabileceği oldu. Araştırma ekibine göre, Akdeniz diyetine yakın kişiler, genelde daha az kırmızı veya işlenmiş et tüketiyor. Bu kişiler ayrıca tatlılar, hamur işleri, şekerli veya tatlandırılmış içeceklerden de uzak duruyor.
Uzmanlara göre Alzheimer riskini azaltmanın diğer önemli yolları şu şekilde:
- Yeterli uyku.
- Kan basıncını kontrol etmek.
- Sağlıklı kolesterol ve kan şekeri seviyelerine sahip olmak.
Yaşlandıkça sağlıklı bir beyni korumak için mevcut en iyi kanıtlar, fiziksel olarak formda kalmamız, dengeli beslenmemiz, sağlıklı kilomuzu korumamız, sigara içmememiz, sadece önerilen sınırlar içinde alkol tüketmemiz, kan basıncını ve kolesterolü kontrol altında tutmamız gerektiğini gösteriyor.