Günümüzün hızlı soluklu başlayıp, kısa sürede biten ilişkilerini incelediğimiz zaman birçoğunun ortak noktasının hızlı tüketime dayanan ve derin bağlar kurulmasından kaçınan ilişkiler olduğunu görmek mümkün oluyor. Bu konuyla ilgili yapılan araştırmalar da gösteriyor ki içinde yaşadığımız “modern çağın” bize dayattığı hızlı tüketim alışkanlıkları bu noktada önemli rol oynuyor. Önümüzde bulunan seçenek çeşitliliği ise her konuda olduğu gibi ilişki bağlamında da bireyi aşırı ve hızlı bir tüketime yönlendiriyor.
Erken tükenen ilişkilerin temel nedenleri
Farkına varmamız gereken şey; gerçekten istediğimiz, derin anlamları olan, ve son derece tatmin edici şeylerin hepsinin sabır gerektirdiğidir.
Jay Shetty
Yazar, ödüllü hikaye anlatıcısı ve aynı zamanda podcast sunucusu olan Jay Shetty bu konuyu edindiği deneyimler ve sahip olduğu bilgi birikimiyle çok güzel açıklıyor. İşte Jay Shetty’nin 21. yüzyıl jenerasyonunun erken tükenen ilişkilerinin başlıca sebeplerini özetleyen tespitleri!
- Bu nesilin en çelişkili konularından birisi olan sosyal medya, ilişkiler üzerinde büyük etkisi olan faktörlerin başında geliyor. Kişi, artık kendine derin bağlar kurup, birlikte paylaşımda bulunabileceği bir partnerin yanı sıra, çevresine sosyal ağlardan “gösterebileceği” birini arıyor.
Her ay yayınlanan “Personality and Social Psychology Bulletin (PSPB)” dergisinde konuyla ilgili yapılan araştırmalardan şu verileri elde etmiştir:
Sosyal medya profilleri veya paylaşımları, profil sahibinin bir ilişki içinde olduğu bilgisini gösteriyor olabilir. İşte psikologların, romantik ilişkilere sahip 236 yetişkin Facebook kullanıcısıyla yapılan bir anketten elde ettikleri sonuç ;
- Partneriyle olduğu bir fotoğrafı profil fotoğrafı yapan kişiler: yüzde 28,5
- Romantik ilişki durumunu yayınlayan kişiler: yüzde 70,5
- Partnerinden bahseden gönderilerin ortalama oranı: yüzde 15
Bu araştırmanın da vurgulamayı amaçladığı gibi sosyal medya platformlarının ilişkiler üzerindeki etkisi bu dönemde artık inkar edilemez bir gerçek halini almış durumda.
- Kişi kendisine en uygun partneri bulabilmek için çeşitli arayışlar içerisine girip, eksiksiz ve mükemmel olması gereken bir projeyi yönetir gibi, hayatına alacağı insanı tasarlamaya koyuluyor. Hemen sonrasında ise karşısındaki insanın değerini onun belirli kalıplara uyması şartıyla belirlemiş oluyor.
- Zamanının büyük bir çoğunluğunu kişiliğini geliştirmeye ayıracağı yerde, sosyal medya hesaplarında, genellikle gerçeği çokta yansıtmayan profilleri için harcıyor. Kişinin “gerçek” bir ilişki istemediğinin en büyük göstergesi ise aslında bu şekilde ortaya konuluyor.
- Neredeyse her alanda hızlı tüketmeye alışkın olan günümüz insanı, ilişkinin gerektirdiği çaba ve sabırı tam anlamıyla ortaya koymak istemediği için partneriyle derin bir bağ kurma şansını da reddetmiş oluyor. Henüz gerçek bir ilişkiye yatırım yapmaya hazır değilken, ilişki istediğini zanneden kişi kendini genellikle yalnız buluveriyor.
- Aynı zamanda hem yanında elini tutacak birinin olmasını istiyor, hem de o kişiye sonrasında kırılmaktan korktuğu için o gücü vermekten geri duruyor. Bir yandan sevgi ve aşkı kovalıyor ama hiçbir şekilde ona kendini teslim de edemiyor. Sayısız çelişki içerisinde ordan oraya savrulurken, belki de güzel bir ilişki deneyimleme şansını es geçiyor.
- Gerçek bir şeylerin yaşanmasına çok yaklaşıldığında ise, ilişki istediğini iddia eden kişi bulunduğu yerden adeta koşarak uzaklaşıyor ve orayı terkediyor. Çünkü aslında biliyor ki, “Denizde daha onu bekleyen sayısız balık mevcut.” Sonsuz seçenek denizinin getirdiği hızlı tüketim alışkanlıkları sonucu artık sabit bir yerde, aynı kişiyle duracak sabrı çoktan tükenmiş oluyor.
Hızlı tüketim alışkanlıkları gerçekliğimizi değiştirdi.
İçinde bulunduğumuz ‘yeni dünya düzeni’, farketmesek de bizi bir şeyleri sürekli olarak tüketme, birini bitirip bir diğerine geçme eğiliminde olan bir tüketim topluluğuna dönüştürdü. Çok uzakta aramaya gerek yok, bunun örneklerini hayatımızın çoğu alanında bulabiliriz. Bu liste, yeme alışkanlıklarından tutun da, moda adı altında yapılan çeşitli aşırı tüketim davranışlarına kadar uzuyor. Bu seri tüketim alışkanlığımızın en büyük yansımasını ise ilişkilerimiz üzerinde deneyimliyoruz.
Peki bunun önüne geçilebilir mi?
Kişi başta kendi farkındalığını geliştirip, artık ona hizmet etmeyen alışkanlıklarını, hayatını iyi yönde dönüştürecek yeni ve daha bilinçli alışkanlıklarla değiştirebilir. Bu aslında küçük gibi görünen değişikliği yaptığı takdirde, yaşam kalitesinin arttığını ve ilişkilerinin çok daha yolunda gittiğini gözlemleyecektir. Böylece, öz farkındalığına erişen birey, karşısındaki kişiye de anlayış ve sabırla yaklaşıp, onu görmek, duymak için gereken cesareti gösterebilecektir.
İlginizi çekebilir: Bize Ayna Olan İlişkiler ile Gelişmek
Aliye Taygun kimdir?
Kıbrıs’ta doğan Aliye, Université de Strasbourg’ta multidisipliner bir bölüm olan Langues étrangères appliquées (Uygulamalı Yabancı Diller) bölümünde okumaktadır. İyi derecede İngilizce ve Fransızca bilen Aliye, eğitim aldığı yabancı diller alanı dışında küçüklüğünden beri yazmaya olan merakı sayesinde farklı konulara hep ilgi duymuş, çeşitli konuları araştırıp okumaya devam etmiştir. İlham aldığı şeylere hayatında daha çok yer açmaya çalışan Aliye, yazarak farklı bakış açıları ortaya koyabileceğine ve böylelikle Live To Bloom aracılığıyla başka kalplere de ilham olabileceğine inanıyor.