Haziran ayı LGBTİ+ hakları ve görünürlüğünün artması açısından önemli bir ay. Bu konuda maalesef çokça dezenformasyon var. Uzmanların dahi bilimsel verilerden ziyade kendi hayat görüşlerini baz alabildiğini ve insanları yanlış yönlendirdiğini görüyoruz. Üstelik baskın politik görüş tarafından ayrımcı ve nefret söylemi içeren söylemler destek görüyor, hatta körükleniyor. Durumu değerlendirme becerilerimizin dalgalanabileceği konularda da pusulamızı yalnızca bilimsel veriler ve evrensel insan haklarına yöneltmek gerekiyor. Bu yazıda yer alan her şey tamamen bilimsel tabanlı ve güncel bilgiler içeriyor. Sizden ricam, tüm ön yargılarınızı ve şimdiye kadar bu konuda duyduğunuz her şeyi bir kenara bırakıp sanki ilk kez duyuyormuşçasına objektif bir yerden konuya bakmayı denemeniz. Cinsiyet, cinsel kimlik, cinsel yönelim, cinsiyet ifadesi nedir? LGBTİ+ terapisi nasıl ilerlemelidir? Gelin konuşalım!
Neden LGBTİ+ hakkında daha çok bilgi sahibi olmalıyız?
Bu konuda bilgi verirken yapacağımız en temel şey yaygın kullanılan ancak anlamları bilinmeyen ya da karıştırılan kavramları netleştirmek olacak. LGBTİ+ gençlerle çalışırken, hayatın tadını çıkarmaları gereken, kendilerini ve benliklerini özgürce keşfedecekleri yaşlarda varlıklarından utanmalarına, toplum ya da çevre baskısından ürkerek yaşamanın verdiği o daimi tedirginliklerine daha yakından şahit oldum. Süreçlerine uzun vadeli eşlik etmek tüm bu haksızlığa karşı doğru bilginin daha da fazla yayılmasını hedeflememe neden oldu – en azından bu kadarını yapabileceğimi düşünüyorum. Kimse olduğu haliyle var olabilmek için bu denli zorluğa göğüs germek zorunda kalmamalı. Bu dünyadaki herkesin, her canlının yaşam hakkı çok kıymetli ve bu yapılan haksızlığa karşı durmak hepimizin görevi.
En temel kavramlarla başlayalım. Şu an için sadece ana kümeleri iyice anlamak yeterli, alt kategoriler sayıları itibarıyla biraz fazla olduğundan ilk etapta kafa karıştırabilir.
Cinsiyet nedir?
Cinsiyet, bedensel cinsiyet, biyolojik cinsiyet ya da atanmış cinsiyet olarak da belirtilebilir. Peki nedir? Burada en kaba haliyle kişinin doğuştan sahip olduğu cinsel organlarına bağlı cinsiyetten bahsediyoruz. Büyük çoğunluğumuz, eğer genetik bir sendromumuz yoksa ya da interseks dediğimiz iki cinsiyet organını da bir arada bulunduran nadir gruptan değilsek, kadın ya da erkek olarak dünyaya geliriz. Genetik sendrom kısmı siz okuyucular için çok gereksiz detaylar içerdiğinden sadece interseks gruptan birazdan bahsedeceğim ama buraya kadar cinsiyet denildiğinde aklınıza kadın, erkek ya da çok nadir de olsa interseks insanların gelmesi şu an için yeterli. İnterseks dediğimiz grup ise, doğuştan her iki cinsiyete ait fiziksel özellikleri taşıyan insanları tanımlamak için kullanılıyor. Bu durumda bebek dünyaya geldiğinde tıbbi bir gereklilik yoksa çocuğun büyüyüp ait hissettiği cinsiyeti seçmesi bekleniyor. Tıbbi zorunluluk durumlarında mecburen çocuğa bir cinsiyet atanıyor ve diğer cinsiyete ait organlar alınıyor.
Cinsel kimlik nedir?
Çok basitçe, kişinin bedenine ve doğduğu cinsiyete dair algısı diyebiliriz. Diyelim, bir kadın bedenine doğdunuz ve kendinizi cinsel kimlik bakımından kadın bedenine ait hissediyorsunuz, bu durumda cinsiyetinizle cinsel kimliğiniz uyumludur ve bu durumla ilgili bir değişime ihtiyaç duymazsınız. Genellikle cinsel kimlik ve cinsiyetin uyumlu olduğunu görürüz. Öte yandan, bazı insanlar kendilerini doğdukları cinsiyete ait hissetmeyebilirler. Bu durumda ameliyat ile cinsiyet değişimi haklarını kullanmaları mümkündür. Bu insanlara transseksüel ya da trans birey diyebiliriz. Bir de kendini cinsiyet ve cinsel kimlik üzerinden tanımlamayan genderqueer bir grup var. Onları yine trans grubun altında belirtiyoruz. Çok fazla kavram ve kategori olduğunun farkındayım ama bu gruplamaların amacı farklılıklara dikkat çekmekten ziyade çeşitliliğin daha anlaşılır kılınması. O yüzden olabildiğince genel kategorilerden anlatmaya devam edeceğim.
Cinsel yönelim nedir?
En basit haliyle cinsel olarak hangi cinsten/cinslerden hoşlandığımızın tanımlanması diyebiliriz. Birkaç ihtimal var – hiçbiri diğerinden daha değerli, doğru, makbul, sağlıklı, hastalıklı ya da hatalı değil. Göz rengi, ten rengi, ayak numarası gibi doğuştan belirlenmiş özelliklerimizin doğal olarak çeşitlilik barındırmasından farklı bir şeyden bahsetmiyoruz aslında. Kimi insanlar kendi cinsiyetindeki insanlara ilgi duyar (eş cinsel), kimi karşı cinse (heteroseksüel), kimi her ikisine de (biseksüel), kimi de bu cinsiyet kalıplarını tamamen reddeden bir yerden böyle bir ayrımı önemsemeyebilir. Bu arada “insanlar” dedim ama aslında doğada pek çok türde farklı yönelimlere rastlanıyor, yalnızca bize özgü değil.
Burada önemli bir noktaya daha değinmeye ihtiyacımız var; herhangi bir cinsel yönelime sahip olmak için cinsel bir aktivitede bulunmak şart değil. Örneğin, kişi yönelimini biseksüel olarak tanımlıyor ancak yalnızca karşı cinsle cinsellik yaşamış ve/veya yaşıyor da olabilir. Hatta evli, çocuk sahibi olabilir ama biseksüel ya da eş cinsel de olabilir. Burada önemli olan kriter kişinin hangi cinse/cinslere karşı cinsel uyarılma hissettiği. Bu ihtimallerin tamamı mümkün, tekrar özetleyecek olursak, yönelim hoşlandığımız cinsiyeti belirtiyor, herhangi bir cinsel aktivitede bulunma zorunluluğunu barındırmıyor.
Neden cinsel tercih değil ama cinsel yönelim?
Tercih kavramı anlam itibariyle kişiye dair bir irade barındırır; tercihler söz konusu olduğunda seçim yapabilme iradesine sahip olduğumuzu varsayarız. Öte yandan, cinsel yönelim kişinin seçebileceği ya da değiştirebileceği bir şey değildir. Birinden görerek, özenilerek tercih edebileceğimiz bir şeyden ziyade varoluşumuzun bir parçasından bahsediyoruz aslında. Bu ayrımın üzerinde durmamız gerekiyor çünkü maalesef birinden, bir programdan ya da LGBTİ+ bireylerin görünürlüğünün artmasından insanların etkilenebileceği ve bu durumun cinsel yönelimlerini değiştirebileceğine dair çok yanlış inanışlar söz konusu. Nasıl ki göz renginizi başka insanlara bakarak değiştirmek mümkün değilse, böyle bir şey de mümkün değil. Zaten birinden etkilenerek cinsel yönelim belirleyebilecek olsaydık, o zaman çoğunluğun heteroseksüel yönelime sahip olduğunu düşünürsek, insanlar birbirinden görerek heteroseksüel olmaya devam ederdi ve yönelim bakımından herhangi bir çeşitlilik görmezdik, öyle değil mi?
Cinsel yönelim ne zaman oluşur?
Cinsel yönelim doğuştan gelir ve 5-6 yaş itibarıyla kişi tarafından fark edilmeye başlanabilir. Bu konuda bilgisi ve deneyimi olmayan çocuklar ilk etapta bunu isimlendirmekte zorlansa da içten içe bir farklılık olduğunu hissedebilir. 8-9 yaşlarında bu fark daha belirgin hale gelir ve ülkemizde genellikle ergenlik dönemi bu konuda sorgulamaların arttığı ve uzmanlara başvurulduğu ilk zaman oluyor.
LGBTİ+ üyesi bir bireyin bu konuda bir terapi ya da tedaviye ihtiyacı yok ancak toplumsal beklentiler sebebiyle çokça örselenme ve şüphe yaşanabiliyor. Bunların aydınlatılması için objektif bir alanda bu konuyu konuşabilmek kıymetli oluyor. Ayrıca, maalesef zorbalığa ve ayrımcılığa en çok maruz kalan gruplardan biri olduğundan, halihazırda var olan travmatik yaşantıların çalışılması ve günlük yaşamda zorbalıkla baş edilmesi için terapi sürecinin olumlu katkıları olabiliyor. Ülkeden ülkeye bu durum çok değişkenlik gösterse de -Türkiye için konuşacağım- maalesef çoğu zaman ailelere ve çevreye açılma süreci epey sancılı oluyor. Bu noktada terapi, hem ailenin doğru bilgiye ulaşabilmesi hem aile iletişim dilinin geliştirilmesi hem de bu süreçte olası kendine zarar davranışlarının ve duygudurum bozukluklarının önlenmesinde ya da şiddetinin azalmasında faydalı oluyor.
LGBTİ+ terapileri nedir, ne değildir?
Burada şu kısmı tekrarlamam çok önemli, terapide amaçlanan LGBTİ+ bireyleri “tedavi” etmek, değiştirmek değil. Bu zaten değiştirilmesi ya da tedavi edilmesi gereken bir durum değil – yalnızca bir çeşitlilik. Bu konuda maalesef bazı ülkelerde “onarım terapisi/tedavisi” adı altında, zaman zaman dini tandanslı bazı programlar kullanılıyor. Bu programlar fayda sağlamak şöyle dursun, maalesef intihar vakaları ile meşhur ve en iyi ihtimalle de pek çok psikiyatrik rahatsızlığa neden oluyor. Üstelik “istersen, çabalarsan değişebilirsin” gibi bir alt mesaj veriyor ve bu hem bireyin kendilik algısı hem de toplumsal birtakım ön yargıların körüklenmesi açısından oldukça sakıncalı. Türkiye’de alenen olmasa da örtülü bir şekilde bu tarz terapileri kullandığını söyleyen sözde uzmanlar var. Bilimsel veriler bize programların zarar ve sakıncalarını oldukça net bir şekilde söylüyor. Lütfen bu tip kişilere itibar etmeyin. Daha sonra bu sözde terapilerin yarattığı tahribatı düzeltmek bazen imkansız, çoğunlukla da çok zor oluyor.
Cinsiyet ifadesi nedir?
Bir de, toplumsal cinsiyet ifadesi ya da cinsiyet ifadesinden bahsetmek istiyorum, bu da çok karıştırılan bir kavram. Bir kişi yöneliminden, cinsiyetinden ve cinsel kimliğinden bağımsız olarak daha maskülen veya feminen bir tarzda giyinebilir, konuşabilir, kendini ifade edebilir. Örneğin, heteroseksüel bir kadın olarak saçımı uzatmayı ya da kısa kullanmayı, daha kadınsı ya da maskülen giyinmeyi tercih edebilirim. İşte burada tercihler ve beğeniler devreye giriyor. Hayatın farklı evrelerinde kendimizi dış dünyaya sunuş şeklimiz değişebilir. Bu tamamen kişisel zevklerle ve o anki bağlam ile ilgilidir. Cinsiyet ifadesi, kültürden kültüre değişkenlik gösterebilir – çevresel faktörlerden etkileşim içindedir.
Maalesef bu konuda özellikle ebeveynlerden çok soru alıyorum. Toplumda daha feminen görülen hobileri olan erkek çocuklar ya da etek giymek istemeyen kız çocuklar ailelerde bir panik havası yaratıyor. Panikleyen ebeveynler çocukların şahsi alanlarını ve beğenilerini kontrol etmeye çalıştıkça tüm bu konular birer güç savaşına dönüşüyor ve işler iyice karışıyor. Daha önce de belirttiğim gibi bunların hiçbiri çocukların cinsel kimliği ya da yönelimine dair bir bilgi vermiyor. Bırakın çocuklar güvenliklerini tehlikeye atacak, kendine ya da başkasına zarar, rahatsızlık verecek bir şey yapmadıkça gerçekten neyden hoşlandıklarını, neyi sevdiklerini bulabilmek için özgürce keşif yapsınlar.
Daha çok bilgiye nereden ve nasıl ulaşabiliriz?
Son olarak, LGBTİ+ bireylerin ve ailelerinin doğru bilgiye ulaşmasını çok önemsiyorum. Maalesef doğru kaynakların sayısı dezenformasyon içerenlere göre hem daha az hem de yeterince yaygın değil. Özellikle Cinsel Eğitim Tedavi Araştırma Derneği (CETAD) ve Türkiye Psikiyatri Derneği internet siteleri bu konuda çok güvenilir kaynaklar içeriyor. Instagram hesaplarında da canlı yayınlar oluyor. Aileler ve bireyler ne kadar bilgili olursa olası toplumsal baskıyla baş etmeleri ve destek almaları gerektiğinde doğru adresleri bulmaları daha kolay olacaktır.
Ailelere ayrıca iletmek istediğim son bir mesajım daha var, genelde çalıştığım ailelerde en sık gözlemlediğim çocuklarının maruz kalabileceği olası baskılar ve zorbalıklar konusunda endişeydi. Bu endişe çok haklı ve toplumsal yapı göz önüne alındığında çok gerçekçi -evet, haklısınız- ama böyle bir durumda yapılabilecek yegane şey çocuğunuzun yanında daha da sağlam şekilde durmak ve bu baskıları beraber göğüslemek olabilir. LGBTİ+ aileleri için zaman zaman toplantılar düzenleniyor. Benzer deneyimleri yaşayan ailelerle bir araya gelmek ve örgütlenmek inanın bu konuda hem size hem de çocuğunuza çok fayda sağlayacaktır.