Herkesin defalarca izlemiş olmasına rağmen her seferinde aynı duygu yoğunluğuyla gözyaşlarını tutmakta zorlandığı bazı favori filmleri vardır. Kimini senaryosu, kimini başarılı oyunculukları, kimini de müzikleriyle etkileyen bu duygusal filmler, yıllar geçse bile o etkileyici dokularından hiçbir şey kaybetmezler ve her seferinde aynı tanıdık hüznü hafızamıza kazımayı başarırlar. İşte izlerken gözyaşlarınıza hakim olmakta güçlük çekeceğiniz, duygu dolu 10 film önerisi!
İlginizi çekebilir: En İyi Romantik Film Önerileri
Umudunu Kaybetme – The Pursuit of Happyness (2006)
Hayatta başımıza her şey gelebilir. En “Her şey yolunda.” dediğimiz zamanda bile sahip olduklarımızın elimizden kayıp gittiğine şahit olabiliriz. Böyle durumlar için umut aşılamaya yardımcı olan filmlerin başında gelen “Umudunu Kaybetme” eşi tarafından terk edilen, işsiz ve evsiz kalan bir adamın oğlunun sevgisiyle ve baba olmanın inanılmaz kuvvetiyle ayakta kalma hikayesini konu alır. Birlik, beraberlik, aile bağları ve sevgi gibi sıcacık duyguları esas alan filmi, Will Smith’in harika oyunculuğuyla birlikte izlerken gözyaşlarınızı tutmakta çok zorlanacaksınız.
Kör Nokta – The Blind Side (2009)
Sandra Bullock’a oyunculuğuyla Oscar kazandırmayı başarmış olan “Kör Nokta” içinizi sevgi ve şefkatin yumuşaklığıyla sarıp sarmalamaya aday. Michael Lewis’in “The Blind Side: Evolution of a Game” adlı romanından sinemaya uyarlanan film, sokakta yaşamaya mahkum kalan Koca Mike’ın Tuohy ailesiyle yollarının kesişmesinin ardından dönüşen hayatını konu alır. Yardımseverliğin, sevginin ve iyi duyguların öne çıktığı bu sıcacık film, insanlara yargılayıcı gözlerle yaklaşmamanın ne kadar kıymetli olduğuna dair de harika bir örnek.
Çizgili Pijamalı Çocuk – The Boy in the Striped Pajamas (2008)
Birçok insanı her seferinde ağlatmayı başaran “Çizgili Pijamalı Çocuk” bir Alman ve bir Yahudi çocuğun toplama kampının sınırındaki arkadaşlığını anlatır. Babasının işi nedeniyle ailesiyle Polonya’ya gelen küçük çocuğun, Auschwitz toplama kampından da Yahudi arkadaşının tehdit altında olduğu gerçeklerden de haberi yoktur. Dünyanın tüm sertliğinin karşısına çocukların saf duygularını koyan film, birçok insanın en çok hüzünlendiği filmler arasında yerini alıyor.
Kök – I Origins (2014)
Aşk ve bilimkurgunun birleştiği “Kök” tesadüfleri ve imkansız aşk hikayelerini sevenlerin heyecanla izleyeceği bir yapım. Başrollerini Michael Pitt, Astrid Bergès-Frisbey ve Brit Marling’in paylaştığı aşk üçgeni, tamamen bilme inanan bir adamla ona göre fazla spiritüel kalan çılgın bir kadının enteresan aşk öyküsünü ve bu aşkla birlikte gelişen olaylar silsilesini ekrana taşıyor. Filmin çarpıcı kurmacasının etkisi altında kalacak ve beklenmedik sürprizler karşısında tepkilerinizi gizlemekte zorlanacaksınız.
Aynı Yıldızın Altında – The Fault in Our Stars (2014)
Benzer kaderleri paylaşan Hazel ve Gus’ın aşkı, her izlediğinizde sizi derinden sarsacak cinsten. Üç yıldır tiroit kanseriyle baş etmeye çalışan Hazel’in beyin tümörü mücadelesi veren Gus ile kesişen yolları, bir hayalden beslenen tatlı bir yolculuğa doğru evrilir. İnsana, kaderin aşka engel olmadığını hatırlatan ikili, sizi çok duygulandıracak!
Uyanışlar – Awakenings (1990)
Oliver Sacks’ın otobiyografik romanından esinlenilerek beyaz perdeye taşınan “Uyanışlar” hayatını deney tüpleri arasında geçiren Doktor Malcolm Sayer ile onun sayesinde hayata geri dönen hastası Leonard’ın hikayesini anlatır. Yatağa bağlı, neredeyse bitkisel hayatta olan hastaları, geliştirdiği ilaç sayesinde iyileştirebileceğini fark eden doktor attığı bu adımla ne gibi gelişmelere ortam hazırlayacaktır? Robin Williams ve Robert De Niro’nun başrolü paylaştığı filmin hissettirdiklerini unutmak pek de kolay olmayacak!
Hachiko: Bir Köpeğin Hikayesi – Hachi: A Dog’s Tale (2009)
Hayvanlarla insanlar arasındaki kuvvetli bağın en güzel örneklerinden biri olan “Hachiko” gerçek bir hikayeden esinlenilerek sinemaya aktarılmış bir yapım. Richard Gere’in oyunculuğuyla izlediğimiz profesör Parker Wilson, tren istasyonunda Hachiko’yla tanışır ve o andan itibaren başlayan yol arkadaşlıkları günden güne derinleşen bir dostluk örneğine dönüşür. Japonya’daki Hachi isimli bir köpeğin hikayesinden ilham alınarak çekilen film, her yaştan birçok insanı gözyaşlarına boğmayı başarıyor.
Benim Adım Sam – I Am Sam (2001)
Başrollerini Sean Penn, Dakota Fanning ve Michelle Pfeiffer’in paylaştığı “Benim Adım Sam” beyninde bir gelişme problemi olduğu için 7 yaşında bir çocuğun zekasına sahip olan Sam’in, kızı Lucy’le yaşadığı hayata ayna tutar. Tüm farklılıklara rağmen kızıyla mutlu ve huzurlu bir hayat kurmayı başaran Sam, sosyal hizmetlerin gazabından kurtulabilecek midir? İçinizi sıcacık duygularla dolduracak “Benim Adım Sam”, Sean Penn’in başarılı oyunculuğuyla sizi bambaşka bir dünyanın gerçeklerine götürüyor.
Yedi Yaşam – Seven Pounds (2008)
Gizem, bedel ödeme, pişmanlık, dostluk, aşk gibi birçok temayı içinde barındıran “Yedi Yaşam”, 7 farklı isimle yolu kesişen ve hayatı değişen Ben’in yaşadıklarını konu alır. İntiharın eşiğindeki Ben, hayatına dahil ettiği bu 7 insana yardım ederek onların bakış açılarını değiştirmeyi kafasına koyar. 7 kişiden bir tanesi ise hiç beklemediği bir şekilde onun hayatına etki edecektir. Farklı duyguları bir arada hissedeceğiniz “Yedi Yaşam”da kendinizden mutlaka bir şeyler bulacaksınız.
Sen Dünyaya Gelmeden – Twice Born (2012)
Savaş gerçekliği, aile kavramı, aşk gibi temalarla harmanlanan “Sen Dünyaya Gelmeden” birbirini çok seven bir karı kocanın çocuk sahibi olma uğraşlarını Bosna Savaşı’nda yaşanan olaylarla birlikte ele alır. Yeni doğmuş oğluyla ülkesini terk etmek zorunda bırakılan Gemma’nın hikayesini izlerken gözyaşlarınızı tutmakta zorlanabilirsiniz. Penelope Cruz ve Emile Hirsch’in yanı sıra filmin başrolleri arasında yer alan Saadet Işıl Aksoy da yapımı daha da merak edilir kılmaya yardımcı oluyor.
İlginizi çekebilir: Duyularınızı Harekete Geçirecek 7 Film Önerisi