YAZAN: BURCU ERBAŞ
In partnership with Wings

İnsanlar olarak çok uzun zamandır şeker yiyoruz. Tükettiğimiz çoğu sebze, meyve ve tahılın içinde doğal olarak şeker bulunuyor. Bu doğal şekerler bedenimizin gerekli enerjiyi üretebilmesi bedensel işlevlerini yürütebilmesi hatta düşünebilmesi adına bizim için çok önem taşıyor. Nitekim günümüzdeki şeker tüketme alışkanlıkları geçmiştekine hiç benzemiyor. Şu anda şekeri ne gerçeğine en yakın formunda ne de bir bitkinin içerisinde tüketiyoruz. Bedenimizin ihtiyacı olandan hatta başa çıkabileceğinden çok daha fazla miktarları yapay, konsantre ve eklenti formunda alıyoruz. Tüketim miktarımızdaki bu astronomik artış kendini kısa ve uzun vadede, sağlığımız ve iyi olma halimiz üzerinde gösteriyor. Peki çok şeker yersek bedenimizde tam olarak neler yaşanıyor? Organlarımız şeker tüketimimizden tam olarak nasıl etkileniyor? Sizin için yazdık.


Çok şeker yemenin kısa vadede etkileri

Şeker tüketimi ilk anda kendini bir enerji yükselmesi ile gösterse de bedenin başa çıkabileceğinden daha yüksek miktarlar -ki bu senaryo günümüz beslenmesine daha çok uyuyor- negatif semptomları da beraberinde getirebiliyor.

Beyin: Ani yükseliş ve çöküş.

Yediğimiz andan kısa süre sonra şeker kan dolaşımımıza karışıyor. Bu da ilk olarak glikoz seviyelerimizin yükselmesine neden oluyor. Beynimiz bunu fark ettiği anda “iyi hissetme” hormonu olan dopamin salgılamaya başlıyor, geçici de olsa anlık bir zevk ve ödül duygusu yaşıyoruz. Nitekim kan şekerinin ani yükselişi hemen akabinde sert bir düşüşü de getiriyor. Bu da dopaminin aniden düşmesine neden olarak yorgunluk, sinirlilik ve daha da çok şeker tüketme dürtüsü doğuruyor. Beyinde yaşanan bu iniş ve çıkış çoğu kişide beyin sisine ve konsantrasyon kaybına yol açabiliyor.

Pankreas: Fazla çalışma.

Yükselen kan şekerini dengeleme görevi ise pankreasa düşüyor. Bunun için dolaşıma insülin hormonunu salgılayan pankreas, glikozun enerji üretimi için hücrelere taşınmasına yardımcı oluyor. Kan şekeri eğer kontrolsüzce yükselirse, bedendeki dengeyi hemen yakalayabilmek için pankreasın daha çok çalışması ve daha fazla miktarda insülin üretmesi gerekiyor. Eğer kronik olarak pankreasımıza bu kadar fazla iş yüklersek işini eskisi kadar iyi yapamamaya başlıyor.

Karaciğer: Fruktoz yüklemesi.

Çeşitli gıdalar ile aldığımız şekerler, bedene girip yapı taşlarına ayrılıyor. Eğer basit şekerin formu glikoz ise bu molekül direkt hücreler tarafından enerji üretimi için kullanılabiliyor. Nitekim glikoz değil de şekerin bir başka türü olan fruktozsa, bu molekülün bedendeki işlenme sürecini karaciğer yürütüyor. Eğer ki çok fazla fruktoz tüketilirse, karaciğer onu kullanılabilir şekere çevirmek yerine depo yağa çevirmeye başlıyor. Bu da karaciğer yağlanması ismi verilen hastalığın ilk temellerini atıyor.

Kalp: Yüksek tansiyon.

Kısa sürede çok fazla miktarda şeker almak dolaşımda yaşanan tüm bu devinimler nedeniyle bedensel enflamasyonun ve tansiyonun yükselmesine neden oluyor. Öyle ki şeker, kan damarlarının elastikiyetini azaltarak kalbin bedene kan pompalama işini daha zor hale getirebiliyor!

Bağırsaklar: Hazımsızlık.

Şekerli gıdalar ince bağırsaklarda da en küçük yapı taşlarına ayrılmayı sürdürüyor. Glikoz rahatlıkla bağırsaklarda emilebilirken şekerin diğer türü olan fruktoz çok daha zor hazmediliyor. Özellikle fruktoz yüksek miktarlarda alınmışsa bağırsaklarda geçirmesi gerekenden çok daha süre beklemek zorunda kalarak fermente olmaya başlıyor. Fruktozun fermente olması gaz, şişkinlik ve karın ağrısına sebep oluyor. Küçük çocuklar yetişkinlere oranla fruktozu daha da zor sindirdikleri için şekerin bu kısa süreli etkisi onlarda daha çok hissediliyor. Nitekim yetişkinlerde de özellikle huzursuz bağırsak sendromu varsa bu durum akut rahatsızlıklara yol açabiliyor.

Çok şeker yemenin uzun vadeli etkileri

Şeker tüketiminin uzun vadeli etkileri ise çeşitli kronik hastalıkların oluşmasına neden olabiliyor.

Beyin: Bilişsel düşüş.

Kronik olarak çok şeker yemek birçok araştırmaya göre ileri yaşlarda bilişsel fonksiyon kaybını tetikleyebiliyor. Beyindeki sinir ağlarına zarar veren fazla şeker, hafıza ve yeti kaybına neden olabiliyor. Hatta Alzheimer hastalığına Tip 3 şeker hastalığı isminin verilmesi şekerin beyin üzerindeki bu hasarından kaynaklanıyor.

Pankreas: Tip 2 diyabet riski.

Pankreasın kronik olarak çok çalışması hem bir organ olarak hasar görmesine neden oluyor hem de kan şekerini düzenleme etkinliğini azaltıyor. Bu da aslında birçoğumuzun bildiği bir metabolik rahatsızlık olan insülin direncine, daha sonra da Tip 2 diyabete dönüşebiliyor. Bir kişinin beslenmesinde şeker miktarı ne kadar yüksekse, kişilerin diyabete yakalanma riski de o denli artıyor.

Karaciğer: Sağlık kaybı.

Uzun vadede çok şeker yemek karaciğer yağlanmasına veya daha ciddi rahatsızlıklar olan karaciğer fibrozu veya sirozuna neden olabiliyor. Alkolsüz yağlı karaciğer hastalığı (NADLD) olarak adlandırılan bu durum fazla şeker tüketimine bağlı olarak dünyada neredeyse her 10 kişiden birini etkiliyor.

Kalp: Hastalıklara yakalanma riski.

Aşırı şeker tüketimi harcanan enerjiden çok enerji alınmasına neden olarak bedendeki yağ depolarının artmasına ve trigliserid seviyelerinin yükselmesine neden oluyor. Bu durum kötü kolesterol olarak bilinen LDL’yi yükseltirken iyi kolesterol HDL’yi aşağıya çekiyor. Tüm bu faktörlerin bir araya gelmesi de kalp hastalıklarına yakalanma riskini oldukça yükseltiyor.

Böbrekler: Şeker sebepli hasar.

Yüksek kan şekeri böbreklerin kanı filtreleme işlevlerine zarar vererek uzun vadede çeşitli böbrek hastalıklarının oluşmasına neden olabiliyor. Özellikle diyabetik kişilerin, şeker tüketimine devam etme durumlarında, kronik böbrek hastalıklarına yakalanma riski yüksek seyrediyor.

Bağırsaklar: Mikrobiyom dengesizliği.

Son olarak uzun vadede fazla şeker yemek bağırsaklarda yaşayan iyi-kötü huylu bakteri ekosistemi mikrobiyotanın dengesinin bozulmasına neden olabiliyor: Kötü huylu bakteriler artarken iyi huylular azalıyor. Bu dengesizlik hali de kendini çeşitli sindirim sorunları, yüksek bedensel enflamasyon, zayıflayan bağışıklık sistemi hatta depresyon veya anksiyete ile gösterebiliyor.

Ne kadar şeker, çok şeker?

Şekerin tüm bu kısa ve uzun vadeli etkileri nedeniyle hemen panik olmadan söyleyelim, günde bir kere yediğiniz çikolata sizi kronik hastalığa sürüklemeyecek! Şekerin beden üzerinde bıraktığı tüm bu hasarlar uzun yıllar boyunca yüksek miktarlarda şeker tüketildiğinde yaşanıyor. Kişinin genetik altyapısı, beslenmesinin geri kalanı, uykusu, stres seviyesi de şekerin ne denli hasar vereceğini değiştirebiliyor.

Şu anda sağlık otoriteleri her gün aldığımız kalori miktarının maksimum yüzde 10’unun şekerlerden gelmesi gerektiğini söylüyor. Örneğin 2000 kalori alan bir kişinin günlük tüketebileceği maksimum şeker miktarı 50 gramı geçmemeli. Amerikan Kalp Birliği ise daha da sıkı bir diyet öneriyor. Kadınların günde 25 gramdan, erkeklerinse 36 gramdan fazla şeker tüketmemesini söylüyor.

Aslında bize zevk veren küçük alışkanlıklarımız bu limitleri düşündüğümüzden çok daha az zorluyor. Örneğin bir parça bitter çikolata 3-4 gram, bir kaşık bal ise sadece 5 gram şeker içeriyor. Öte yandan sadece bir şişe kolada 65 gram şeker bulunuyor. Tükettiğimiz gıdalarda ne kadar şeker olduğunu hesaplamak için etiketinde yazan şeker miktarını kontrol etmek, daha sağlıklı beslenme yolunda bize en doğru yönlendirmeyi sağlıyor.


Wings ile hayatınıza değer katmaya, alışveriş keyfini ayrıcalıklara dönüştürmeye hazır mısınız? Siz de Wings’in ayrıcalıklı dünyasına katılmak ve size özel programlarını incelemek için link üzerinden başvurunuzu yapabilirsiniz!



Burcu Erbaş

Burcu Erbaş, 2024 yılında Domus Academy Milano'da Visual Brand Design alanında yüksek lisansını, 2020 yılında ise Galatasaray Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi lisansını tamamladı. Live to Bloom'da dört yıldır içerik ve proje yöneticisi olarak görev yapan Burcu platformun görsel iletişiminde de aktif olarak rol alıyor. İyi yaşam alanında yazdığı içeriklerinde özellikle bütünsel...



BLOOM SHOP