YAZAN: EZGİ DEMİRCAN ÖZELÇAĞLAYAN
FOTOĞRAF: ATMOS

Dünyada en çok kullanılan ilaç sınıfının kolesterol düşürücüler olduğunu biliyor muydunuz? Beslenme biçimimize bakacak olursak çok da şaşılacak bir durum değil tabii. Listeyi tiroit hormonu eksikliği için kullanılan ilaçlar takip ediyor. Sonrakiler ise sırasıyla diyabet ve tansiyon için olanlar. Stres ve beslenme düzenimizin sağlığımıza etkisi, genel anlamda alarm veriyor gibi duruyor. Ne yazık ki bu artçı etki sadece kendi sağlığımızı etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda kullanılan tüm ilaçlar dünya sularında kirlenmeye de sebep oluyor. Ne kadar çabalarsak çabalayalım, biz ve çevremiz iyi değiliz ve bu durumu şu anda aldığımız “teknolojik aksiyonlar” ile değiştiremiyoruz. Peki bu kısır döngünün içinden nasıl çıkacağız?


Neden bu kadar fazla ilaç tüketiyoruz? 

Tüm dünyada 2020 yılında 2015 yılına göre yüzde 24 daha fazla ilaç tüketilmiş. Doğum kontrol hapı, antidepresanlar gibi diğer ilaç çeşitlerinin de sudaki varlığı artarak raporlanmaya devam ediyor. Ne yazık ki tüm bunların uzun vadeli etkileri henüz tam olarak bilinmiyor. Ben de doktoram boyunca bu ilaçların bir grubunun sulardan ayrılması ile ilgili çalıştım. İşin teknik kısmında ise yeni teknolojinin uygulanabilirliği sorgulanıyor ancak kimse sorunun gerçek nedenine inmiyor. Neden bu kadar fazla ilaç tüketiyoruz? En ufak bir baş ağrısında bile, senelerce deneysel olarak ayırabildiğimin katbekatı ağrı kesici içtiğim için aslında ben de problemin çözümüne değil, kendisine katkı sağlamış oldum. Doktorayı bırakmak belki stresi azaltacağından çözüme daha iyi bir katkı sağlayabilirdi. Yanlış olan bir şeyler olduğu kesin ama ne olduğu konusunu hepimiz görmezden geliyoruz. 

Çevremizdeki tüm toksinler 

Peki ya diğer kirleticiler? Mikro kirleticiler çevremizde çok düşük konsantrasyonlarda bulunup sürekli olarak suya, havaya ve toprağa karışmaya devam eden kimyasallardır. Kıyafetlerde kullanılan boyalardan tutun, mikro plastikler, ilaçlar, sonsuz kimyasallar, tarım ilaçları, böcek ilaçları hep bu sınıfa giriyor. Her yeni kimyasal, bir sorunu çözme vaadiyle, yaşamımızı daha konforlu hâle getirmek için ortaya çıkıyor. Yaşam tarzımız nedeniyle de her yıl daha fazlası suya, toprağa ve havaya karışıyor.

Yaşamımızın en konforlu hâlinde bile sürekli bir koşuşturmaca içerisindeyiz. Her şey daha çabuk olsun, her şey daha çok olsun istiyoruz. Durup düşünmeye fırsatımızın olmadığı bu düzende, her şeyi daha pratik hâle getirme çabası var. Her gün en az 3-5 toplantı, toplantılara eşlik eden baş ağrıları ve bir ağrı kesici iç, devam! Acele öğle yemekleri alüminyum kaplarda, meyveler soyulmuş olarak plastik kapta streç filmle kapalı. Yemek yapmaya, meyve soymaya dahi vaktimiz yok! Sebze meyve her daim raflarda olsun, pestisit içerebilirler ama olsun! Kıyafet en ucuzu olsun ama 3 tane değil, 5 tane olsun. 3 ay sonra, hatta 3 hafta sonra yeni sezon kıyafetler gelecek zaten. Sürekli telefon, bilgisayar, tablet alıp değiştirelim. Çıkan atık bizim gözümüzün önünde olmadığı sürece problem yok! Telefonu arabada cama tutturmak için pratik bir aparat lazım, dünyanın öbür ucundan 3 güne getirtiriz, problem yok! Beğenmezsek de iade eder, bir tane daha isteriz ya da 3 çeşit isteriz, beğenmediğimiz iki tanesini geri göndeririz. Sonuçta bu dünyadaki her kaynak sadece ve sadece bizim konforumuz için, bize hizmet etmek için var. 

Sonsuz konforun içinde bile mutsuzuz 

Yine de ne yaparsak yapalım, iyi hissedemiyoruz. Ne kadar koştursak da varacağımız yere varamıyoruz. Her ne yapıyorsak, sadece durmak bile çevre için yapabileceğimiz en iyi katkı aslında ama görmüyoruz. İşte çevre sorunlarının temelinde de bir nevi iyi olmama hâli yatıyor. Belli ki iyi değiliz fakat iyi hissetmenin ne demek olduğunu bu koşturmacanın içinde nasıl anlayabiliriz?

Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki her problemin çözümü için yeterli teknoloji ve para dünyada mevcut. Ancak çözüm çoğunlukla yeni bir ürün olarak karşımıza çıkıyor. Bu koşuşturmacadan kurtulmanın yollarını aramak yerine bizi daha da hızlı hâle getirmek için çözüm olarak yeni bir ürün daha sunuluyor. Bu bir su filtresi, daha etkili bir ağrı kesici ya da daha dayanıklı bir materyal olabilir. Durup düşünmenize bile gerek kalmıyor. Çevremizi bu kadar umursamıyor oluşumuz da bundan olabilir. Bu kısır döngüde iyi olmaktan uzaklaşıp çevreyi kirletiyoruz, çevreyi kirlettikçe de iyi olamıyoruz. Örneğin, hepimiz nefes egzersizlerine başladık ama ciğerlerimize çektiğimiz hava kirli! Hepimiz günde en az 8 bardak su içmeye başladık ama bir zamanlar “şifa” olan su artık kirlendi, zehir oldu. Hepimiz temiz beslenmeye başladık ama topraklarımız kirli! Çevre iyi olmadan siz nasıl iyi olabilirsiniz? Asıl soru, siz iyi olmadan çevre nasıl iyi olabilir? 

Belki aradığımız farkındalık, konforu terk etmektedir. Durup düşünün, kendinizi iyi hissettiren hiçbir davranışın çevreye zararlı olmadığını göreceksiniz. 



Ezgi Demircan Özelçağlayan

ODTÜ Kimya bölümünden 2011 yılında mezun oldu. Organik Kimya dalında yüksek lisans ve bu süre zarfında araştırma görevliliği yaptı. 2018 yılında Kanada’da University of Waterloo, Çevre Mühendisliği bölümünde doktoraya başladı. Aynı zamanda University of Waterloo, Water Institue, Collabrative Water Programı’nı tamamladı. Disiplinlerarası olan bu programda suyun ekonomiden psikolojiye, toplum sağlığından...



BLOOM SHOP