YAZAN: BURCU ERBAŞ

İklim krizi ve orman yangınları arasında çok güçlü bir bağ bulunuyor. İnsan aksiyonlarının neden olduğu iklim krizi, ortalama sıcaklıkların yükselmesine ve toprağın kuraklaşmasına neden oluyor. Bu da ormanları, yangınlar için çok daha elverişli hale getiriyor. 2021 yaz döneminde, Türkiye dahil olmak üzere tüm Dünya’da süregelen yüzlerce orman yangını bu bağın ne denli kuvvetli olduğunu gözler önüne seriyor. Yazımızda, iklim krizi orman yangınlarını nasıl etkiliyor sorusunu dört temel ekolojik neden altında incelerken orman yangınlarının geleceği ve uzun dönem etkilerine ışık tutmayı amaçladık.


Orman yangınlarının altında yatan ekolojik sebepler:

Orman yangınlarının çıkması üç bileşene dayanıyor: Doğru hava durumu ve iklim koşulları, bolca tutuşmaya hazır madde ve bir kıvılcım. Araştırmacılar iklim krizinin özellikle ilk iki bileşeni; hava koşullarını ve yakıt madde varlığını direkt ve ölçülebilir bir şekilde etkilediğini söylüyor.

Yükselen sıcaklıklar ve transpirasyon oranı

İnsan aksiyonları nedeniyle Sanayi Devrimi’nden beri sürekli olarak artış gösteren sera gazı salınımları, atmosferdeki ortalama sıcaklığın yükselmesine neden oluyor. Yükselen sıcaklık, 1800’lü yıllardan beri ortalama 1.2 °C’lik bir artış, birbirine sıkı sıkıya bağlı doğa döngülerine zarar vererek buzulların erimesine, okyanusların ısınmasına, ekosistemlerin kaybolmasına ve orman yangınlarına yol açıyor.

Yükselen hava sıcaklığı aynı zamanda atmosferde bir sünger görevi görerek var olan tüm suyun buharlaşmasına neden oluyor. Transpirasyon yani bitkilerin soğumak için gerçekleştirdikleri doğal terleme işlevleri yaz döneminde doğal olarak artış gösteriyor. Yapraklarda, köklerde ve dolayısıyla toprakta birikmiş suyun buharlaşmasına dayanan bu süreç aşırı sıcaklarda bitkileri ve toprağı kuraklaştırıyor.

Yaz mevsiminde nemini kaybeden ot, yaprak gibi organik maddelerin yoğun sıcak hava dalgaları ile daha çok su kaybetmeleri orman yüzeylerinin her an tutuşmaya hazır “yakıtlarla” kaplanmasına neden oluyor. Yapılan bir araştırma, 1970 yılından itibaren iklim krizinin buharlaşma miktarını arttırması, orman alanlarındaki “yanabilir” maddeleri ciddi ölçüde arttırdığını kanıtlıyor.

Değişen yağış modelleri

İklim krizinin neden olduğu yükselen sıcaklıklar kışların ılıman geçmesine, yağışların seyrek ve düzensiz olmasına ve doğanın en büyük su kaynağı karın neredeyse hiç yağmamasına neden oluyor. Erken eriyen veya hiç yağmamış kar, erkenden kesilen yağmurlar, bitki örtüsüne nemlerini kaybetmeleri için çok daha uzun bir zaman tanıyor. İlkbaharın başında bile bitki örtüsü geçmişin yaz dönemlerine yakışır düşük nem oranları ile yaza geçiş yapıyor.

Yok olan bitki örtüsü ve kuraklaşan toprak

Bitkilerdeki terlemenin artması buhar basıncı açığı olarak adlandırılan bir hava durumunu direkt olarak etkiliyor. Buhar basıncı açığı havanın doygun hale geldiğinde ne kadar nem tuttuğu ile o an ilgili hava sıcaklığında havada bulunan nemin arasındaki farka işaret ediyor. Bu ölçek bitkilerin yaşam süreleri hakkında uzun dönemli tahminde bulunma imkanı sağlıyor.

İklim krizi sebebiyle giderek yükselen sıcaklığın daha yüksek buhar basıncı açığına yol açtığı ölçülürken araştırmalar, bu artışın küresel bitki örtüsü büyüme miktarını düşürdüğünü gösteriyor. Bitki örtülerinin yükselen sıcaklık karşısında büyüyememeleri, atmosferdeki karbon miktarını düşürecek kadar fotosentez yapamamalarına dolayısıyla iklim krizi döngüsünün daha da güçlenmesine neden oluyor.

Yangın sezonlarının uzaması

Giderek yükselen sıcaklıklar bahar dönemlerinin neredeyse yaz ile aynı etkiyi göstermesine neden oluyor. Normale oranla daha sıcak geçen bahar ayları, buhar basıncı açığı oranlarını yükselterek yaz dönemine erkenden başlangıç veriyor. Toprağın ve bitkilerin neminin erkenden düşmesi de giderek artan sıcaklığın etkilerini şiddetlendirerek gerçek yaz döneminde; temmuz, ağustos aylarında orman ekosistemlerini çok daha savunmasız kılıyor.

Buharlaşacak nem kalmadığı anda toprak ve bitkiler havadaki ısıyı çekmeye başlıyor. Bu da ormanların neredeyse birer yakıta dönüşmesi anlamına geliyor.

Neredeyse her mevsimin “yaz dönemi” olarak sayılabilecek hava koşullarına sahip olması doğa bilimcilerinin yangın sezonlarını spesifik olarak söyleyememelerine çünkü her dönemin potansiyel bir yangın sezonu olarak değerlendirilmesine yol açıyor.

Orman yangınlarının geleceği

Küresel trendler yangınların fazlalaştığını, daha hızlı davrandığını, sıçrama risklerinin yükseldiğini bu nedenle de çok daha büyük miktarda alana zarar verdiklerini ve daha yüksek karbon salınımına yol açtıklarını gösteriyor. Bu trendin başlangıç tarihi olarak da 1990’lı yılların başları yani küresel ısınmanın ilk olarak ölçümlendiği zamanlar veriliyor.

Çevresel krizler üzerine küresel ve sistemik aksiyon alınmadıkça trendler iklim krizinin etkilerinin somutlaşarak artaracağı yani orman yangınlarının da şiddetleneceğini işaret ediyor.

Orman yangınlarının etkileri

Şimdilerde yaşanan orman yangınlarını insanlık tarihi boyunca görülmüş, doğal temposunda yaşanan sayısız orman yangınından ayıran en büyük nokta, gezegenimizin kendini onarabilecek ne zamana ne de güce sahip olmamasında yatıyor.

İklim krizinin negatif etkilerini her alanda yaşayan Dünya, orman yangınları sonucu tahrip olmuş bölgeleri kendi kendine onarabilecek kaynaklara; ekosistem zenginliğine, tohum bolluğuna veya hava koşullarına; yeterli yağış, ideal sıcaklıklar, gölgelenme sürelerine sahip değil.

Müthiş bir adaptasyon gücüne sahip olan doğa, büyük hızda değişen fiziksel koşullara farklı bitki örtüleri ile cevap veriyor. Yerli bitki örtülerinin yerini ya insan eliyle ekilmiş farklı bitki türleri ya da fiziki koşullara daha uygun yeni bitki örtüleri kaplıyor.

Geçmişte karbon yutağı; karbondioksiti atmosferden emen doğal bölgeler olan ormanlar, yangınlar sırasında karbon kaynaklarına, daha sonra da tahrip olmuş sıcak alanlara dönüşüyor. Dünya’nın karbon salınım miktarı arttıkça ve karbon yutak miktarı azaldıkça orman yangınları da dahil olmak üzere sayısız çevresel felakete reçete çıkıyor.

Bununla beraber yangın, kendi başına karbon salınımlarının büyük oranda artmasına ve salınan karbondioksitte atmosferde sıkışarak ortalama sıcaklığın artmasına sebep oluyor. İklim krizinin kısır döngüsünü de sürekli olarak beslenmeye devam ediyor.




Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP