İnsan sosyal bir varlıktır! Sosyal kelimesi geçtiğinde hepimizin zihninde aşağı yukarı benzer imgeler canlanıyor, değil mi? En az üç kişiden oluşan bir topluluk ve yapılan bir takım paylaşımlar gibi… Keşke o kadar basit olsaydı, zaten öyle olsaydı ben de bu yazıyı yazmıyor olurdum!

Sosyalliğin gücü nedir?

Bu yazıda sosyalliğe başka bir pencereden bakalım istiyorum. Sosyalliğin gücüne dair bir şeyler söyleyelim istiyorum. Bir birey olarak sosyal ortama doğar ve varlığımızı bu ortamda sürdürürüz. Bu yüzden bizi hem kişilik hem de tutum yönünden etkileyen çok önemli bir faktör “sosyal ortam”dır!

Doğuştan kodlanmış olmayan pek çok şeyi sosyal ortamda görebiliriz. Hatta bazı davranışlarımızı bu ortamlara göre biçimlendirir, sosyal çevremizde gördüklerimize göre yönlenebiliriz. Bu açıdan baktığımızda da, içinde bulunduğumuz sosyal ortamdaki diğer bireylerin önemini fark edebiliriz.

Bu nokta sosyallik ve sosyal ortamlarda gözlemlenen davranışların yansımaları ile ilgili bir deney paylaşmak istiyorum sizlerle…

Bobo Doll (hacıyatmaz) deneyi

Albert Bandura, sosyal davranışların gözlemleme ve sonrasında da taklit yoluyla öğrenilebileceğini savunmuştur. Bu savını ispatlamak adına 1961 yılında Stanford Üniversitesi anaokulundan, 3-6 yaş arası kız ve erkek çocuğunu kapsayan bir araştırma planladı. Deneklerin yaş aralığı yüzünden kafanızda soru işaretleri oluştuğunu tahmin edebiliyorum! Ancak gerek fen bilimleri gerekse sosyal bilimler içerisinde yer alan ve dizaynında canlı barındıran her deney beraberinde büyük etik sorumlulukları getirir. Bundan dolayı çalışmaları irdeleyen ve denetleyen etik kurullar vardır.

Bandura’nın araştırmasına dönersek, Bandura çocukların saldırganlık davranışını gözlemleyerek bu davranışları öğrenip öğrenmeyeceklerini test etmek istedi. Araştırma çerçevesinde anaokulundan seçilen çocuklar, deneysel psikolojinin temel ilkeleri doğrultusunda gruplara ayrıldılar. Çocuklar önce çeşitli ve zararsız oyuncaklarla dolu bir odada kendi kendilerine oynadılar.

Daha sonra birinci gruba patlamayan plastikten yapılmış “Bobo” adlı bir bebeğe karşı saldırgan davranışlarda bulunan ve bu davranışları ses ile destekleyen bir yetişkinin olduğu video izletildi. İkinci gruba izletilen videoda yetişkin, Bobo ile agresif olmayan bir şekilde oynadı. Üçüncü gruba ise hiç bir video izletilmedi.

Daha sonra çocuklar, içinde Bobo bebeğin de olduğu, farklı oyuncaklarla dolu bir odaya alındı. Çocuğun oyuncaklarla oynamaya başlamasının ardından, çocukların ilgili yaş grubundaki bilişsel özellikleri de göz önüne alınarak hafif saldırgan bir uyarı verildi. Bu uyarı yalnızca oyuncakların bir kısmının diğer çocuklar için olduğunun belirtilmesi ve kenara ayrılmasını içeren bir uyarandı.

Deney sonuçları ise korkutucu derecede gerçekçi, mantıklı ve günlük…

Cinsiyet fark etmeksizin birinci gruptaki çocukların (agresif modeli izleyen) saldırgan davranışlarında artış görülmekle birlikte izledikleri rol modelden yeni saldırgan davranışları öğrendikleri ve bunları Bobo bebeğin üzerinde taklit yoluyla denedikleri gözlemlendi. Deneyin ikinci kısmında ise birinci gruba izletilen videoda saldırgan davranışlar ödüllendirilmiş, ikinci gruba izletilen videoda saldırgan davranışlar cezalandırılmıştı. Sonuç tahmin ettiğiniz gibi… Ödüllü videoyu izleyen çocuklar daha fazla saldırgan davranış sergilerken; ceza içeren videoyu izleyen çocuklar bu davranışlardan kaçınma eğilimi gösterdiler.

Bobo Doll bize öğrettikleri…

Aslında bu plastik bebek bize çok önemli şeyler gösterdi. Deney, motivasyonun davranışı nasıl etkilediğini ve gözlem yoluyla iyi ya da kötü pek çok şeyi nasıl kolayca öğrenebileceğimizi gözler önüne serdi. Dolaylı olarak da birilerinin rol modeli olmanın ne kadar büyük bir sorumluluk olduğunu, sözel ya da sözel olmayan davranışlarımızın bireylerin kişiliğine işleyecek şekilde kopyalanabileceğini ve içinde bulunduğumuz sosyal ortamın bizleri ne kadar etkileyebileceğini gösterdi. Kısacası bir oyuncak tüm dünyaya çok şey öğretti…

Not: Umarım birilerinin yılbaşı dilekleri şimdiden gerçekleşmiştir… 😉

Konu ile ilgili “daha fazla” bilgiye aşağıdaki yazılardan da ulaşabilirsiniz:



Selen Kelecek

1988 yılında doğan Selen, Başkent Üniversitesi Spor Bilimleri Bölümü'nden mezun oldu ve Başkent Üniversitesi Spor Bilimleri Egzersiz ve Sportif Performans Ana Bilim Dalı'nda yüksek lisansını tamamladı. Hacettepe Üniversitesi, Sporda Psiko-Sosyal Alanlar üzerine doktorasını bitiren Selen, Başkent Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta. Yarışmacı olarak yer aldığı aktif spor hayatının ardından, farklı...



BLOOM SHOP