Hiç kimse hatasız değildir. Bu sebepten, özür dilemek çevremizle ilişkilerimizde önemli ve gerekli bir eylem olarak kabul edilir. Zaten medeni olmak da özür dileyebilmeyi gerektirir. Hatalarımızdan ders çıkardığımızı, pişmanlık duyduğumuzu ya da aslında karşımızdakini üzmek istemediğimizi ifade etmek için özür dileriz. Bu eylem, karşımızdakiyle aramızdaki güven duygusunu pekiştirirken, ilişkilerimizin daha sempatik, davranışlarımızın ise daha ahlaki olmasına yardım eder. İşte bu nedenle özür dilemek sosyal yaşamın gerekliliklerinden biridir elbette.
Peki ya abartıyorsak ve her cümlenin önüne bir “özür dilerim”, “üzgünüm” veya “affedersiniz” yerleştiriyorsak? “You Just Don’t Understand: Women and Men in Conversation” adlı kitabın yazarı Deborah Tannen, özür dilemenin ya da üzgün olduğunu ifade etmenin zaman zaman güven ve yetkinlikten yoksun olduğumuzun sanılmasını ya da gerçekten yetersiz bireylere dönüşmemizi sağladığını söylüyor.
Özellikle erkek egemen iş dünyasında, sürekli özür dileyen kadınları daha büyük sorunlar bekliyor. Bu davranışı sergileyen kadınlar, etraflarında çok sevilen, çok nazik kişiler olarak tanınsalar da sık sık özür diledikleri için yeterince güçlü görünmüyorlar ve bu da onların iş dünyasında yükselişlerini baltalayabiliyor, hatta terfi onlar için giderek daha da zorlaşıyor. Diyelim ki bu durumu fark edip özür dilemekten vazgeçtiler, o zaman da giderek saldırgan bir insana dönüştüklerine dair eleştiriler alıyorlar. Tam anlamıyla bir ikilem…
Brandeis Üniversitesi’nde görev yapan Dr. Juliana Breines ise “Kendimize karşı çok katı olduğumuz için sık sık özür diliyor olabiliriz. Oysa herkes hata yapar, kimsenin mükemmel olmasını beklememeliyiz!” diyor. İnsanlar bazen de utanç duygusunu bastırmak ve sahip olduğu suçluluk duygusundan kurtulmak için özür dilemeyi tercih ediyor. Böylece kendilerini daha güvende hissediyorlar.
Dr. Breines, “Her fırsatta özür dilemek, üzgün olduğunu söylemek çevredekiler tarafından suçlanma potansiyelimizi artırıyor. Böyle davranarak hakkımızda yanlış düşünceler geliştirilmesine adeta çanak tutuyoruz” diyor. Tabii bu, hatalarımıza sahip çıkmayalım, sorumsuzca yaşayalım anlamına gelmemeli. Yanlış yaptığımızda elbette düzeltmek için çaba sarf etmeliyiz. Ama çoğu zaman neyin, neden yanlış olduğunu düzgün şekilde anlatmak yerine “üzgünüm” diyerek geçiştirebiliyoruz. Oysa ilişkilerimizi bozmadan hatalarımızı telafi edebilmenin başka yolları da var.
Bir yerden başlamak istiyorsanız şu yedi unsuru not edin ve bu sebepler söz konusu olduğunda asla kimseden özür dilemeyin!
1. Dile getirdiğiniz duygularınız ise özür dilemek zorunda değilsiniz!
Surviving Dreaded Conversations kitabının yazarı Donna Flagg, “Bir ilişki içinde insanlara düşüncelerinizi ve duygularınız söylemek sorumluluk anlamına gelir” diyor. Ancak bu duygularınızdan ötürü kimseden özür dilemek zorunda olduğunuz anlamını taşımaz. Herhangi bir durumdan rahatsızsanız bunu ifade ederken “üzgün” olmak zorunda değilsiniz.
2. Dış görünüşünüz sizi ilgilendirir
O gün saçlarınızı taramak, ütülü bir gömlek ve pantolon giymek istemeyebilirsiniz. Siz olduğunuz kişisiniz ve bunun için de “üzgün” olmanıza gerek yok.
3. Kendinize zaman ayırmak isteyebilirsiniz
Dışarı çıkmak, arkadaşlarla buluşmak ya da başka herhangi bir şeyi yapmak zorunda değilsiniz. O gün canınız belki de sadece kendinizle kalmak istiyor, ayaklarınızı uzatıp iç sesinizi dinlemeye ihtiyacınız var belki… Bunun için kimseden özür dilemek zorunda olmadığınız gibi açıklama dahi yapmanıza gerek yok ama diyelim ki çok nazik birisiniz. Şöyle diyebilirsiniz: “Bugün kendime zaman ayırmak istiyorum, anlayışın için teşekkürler.”
4. Herkes soru sorma hakkına sahiptir
Herhangi bir konuyu anlamamış olabilirsiniz. Herkes soru sorabilir. Bir soruyu yönlendirmeden önce neden özür dileriz ki? Flaggs’ın da önerdiği gibi basitçe, “Şu konuda anlayamadığım bir bölüm var, yardımcı olur musun?” cümlesi yetmez mi?
5. Diğer insanların davranışları
Sokakta yürürken biriyle çarpıştığımızda hatalı olmadığımız halde özür dileyebiliyoruz. Flaggs’a göre bazı insanlar gerçekten bir şeyleri düzeltmek, hatayı telafi etmek isteyebilir. Bazıları ise pek de umursamaz. Umursamayanlara karşı alttan almak bizim için bir zorunluluk olmamalı.
6. Telefona ya da e-postaya cevap “vermeme” hakkı
Flaggs’a göre, pek çok insan e-posta ve telefon aramalarına kısa süre içinde geri dönülmediğinde bunun kabaca bir davranış olacağını düşünüyor. Karşı tarafı önemsemiyormuş gibi görünmek istemediği için de özür diliyor. Bu gibi durumlarda özür dilemek yerine doğruyu söylemek tercih edilebilir. Örneğin “Seni unutmuş değilim, cevap veremedim çünkü biraz yoğundum, şimdi uygunum” diyebilmek daha iyi bir tercih olabilir.
7. Kontrol edemediğiniz durumlar
Çevrenizdekiler patronlarından, iş arkadaşlarından ya da partnerlerinden şikâyet ederken siz de size ait olmayan bir duygu ve durum için kendinizi “üzgünüm” şeklinde ifade ediyorsanız yanlış yoldasınız. “Bu sizin için çok kötü olmalı” ya da “Haklısın gerçekten zor bir durum” gibi cümleler kurmayı tercih edebilirsiniz.
Kaynak: Greatist