YAZAN: EZGİ DEMİRCAN ÖZELÇAĞLAYAN

Geleceğimiz için tarihi öneme sahip iklim zirvesi COP26 yani 26, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (Taraflar Konferansı) 31 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında Glasgow’da düzenlendi. Medyada geniş yankı uyandıran konferansta alınacak kararlar bilim insanları tarafından iklim değişikliğinin etkileri konusunda köprüden önceki son çıkış olarak görülüyordu. Tarafların bir araya geldiği konferansta alınan kararları ve tartışmalı noktaları sizler için derledim.


Devlet başkanlarına eleştiri

Konferansın ilk günlerinde en çok konuşulan konu umut vadeden kararlar değil, taraflardan karbon dioksit emisyonuna katkısı en fazla olan ülkelerin başkanlarının konferansa geliş şekliydi. Amerikan Başkanı Joe Biden’in onlarca araçtan oluşan konvoyu ve özel jetiyle konferansa dahil olan diğer devlet başkanları ya da delegeler konferansın amacıyla bağdaşmayan bu tutumları nedeniyle eleştirildi. Fosil yakıtlar ve karbon dioksit salınımlarının bu kadar göz önünde olduğu bir konferansta bu durumun medyada göze batması elbette kaçınılmazdı ve taraflar hakkında oluşan ilk izlenim pek de pozitif değildi.

Fosil yakıt tepkisi

Fosil yakıt endüstrisinin COP26’da en fazla sayıda delegasyona (ülke delegelerinden daha fazla) sahip olması da tepki çeken durumlardan bir diğeriydi. Rachel Rose Jackson (Corporate Accountability’s Director of Climate Research and Policy) konuyla ilgili verdiği demeçte, iklim krizinin mimarlarının yaşanabilir bir dünya inşa edemeyeceğini belirterek bu krizde ön saflarda yer alması gerekenlerin kirliliğe neden olanların değil halkın olması gerektiğini söylemiş (Kaynak: McGrath, 2021, BBC news). Bunun yanı sıra çevre korumacılığında ve onarıcı uygulamalarda liderliklerinin çok önemli rol alacağı öngörülen yerli halklara yeterince söz hakkı tanınmadığı, taleplerinin dinlenmediği ile ilgili de eleştiriler vardı.

İklim adaleti

Konferans boyunca yapılan protestolarda çevrecilere bilim insanları da katıldı. İklim adaleti gibi konuların yeterince yer bulmaması protestolara neden olmuştu. Küresel Eylem Günü ve İklim Adaleti için halk zirvesi kapsamında Dünya çapında 250’ye yakın protesto düzenlendi. Hemen hatırlatalım, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen ülkeler iklim değişikliğine en az katkısı olan ülkeler olup bu ülkelerde yaşayan insanlar ve özellikle de çocuklar. İklim adaleti bu nedenle merkezde tutulması gereken bir konuydu.

Ülkelerin sıfır emisyon taahhütleri

Emisyonlarda en büyük payı olan ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği 2050’de net sıfır emisyona ulaşmayı hedeflerken, Yeni Zelanda 2030’u Çin ve Suudi Arabistan 2060’i, Hindistan 2070’i Türkiye ise 2053’u taahhüt etti. 40’tan fazla ülke ve AB, kömür kullanımının aşamalı olarak azaltılması (kaldırılması sözcüğü anlaşmanın son aşamasında azaltılması olarak değiştirildi) için Kömürden Temiz Enerjiye Geçiş Küresel Beyanı’na katıldı. Ayrıca Güney Afrika’ya kömürden vazgeçebilmesi için maddi destek sağlanması kararı alındı. Geri döndürülemeyecek etkiler için sınırı aşmak üzere olduğumuz bu tarihte vaadedilen hedefler ne yazık ki sınıfta kalıyor.

Sıfır emisyon konusunda zorlanan gelişmiş ülkelerin yanı sıra bu hedefi çoktan tutturmuş olan hatta karbon negatif olan ülkeler Bhutan, Suriname ve Panama karbon negatif olabilmek için attıkları adımları ve politikalarının sonuçlarını paylaştılar ancak endüstriyelleşmiş Dünya’nın geri kalanı için karbon negatif olabilmek için feragat edebilecekleri konfor alanları hangileri olacak ya da olacak mı önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Hedeflerde sıfır emisyonun yanı sıra, orman koruma, okyanus koruma gibi konular da yer alıyor. 100’den fazla ülke Dünya ormanlarının yüzde 85’inden fazlasını 2030’a kadar koruma kararı aldı. Bu karara ormanların yüzde 30’una sahip Brezilya ve Rusya ile birlikte Çin ve Endonezya da katıldı. Ancak geçtiğimiz yaz aylarında Brezilya ve Rusya’da çıkan orman yangınları esnasındaki kararları ve uygulamaları göz önünde bulundurulursa 2030 yılına dek tutturulamayacak bir hedef olduğu maalesef şimdiden belli.

COP26 alınmakta zorlanılan kararlarla bir yandan hayal kırıklığı yaratırken, gezegenimizi kurtarmak için atılan adımlarla bir yandan da umutları yeşertti. Bugün yaşadığımız felaketleri, sağlık problemlerini ve iklim değişikliğinin diğer tüm etkilerinde yoğun payı bulunan kişiler ve kurumların yöneticileri hayattayken çoktan alınmış olması gereken önlemler ne yazık ki alınmadığı için gezegeni kurtarmak bizlerin ve bizden sonraki neslin yükü olacak.

Her ne kadar eko anksiyete yerine iklim pozitif olmamızın daha iyi bir yaklaşım olacağı düşünülse de iklim pozitiflik için güven verecek politikacılara ihtiyacımız var. COP26 sonrası hedeflerin tutturulabilmesi için atılacak adımlar geleceğimizin kaderini belirleyecek gibi görünüyor.




Ezgi Demircan Özelçağlayan

ODTÜ Kimya bölümünden 2011 yılında mezun oldu. Organik Kimya dalında yüksek lisans ve bu süre zarfında araştırma görevliliği yaptı. 2018 yılında Kanada’da University of Waterloo, Çevre Mühendisliği bölümünde doktoraya başladı. Aynı zamanda University of Waterloo, Water Institue, Collabrative Water Programı’nı tamamladı. Disiplinlerarası olan bu programda suyun ekonomiden psikolojiye, toplum sağlığından...



BLOOM SHOP