
Artık hepimiz kendi burcumuzun özelliklerine, doğum haritamıza, gezegenlerimize, uyumlarımıza yani modern astrolojinin bize sunduğu tüm yorum ve analizlere hakimiz. Peki tüm bu sohbetlerimizin temelinde çok antik bir inancın ve çok güçlü bir hikaye anlatıcılığının yattığını söylesek? İlk defa milattan önce 1894 yılında Babil İmparatorluğu’nda ortaya çıkan astroloji daha sonra Antik Yunanlıların, Antik Mısırlıların etkileri altında büyüyor, zenginleşiyor, farklı anlamlar kazanarak günümüzdeki haline kavuşuyor. Özellikle Antik Yunanlılara atfedilen burç isimleri ve tarihleri astrolojinin gelişimine çok büyük katkıda bulunuyor. Bununla da kalmayan Antik Yunanlılar burç isimleri ile mitolojilerini de buluşturuyor. Böylece ortaya burçların mitolojik hikayeleri çıkıyor. Sizin için 12 burcun mitolojik kökenini anlattık, keyifli okumalar!
Burç isimleri nereden geliyor?
Burç isimleri Güneş sistemimizde yer alan 12 takımyıldızından gelir. Çok eski medeniyetler bu takımyıldızlarına bakarak onları hayvanlara, objelere, insan figürlerine benzetmiştir. Burç isimleri de bu takımyıldızlarının benzetildiği şekillerin Latincesinden günümüze kadar gelmiştir. Takımyıldızlarını en çok inceleyen ve etraflarında hikayeler üreten eski medeniyet ise Antik Yunan’dı. Aynı zamanda onlardan önce Babillilerin geliştirmiş olduğu 12 astrolojik varlığa isim veren ve onları Güneş’in yörüngesindeki hareketlerine göre spesifik tarihlere oturtanlar da Antik Yunanlılardı.
Burçların isimlerini veren mitolojik hikayeler
Antik Yunan’da burçlar günümüzde olduğu gibi bir anlam taşımıyordu. Aksine tanrılarla bağ kurmaya, onlara yakınlaşmaya yardımcı olan dini bir ritüel olarak görülüyordu. Takımyıldızlarını şekillere, figürlere benzeten Antik Yunanlılar aynı zamanda onları mitlerle, hikayelerle bağdaştırıyor, bu şekilde tanrılarıyla bağ kuruyorlardı. İşte aşağıdaki burçların mitolojik hikayeleri de hem burç isimleri nereden geliyor sorusuna bir cevap sunuyor hem de astrolojinin ne denli eski, zengin, kültürleri ve jenerasyonları birleştiren bir sistem olduğunu bir daha hatırlatıyor:
Koç
Birinci astrolojik burç olan Koç’un ortaya çıkışı Boetian kralı Athamas ve bulut tanrıçası Nephele’nin çocukları Phrixus ve Helle’nin hikayesine dayanır. Athamas bir gün Ino adında bir kadına aşık olur ve çocuklarının annesi olan Nephele’den öfkeyle ayrılır. Nephele de üzüntü ve kızgınlığından Kral’ın topraklarına yağmur yağdırmaz. Ülke kuraklıkla sınanırken Ino bu duruma son vermek için Nephele’ye adak sunmayı, kendi iki çocuğunu kurban vermeyi önerir. Bunun üzerine Nephele çocuklarını kurtarmak için altın sarı saçları olan kanatlı bir koç gönderir. İki çocuk da bu güzel koçun üzerine oturarak ülkeden kaçarlar. Zeus ise görevini başarıyla tamamlayan koçu onurlandırmak için göğe çıkarır.
Boğa
Boğa’nın sembolizmi ise Zeus’ın Europa isimli bir kadına duyduğu büyük aşk hikayesinden gelir. Europa’ya bir tanrı olduğunu belli etmeden gizli gizli yaklaşmak isteyen Zeus tarlada çiçek toplayan Europa’nın yakınında beyaz bir boğaya dönüşür. Bu göz alıcı boğayı gören Europa, kendini onu sevmekten alıkoyamaz. Zeus ise Europa’nın dokunuşlarından karşı koyamayacak derecede hoşlanır ve Europa’nın sırtına çıkması ile onu Girit’e kadar taşıyarak kaçırır. Burada çiftin Minos isimli bir oğulları olur. Minos daha sonra Girit’in Kralı olarak Poseidon ile bir anlaşma yapmak ister. Ona güzel beyaz bir boğa verecek bu sayede denizler üzerinde hakimiyet sağlayacaktır. Poseidon teklifi kabul etmesine rağmen Minos ona söz verdiği kadar güzel bir boğa vermez ve onu kandırmaya çalışır. Bir tanrıyı kandırmanın cezası olarak da Poseidon onun karısına bir lanet yerleştirtir. Minos’un karısı cinsel anlamda boğalara inanılmaz bir duygu duymaya başlar. Sonucunda da ünlü mitik karakter yarı insan yarı boğa Minotaur’u dünyaya getirir.
İkizler
İkizler’in hikayesi Castor ve Pollux isimli ikiz ama üvey olan iki kardeşten gelir. Anneleri bir olan bu çocuklardan biri Zeus’un diğeri ise bir insanın daha doğrusu bir kralındır. Bu nedenle çocuklardan birisi aynı Zeus gibi ölümsüz diğeri de kral gibi ölümlü bir insandır. İkizler hayatlarını dünyayı gezmeye, denizciliğe, atletizme ve yardımseverliğe adarlar. İleri yaşlarında hoşlandıkları kadınları kocalarından kaçırmak için bir plana kalkışan ikizlerden insan olan yani Castor bir anda öldürülür. Buna inanılmaz üzülen Pollux, Zeus’un izni ile ölümsüzlüğünü kardeşi ile paylaşmak, onu hayata geri döndürmek ister. Hades ve Zeus da buna izin verir ve iki kardeş sonsuzluğu beraber geçirmek üzere iki yıldıza dönüşürler.
Yengeç
Herkül dünyayı kötü canavarlardan arındırmak üzere göreve çıkmış bir yarı tanrı yarı insandır ve Zeus’un oğludur. Zeus’un karısı tanrıça Hera ise Zeus’un sürekli olarak onu aldatıp başka kişilerden çocuk sahibi olmasından çok bıkmış ve sinirlidir. Bu nedenle Herkül başta olmak üzere tüm onun gibi gayriresmi çocuklardan özellikle insan soyundan gelenlerden nefret eder. Zeus’un efsanevi On İki Görevi esnasında da Hera baş düşmanıdır. Bir görevinde Herkül, yılan benzeri bir canavar olan Hydra ile dövüşmektedir. Hera da Hydra’ya yardım etmek ve Herkül’ü yenmek üzere dünyaya büyük bir yengeç gönderir. Herkül kolaylıkla yengeçi yense de Zeus onu onurlandırmak için bir takımyıldızı oluşturur.
Aslan
Herkül’ün On İki Görev efsanesinin ilk durağı derisi silahlara dayanıklı olan devasa Nemea Aslanı’nı öldürmektir. Aslan’ı öldürmek içinse Herkül inin her çıkışını kendini içeriye hapsederek kapatır. Daha sonra Aslan ile kafa kafaya gelerek onunla çıplak ellerle güreşir ve onu öldürür. Daha sonraki görevlerinde de onu koruması için Nemea Aslanı’nın parçalanmaz postunu alır ve onu bir zırha çevirerek giyer. Zeus ise yenilen aslanı onurlandırmak için bir takımyıldızı yaratır.
Başak
Hades Zeus’un kızı, baharın kraliçesi Persephone’a aşık olur ve nar tanelerini kullanarak onu kaçırıp yer altı dünyasında hapseder. Persephone’un annesi ise toprağın ve bereketin tanrıçası Demeter’dir. Kızını kaybettiği için derin bir hüzne kapılan Demeter o sene hasat dönemini mahvetmeye karar verir. Bunun sonucunda da insanlar büyük bir açlık çeker. Demeter’in bu duruşu o kadar etkili olur ki Hades bahar tanrıçası Persephone’un yılın 6 ayı boyunca yer altı dünyasından çıkıp annesine yardıma gitmesine izin verir. Başak Burcu’nu temsil eden takımyıldızı da aynı Persephone gibi sadece 6 ay; marttan ağustosa kadar gözle görülebilir.
Terazi
Adalet tanrıçası Astraea insanlarla beraber yaşamaya devam eden ölümsüzlerin sonuncusuydu. Nitekim insanlar arasında kanunsuzluk, adaletsizlik giderek artıyor, Astraea’nın elindeki terazinin dengesini iyice bozuyordu. İnsanlığın giderek kötüleşmesini daha fazla izlemek istemeyen Astraea da dünyayı terk etmiş ve daha sonra Zeus tarafından bir takımyıldızına dönüştürülmüştür. İnsanlık da rönesans gibi aydınlanma çağları sırasında Astraea’nın yeniden dünyaya yaşamaya döndüğüne inanmak istemiştir.
Akrep
Akrep takımyıldızının hikayesi Orion efsanesinden gelir. Orion, dünyadaki tüm hayvanlarını öldüreceğini ilan eden çok kibirli bir avcıydı. Doğal hayatı yok etmek, dünyanın hassas dengesini bozmak için durmadan çalışacağını söyleyen Orion’un varlığı doğa ana Gaia’yı sinirlendirir. Orion’un tehdidini bertaraf etmek için Gaia bir akrebi onu öldürmesi için görevlendirir. Akrep de ondan kaçan Orion’u uzun süreler boyunca kovalar ve en sonunda onu ısırarak öldürmeyi başarır. Takımyıldızlarına baktığımız zaman da Orion ve Akrep’in gökyüzünde birbirlerinden ters köşelerde oturduklarını görürüz. Birisi yükselince diğerinin ufuktan yok olması da bu kovalamacayı anımsatır.
Yay
Yay’ın doğuşu hakkında iki ayrı mit vardır nitekim her ikisi de bilgelik ve sanat temalarını paylaşır. En popüler olan efsane Aşil gibi birçok Yunan kahramanına hocalık yapmış yarı insan yarı at Chiron’un hikayesidir. Sadece savaş sanatında değil, tıp ve felsefe alanlarında da çok başarılı olan Chiron tanrılardan ateşi çalıp insanlara veren Prometheus’u kurtarmak için ölümsüzlüğünden vazgeçerek hayata veda etmiştir. Daha sonra da Zeus tarafından Yay takımyıldızına dönüştürülmüştür.
Oğlak
Oğlak’ın hikayesi insan olup istediğinde koça da dönüşebilen Amalthea isimli bir kadının efsanesidir. Çok uzun zaman önce Zeus henüz bebekken ona bakmış ve titan babası Cronos’tan Zeus’u korumuştur. Zeus büyüyüp bir tanrı olduğunda da onu büyüten Amalthea’yı onurlandırmak için tüm titanlarla keçi derisi giyerek savaşmış ve hepsini yok etmiştir.
Kova
Yunan mitolojisinde Kova, Zeus’un Olimpos’taki sarayında içecek taşıyıcısı olması için henüz çocukken kaçırdığı Ganymede ile ilişkilendirilir. Ganymede dünya üzerinde yaşayan en güzel erkek olarak görülüyordu. Ganymede’nin bu ünü Zeus’un da kulağına gidince Zeus onu kaçırarak sarayına yani Olimpos dağına götürür. Burada Ganymede Zeus’un şarap taşıyıcısı olur. Bu nedenle Kova Burcu’nun sembolizminde de antik şarap karaflarına benzer bir vazo vardır.
Balık
Balık burcu zıt yönlere yüzen iki balıkla sembolize edilir. Bu iki balık Afrodit ve Eros’u temsil eder. Tanrıların titanlarla savaştığı büyük savaşta en korkulan titanlardan birisi dev bir su yılanı olan Typhon’du. Birçok tanrı, Typhon Olimpos Dağı’na yaklaşırken korkarak kendilerini türlü canlılara dönüştürdüler. Apollo bir karga; Diana kedi; Merkür kelaynak oldu. Afrodit ve oğlu Eros’da Typhon yaklaşırken nehirde yıkandıkları için kaçmak için tek çareyi balığa dönüşmekte buldular. Birbirlerini kaybetmemek için de kuyruklarını birbirlerine bağladılar. Nehirde sürüklenip Typhon onları öldüremeden güvenli bir yere ulaştılar.