Covid-19 dünyayı etkisi altına aldığından beri her geçen gün artan tedbirler bizleri evlerimizde vakit geçirmeye yönlendirmiş durumda. Kimilerimiz izinliyken kimilerimiz evden çalışıyor ve uzun zamandır hiç olmadığı kadar evde olma halini yaşıyoruz. İzinli olmak ya da evden çalışmak fark etmez, evde geçirdiğimiz süre arttıkça mutfakla olan temasımız ve kilo dengesi ile ilgili endişelerimiz de artmaya başlıyor. Çoğumuzun aklında şu soru var: “Ya kilo alırsam?” Gerçekten evde geçirdiğimiz bu belirsiz süreç kilo almamıza sebep olur mu? Önlem almak için neler yapabiliriz? Evde olduğumuz süre boyunca kiloyu korumak için yapılması gerekenleri listeledim.

İlginizi çekebilir: Kolay Kilo Vermek İçin Yapılan 6 Yanlış

Evde aktifleşin

Evde olmak günlük hareketimizi büyük ölçüde azaltıyor. Azalan hareket demek, daha az kalori harcamak demek. Daha az kalori harcamak da kilo alma telaşını beraberinde getiriyor. Bunun çözümü ise basit; evde hareketi artırmak. Evde yapılabilecek egzersizlere ulaşmak artık çok kolay. Belki 10 dakika ile başlayarak evde daha fazla hareket etmeyi bir alışkanlık haline getirebilirsiniz. Böylece hem kalori harcamış hem de ev içindeki zamanınızı verimli kullanmış olabilirsiniz. 

Yediklerinizden pişman olmayın ve bedeninizi dinleyin

“Evdeyken aklım hep ne yiyeceğimde.” dediğinizi duyar gibiyim. Bunun sebebi yapacak şeylerin sınırlı olması ve can sıkıntısını giderecek en iyi aktivitenin bir şeyler atıştırmak olduğunu düşünmemiz. Çünkü kültürümüzde aileleri bir araya getiren, arkadaşları buluşturup keyiflendiren en önemli araç, kurulan sofralar olmuştur hep. Bu öğreti evde yapacak bir şeyimiz olmadığı zaman da kendini gösteriyor ve keyfimizi yerine getirmek için mutfakta üretmeye başlıyoruz.

Bu durumu değiştirmek için zihnimizle bağ kurmamız gerekiyor. Canımızın sıkıldığını fark etmeli, bir şeyler atıştırmak yerine alternatif eylemler geliştirmeyi denemeliyiz. Kitap okumak, müzik dinlemek, ütü yapmak da alternatifler arasına girebilir. Ancak “Bir şey yememeliyim.” düşüncesiyle kendimizi strese sokmamamız önemli. Sevdiklerimizle bir arada olduğumuz ender zamanlardan birini yaşarken elbette güzel sofralar, film karşısında patlamış mısırlar yiyebiliriz. Bunun vereceği mutluluktan da fayladalanmalıyız.

Ancak bunun kilo aldırmayacak noktada kalabilmesi bedenimiz ve zihnimizle kurduğumuz bağla mümkün. Evet evdeyiz, film izliyoruz ve patlamış mısır yiyoruz. Mısırı yerken nerede durabiliyoruz? Yoksa o mısır bitene ve biz şişkinlikten rahatsız olana kadar yemeye devam mı ediyoruz? Ya da mısır yiyoruz arkasından hemen meyveye mi geçiyoruz? Meyve bitince de bir sütlü kahve içip yanında çikolata ile geceyi bitiriyor muyuz? Bunları yaparken bir an durup dinlesek kendimizi, mısırın yeterli olduğunu göreceğiz belki. Meyveyi de ertesi gün yemek, bize de midemize de daha iyi gelecek. Ayrıca ipin ucunu kaçırıp kilo alacağız stresi de yaşamayacağız.

Bedenimize güvenip onun sinyallerini dinlemek, kilo dengesi konusunda bizim için kilit nokta.

Açsak açlığımızı fark etmeli, canımız sıkılıyorsa kendimizi dinlemeli ve bu zamanlarda atacağımız adımları gözlemlemeliyiz. Bu gözlemler bize ihtiyacımız olanı o kadar güzel anlatıyor ki…

Evde çokça vakit geçirdiğimiz bu günlerde kendimizi de daha çok dinlemeye niyet edelim. Bedenimizle kurduğumuz bağ kuvvetlendikçe zorlandığımız noktaları çözebildiğimizi gözlemleyeceğiz ve yeni alışkanlıklarımızın keyfini süreceğiz. 

İlginizi çekebilir: Bedeni Tanımak: Bedensel İhtiyaçlara Göre Beslenmenin 3 Yolu



Dyt. Sena Tuvanç

1989 yılında Erzurum’da doğan Sena, 2013 yılında Yeditepe Üniversitesi, Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden onur derecesiyle mezun oldu. Mezuniyetinin hemen ardından farklı sağlık kuruluşlarında obezite, diyabet ve yeni doğan beslenmesi üzerine çalıştı. 2014 yılında Amerika’da “American Diabetes Association” tarafından düzenlenen kongrelere katıldı. Burada kendini diyabet ve obezite alanında geliştirdi. Türkiye’ye döndükten...



BLOOM SHOP