Geçen haftalarda takipçilerime “Dikkatiniz nerede? Gün boyunca hangi duyguların içinde yaşıyorsunuz?” diye sordum. Gelen cevaplar özetle şöyleydi: Yalnızlık, gerginlik, değersizlik, kaygı, yetişme stresi, kendini eleştirme, çaresizlik, gelecek planları, sürekli motivasyon arayışı, umutsuzluk, iç dünyada negatif, sinirli ve gergin ama dışarıya güler yüzlü olma halleri…
Cevaplar arasında bir tane olumlu olanı vardı, o da umut. Her ne kadar Instagram profillerimiz neşe dolu hayatlar sürüyormuş izlenimi veren fotoğraflarla dolu olsa da aslında içimiz başka.
Ertesi gün, bunların yerine ne istediklerini sordum. Gelen cevaplar şöyleydi: İç huzur, olanı olduğu gibi bırakmak, kendini gerçekleştirme duygusunu hissetmek, kendiyle barışmak, yaşadığı her anın farkında olarak ve o andaki duygularının maksimum yoğunluğuyla yaşamak, bir şeyleri yoluna koyma başarısı, her güne umutla başlayabilmek, sevinç…
Bunların arasında aslında sanırım hepsini özetleyeni liseden bir arkadaşım yazdı: Haz. Daha ziyade zevk belki.
İlginizi çekebilir: Thich Nhat Hanh: Mutluluk Üzerine Ezber Bozan Tespitler
Her şeyi adeta tüketircesine yaşıyoruz
“Yapılacak işler bitsin de yenisine başlayalım” düşüncesinin, sürekli bir başarı ve yetişme kaygısının kol gezdiği bu dönemde, yaşadığımız anlardan haz duymak bilinçaltımızın derinlerinde bir yerde kilitli. Yemeklerde, tatillerde, kahvemizi yudumlarken, arkadaşlarımızla sohbet ederken duyduğumuz geçici zevkten bahsetmiyorum. Ruhun derinlerinden gelen, sadece yaşıyor ve nefes alıyor olmanın zevkinden bahsediyorum. Bir yerlerden hatırlayacağız bu zevki, ara sıra uğruyor belki ama bir türlü anımsayamıyoruz.
Yakın zaman önce çok sevdiğim bir arkadaşımla telefonda konuşuyorduk. Materyal anlamda hiçbir eksikleri yok. Karı-koca birbirlerini çok seviyorlar. İşlerini oturtmuşlar. Çocukları da son derece sağlıklı. Dışarıdan bakacak olursanız gıpta edecek her şeye sahipler. Fakat arkadaşım uçak fobisi, eşi ise panik atakla mücadele ediyor. Peki dünya onlara tüm güzelliklerini sunmuşken yaşamlarını son derece etkileyen bu psikolojik sorunların sebebi ne olabilir?
Budist öğretide “Dört Yüce Hakikat”ten bahsedilir. Bu, dört hakikat bizi insanlığın ortak sorunlarından kurtarmak üzere çizilmiş yol haritasıdır.
Dukkha
İlk Yüce Hakikat, her birimizin acı çektiğidir.
Buradaki acıyı fiziksel olmaktan ziyade, daha çok duygusal anlamda değerlendirmek gerekir. Yani hepimiz din, dil, ırk, cinsiyet, sosyal statü gözetmeksizin olumsuz duygu ve düşüncelerin etkisi altındayız. Materyal objeler her ne kadar bunu vaat etseler ve bize sanrısal mutluluk sözleri verseler de, bizi kaygı, korku, nefret, utanç, umutsuzluk, özlem, kibir, kıskançlık gibi duygusal birikimlerden kurtaramazlar.
Duygu ve düşünceler, fiziksel bakış açısıyla baktığımızda, beyindeki nöronların ateşlenmesidir. Bunlar biyokimyasal ve elektrik sinyalleridir. Bu molekül ve elektronlar aynı zamanda titreşen enerji dalgaları olan kuantum partiküllerinden meydana gelirler. Farklı duygu ve düşünceler, farklı kimyasalların yani farklı titreşimlerin oluşmasına sebep olurlar. Yani gün içinde hangi duygu ve düşüncelerin içindeysek o frekansta titreşiriz.
Her ne ile oyalanırsak oyalanalım, onunla karşılaşmadığımız ve onu iyileştirmediğimiz sürece, acıyı sadece bastırırız. Uzun vadede bastırılan bu acının da, panik atak, depresyon, fobi ve çeşitli psikolojik ve fizyolojik sıkıntılar olarak karşımıza çıkması an meselesidir. Acıyı fark etmek, onu inkar etmeyi bırakmak yaşam hastalığına teşhis koymak demektir.
Samudaya
İkinci Yüce Hakikat ise bu acının sebebidir.
“Evrenin sırlarını bulmak istiyorsanız enerji, frekans ve titreşim açısından düşünün.” Nicola Tesla
Duygu-düşüncemiz neyse, o gerçekliği yaratırız. Titreşimimizi belirleyen duygu-düşünceler ise bilinçaltından tetiklenir. Bilinçaltı; kaynayan bir kazan gibidir… Oradan tetiklenen duygu-düşünceler üzerinde irade kontrolümüz son derece zayıftır. Düşüncenin dürtüsel gücü dolayısıyla sadece olumlama yaparak istediğimiz duyguyu yaratmak tatlı bir hayaldir.
Acımızın kökeninde bilgisizlik (kafa karışıklığı), vesvese, arzular, nefret, alışkanlık enerjisi ve çarpık gerçeklik algısı yatar. Titreşimi yükseltmek, duygu-düşünceyi dönüştürmek ve daha nitelikli bir hayat kurmak için bilinçaltını boşaltmak, bize hizmet etmeyen inanç ve düşünce kalıplarından kurtulmak, bırakılması gereken tüm bağımlılıkları bırakmak gerekir. Bunun için de zihni gözlemlemek, duygu ve düşünceyle aşina olmak önemlidir.
İlginizi çekebilir: Acı ile Baş Etmenin Yolları
Nirodha
Üçüncü Yüce Hakikat acının sonlandırılabileceğidir.
Evrenin bir sebep-sonuç yasası vardır. Bu yasaya uygun yaşadığımız ve gerekeni yaptığımız zaman olumsuz düşünce ve duygu döngülerinden kurtulabiliriz.
Magga
Dört Yüce Hakikat arasından sonuncusu ise acıyı sonlandırmayı gösteren 8 Aşamalı Asil Yol’dur.
Bu yol:
- Doğru kavrama
- Doğru düşünce
- Doğru söz
- Doğru eylem
- Namuslu yaşam ve geçim
- Doğru çaba
- Uyanıklık
- Doğru odaklanmadır.
Kaynak: Udemy, Peter Tölle, The Heart of Buddha’s Teaching; Thich Nhat Hanh