Her karar küçük de olsa bir değişime yol açar ve yaşanan değişimlere adapte olmak herkes için kolay olmayabilir. Bu durum özellikle her daim yanlış kararı aldığını düşünen hatta kötü bir olay yaşamamak için karar bile alamayan kişiler için felç edici olabilir. Günlük yaşantıda da endişe, korku, mutsuzluk, utanç anında alınan kararların, ruh durumuna ayna tutar şekilde, nadiren iyi sonuçlar doğurduğunu deneyimleriz. Yaşanan bu kısır döngünün bizim algımızın dışında bilimsel bir açıklamasının da olduğunu U.C Berkeley Üniversitesi’nin yaptığı araştırma gösteriyor. Yapılan araştırma kötü ruh hali yanlış kararlar doğuruyorsa tezini merkezine alıyor ve şu argümanı sunuyor: Her zaman doğru karar vermek mümkün olabilir ama bunun yolu düşünce şeklimizi değiştirmekten geçiyor.
Doğru karar vermek mutlu anıları hatırlamaktan geçiyor.
Değişken atmosferlerde hızlı bir şekilde karar almak herkes için endişe verici olabilir. Böylesi durumlarda insan beyni çevresindeki değişkenleri daha iyi algılayabilmek ve adapte olabilmek adına daha önceden aldığı kararları hatırlamaya ve o an yaşadığı durumla karşılaştırmaya başlar. Olasılığa dayalı karar verme olarak da bilinen bu davranış biçimi, endişe bozukluğuna yatkın olmayan insanlarda sağlıklı olarak çalışır. Bilinmeyen karşısında daha önceden başarılı bir sonuç vermiş kararın hatırlanması, karar almayı kolaylaştırır.
Sıklıkla endişe duygusu hisseden insanlarda ise bu ilişkilendirme tersine çalışır ve beyin aksiyona geçme anında iyi sonuçlu kararları değil, kişinin pişmanlık duyduğu anıları hatırlar. Geçmişe takılı kalmak da şimdi ki zamanda doğru karar vermeyi engeller.
Araştırmalar neyi gösteriyor?
Araştırma havuzunda 86 katılımcı; endişe bozukluğu ve depresyon belirtileri gösteren hatta klinik olarak tanı almış kişiler ile zihinsel sağlığı yerinde kişiler bir arada bulunuyor. Bir dizi küçük görevi doğru bir şekilde gerçekleştirmeye çalışan katılımcılar doğru kararı aldıklarında bir miktar para ödülü kazanırken, yanlış aksiyonu aldıklarında küçük bir elektrik şoku ile karşılaşıyor. Görevlerin gelme hızı giderek arttırıldığında ise günlük hayatında sıklıkla endişe duygusu yaşayanlar yanlış kararlar vermeye başlarken, sağlıklı karar verme mekanizmasına sahip olan katılımcılar para ödüllerini kazanmaya devam ediyor. Bu durum karşısında araştırmacılar, duygusal açıdan daha dayanıklı insanların hızla değişen durumlarda daha doğru kararlar alabildiklerini fark ediyor. Buna karşın depresyona ve endişe bozukluğuna yatkın kişilerse değişen durumlara adapte olamayıp, yanlış kararlar veriyor.
Bakış açısı nasıl değiştirilebilir?
Depresyonla yüzleşen kişilerden karar verme anlarında başarılı fikirlerini düşünmeye başlamalarını istemek gerçeklikten uzak olur. Kararlarını endişe duygusu yöneten kişilerin negatif düşünce modellerini pozitifleri ile değiştirmesi, geçmiş hatalarda takılıp kalmak yerine geleceğe dair pozitif bir bakış açısına sahip olmaları bilişsel terapilerle sağlanabilir. Yine de, hızlıca karar verilmesi gereken bir anda zihne dolabilen kötü kararları fark etmek, bu düşünceleri zihinden uzaklaştırmak hatta yerlerine küçük başarıları, gurur duyulan anları koymak, doğru kararlar almaya bizi yaklaştırabilir.
Gün içerisinde negatif düşüncelere takıldığınızı fark ettiğiniz ve geçmişinizden “mutlu anıları” çıkaramadığınız karar anlarında düşünce yapınızı dengelemenin bir yolu da mutluluğu uzatma methodudur. Yürüyüşe çıkmak, favori şarkınızı dinlemek, nefes pratiği yapmak, dans etmek, 5 dakikalık bir meditasyon yapmak, gülmek zihninizi dönüp duran düşüncelerden ve alınması gereken karardan uzaklaştırarak bir süreliğine keyifli bir deneyim geçirmesini sağlar. O anda beyinde salgılanan endorfinler ruh halini yükseltir, önceye oranla kendinizi daha mutlu hissedersiniz. Bu “yeni” mutlu deneyimleriniz alacağınız kararın doğru olması için duygusal dayanıklılık araçlarınızdan biri haline gelir.
Kararlara “olası problemler” olarak bakmak yerine “öğrenme ve gelişme fırsatları” olarak bakarsak, sonuçlarının da belki hayal ettiğimiz gibi değil ama kesinlikle pozitif şekilde çıkacağını deneyimleyebiliriz!