Benlik algısı bireyin özelliklerini, mizacını, algılarını ve kim olduğunu dair tanımlarını kapsar. Çocukluk döneminden başlayarak gelişim döneminde birçok değişime uğrayan kişilik algısıdır. Bu değişimler içerisinde birey bedeni ve zihniyle sağlam bir ilişki içerisinde kalabilirse, dış ve iç koşullara adapte olabilen ve psikolojik sağlamlığını hayata geçirebilen bir varlık olur.
Zayıf benlik algısı
Eğer benlik algısı güçlü değilse kişi duygu ve ruh halinde problemler yaşayabilir. Bu durumlarda benlik algısı zayıf olan insanlar toplum içerisinde yer edinmekte, kendisiyle olan ilişkisini güçlendirmekte ve dış dünyayla ilişki kurmakta zorluk çekebilir.
Bu konu üzerine yapılan psikolojik araştırmalar genellikle çocukların gelişimsel süreçlerini incelemektedir. Benliğin anlaşılması, ilk önce bebeğin fiziksel bedenini tanımasıyla 2 yaşında başlar. Örneğin bedeni algılayışımız eller ve parmakları algılama başlar ile ve sonrasında tüm bedeni kapsayacak şekilde gelişir. Enteresandır ki, bebekler hiçbir zaman bedenlerinin sınırları olan bir formda olduğunu algılayamaz. Bu sebeple benlik algısını araştıran psikolojik deneyler ayna kullanımının çocuğun vücudunu tanımasında ve onu nesneleştirmesinde yardımcı olabildiğini düşünürler. Bebeklerin kendilerini başkalarından ayırabilmelerini ve diğerlerini gördüğü gibi görmelerini sağlarlar. Burada önemli olan belli bir yaşa gelene kadar benlik algısının oluşumunun bir sürü psikolojik sorgulama ve belirsizlikten geçmesidir.
Güçlü benlik algısı
Benlik algısını sağlam ve etkin kullanabilen bir birey kendi yeteneklerini ve yetersizliklerini, güçlü ve kusurlu yanlarını kabul ederek, kendi değerini objektif bir şekilde deneyimler. Kendimizi zihinlerimizde ve bedenlerimizde var olan izole edilmiş varlıklar olarak görme eğiliminde olsak da, aslında izole olarak var olamayız. Biz etkileşimsel olarak var olur ve bu etkileşimsel var oluş içerisinde kendi benliğimizi bulduğumuz ve değişen benlik algısına ayak uydurabildiğimiz takdirde kendiyle uyumlu yani “self-congruent” oluruz. Başkalarını anlayarak ve görerek, hem kendini diğerlerinden ayırma hem de başkalarıyla gruplaşma şansı elde ederiz. Richard Sears The Sense of Self: Perspectives from Science and Zen Buddhism (2016) adlı kitabında benliğin ve ona ilişkin anlayışımızın deneyimlerimize yanıt olarak sürekli değişmekte olan dinamik bir yapı olduğunu belirtmektedir.
Bizi dış varlıklardan ayıran bir beden ve dünyada var olan uzay, kendimizi anlamamızda ayrılmaz bir rol oynar. Bireyin benlik algısının, belirli yerlerde rahatlık veya rahatsızlık yaşadığı ve çevresindeki ortamlara özel tepkiler verdiği mekansal bir boyutu vardır.
Richard Sears
Benlik algısı nasıl oluşturulabilir?
Farkındalık yolculuğumuzda benlik algısı ciddi bir yer kaplar. Benlik algımızı oluştururken dikkat edebileceğimiz çeşitli unsurlardan birkaçı aşağıdaki gibi sıralanabilir:
- Davranış kalıplarımız: tekrarlayan ve sabitleşmiş davranışlarımız
- Olaylara karşı verdiğimiz tepkiler ve karşı tarafta yarattığımız etkiler
- Alışkanlıklarımız; düşüncelerimiz ve davranışlarımız
- Korkularımız: kaybetme, sevilmeme korkusu, yalnızlık, başarısızlık korkusu ve nicesi
Gündelik hayatımızda tüm bu unsurları gözlemleyerek farkına varmak benlik algısı oluşturmamızda fayda sağlayabilir.