YAZAN: MELTEM FAKABASMAZ

Yoga yapmaya başladığım ilk zamanlar, merakım kadar yargılarım da bana mat üstünde eşlik etti. Bedeninle buluşacaksın hatta onunla bir oluşunu deneyimleyeceksin diyen hocalara garip garip bakıyordum çünkü yogayı ilk defa bir spor merkezinin aynalarla çevrelenmiş bir stüdyosunda deneyimliyordum. Kaslanmış mıyım, doğru yapıyor muyum, dışarıdan nasıl gözüküyorum, yanımdakinden daha mı iyiyim ya da daha mı kötüyüm gibi temelinde bedensel kaygılarımızı, dolaylı yoldan egomuzun beslenmesine hizmet eden spor stüdyolarının içindeki aynaların sayesinde bedenim ile bağlantıya geçemedim, hatta ondan uzaklaştım. Beden ile olan ilişkimde öncelik dış görünümümdeydi. Spor salonlarının duvarlarında yazan motive edici sözlerdeki gibi kaslanmak ve güçlenmek gerekliydi. Fakat yogada kaslanmak kadar esnemek, hareket kadar durmak da vardı. Yoga yolculuğum beni kas hafızası ve bedenin stresle olan ilişkisini keşfetmeye götürdü.


Kas hafızası nedir?

Bedenlerimizde altı yüz adet kas var ve onların hafızası var. Kaslarımız belirli hareketleri öğrenmelerinin ötesinde bilgelik ve zekaya sahipler. Kasların hafızasının farkındalığı kinesiyoloji, anatomi, fizyoloji, yoga terapi gibi pek çok şifa yönteminin geliştirilmesini sağladı. Bedenlerimizin gerçekten ne kadar zeki ve mucizevi olduğunu görmezden gelmemiz mümkün değil. Spor salonlarından sonra yoga stüdyolarında yoga yapmaya başladığımda ciddi bir farklılık yaşadım. Artık aynalar yoktu; ne yapıyorum, nasıl yapıyorum ve nasıl görünüyorum düşüncesi arka planda kalmaya ve ne hissediyorum düşüncesi ön plana geçti. Yogada derinleştikçe bedenimle sanki ilk kez karşılaşmış olmanın heyecanını yaşadım. Beni dinliyordu, onu yönlendirebiliyordum ve derdinin sadece güçlü olmak, kaslanmak, zayıflık olmadığını öğrendim. İyi hissetmek istiyordu, dışarının yargılarından özgürleşmek, içeri ile bütünleşerek bütünselliğinin farkına varılmasını istiyordu.

Yoga ve yoga terapi yoluyla kaslarımızla daha derin bir bağ geliştirdikçe, vücudumuzun söyleyecek çok şeyi olduğunu görüyoruz. Günlük yaşamlarımızda bedenimizin bizimle paylaşmaya çalıştığı mesajların çoğunu genellikle görmezden geliriz. Onu duymayız çünkü bizimle iletişim kurduğunun farkında değiliz. Bana göre bedenlerimiz ruhumuzun barometresi gibi. Kendini hislerle ifade ediyor. Ruhumuzun baskılandığını bedenimizdeki sıkışıklıktan veya ruhumuzun coşkunluğunu kalp atışımızın ritminden fark edebiliriz. Sağlıklı olmanın ve şifalanmanın yolu dinlemek, hissetmek ve bedenimizin bilgeliğini kabul etmekle gerçekleşiyor.

Stres karşısında beden nasıl bir tepki gösterir?

Kendimizi tehdit altında hissettiğimiz travmatik bir durumda olduğumuzda Psoas kası hayatta kalma mekanizmamızın ayrılmaz bir parçası olarak bize uyarılar gönderir. Algılanan bir tehdit ile kalp atış hızını ve kana giden oksijeni artıran, ayrıca kaslarımızı çalışmaya hazır hale getiren adrenalin gibi stres hormonlarını serbest bırakır. Yaşanan travmaya tepkisel olarak Psoas kasılır ve biz donarız. Hayati organlarımızı korumak ve hayatta kalmak için genellikle otomatik bir hareketle vücudu bir top veya cenin pozisyonunda kıvırırız.


“Kişinin yaşamında meydana gelen her bir travma; hücre belleğine, zihinsel/bilişsel belleğe ve kas belleğine yüklenir.”

Emily A. Francis

Beden nasıl kayıt tutar?

Hayatta kalma çabası içindeyken genellikle bilinçli ya da bilinçsiz olarak acımızı ve ıstırabımızı gizlemeyi, bastırmayı ya da inkar etmeyi tercih ederiz. Çoğumuzun gelişim dönemi yaşadığı travma olaylarını hatırlamıyor olma ihtimali yüksektir. Onları farkında olmadan boşaltmış veya korkular, yetersizlik, suçluluk, utanç ve suçlama duygularıyla sarmalanmış hale getirmiş olabiliriz. Vücudumuzdaki çözülmemiş gizli travmalar; kişiliğimizin ifadesini, hayattaki eylem ve tepkilerimizi etkiler. Zamanla travma ve ona bağlı duygular canlı canlı gömülebilir, görünüşte unutulabilir. Ama kas hafızamız asla unutmaz, Pandoramızın kutusu olur. Psoas kası ve travma arasındaki ilişkiyi böylece daha net anlayabiliriz.

Kas hafızası ne kadar sürer?

Kalıplar, acı ve duygular bilinçaltımızın derinliklerine doğru itilirken, bu anıların sorumluluğunu taşıyan bedenlerimiz olur. Kas hafızası sürekli bir kasılma içinde yaşayabilir. Fakat genellikle hiç beklemediğimiz anda, kendiliğinden gelen tepkisel davranışlar ile yüzeye çıkar. Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nu bu duruma örnek olarak belirtebiliriz. Beklemediğimiz bir anda kendimize olan güvenimizin, yaşam kıvılcımımızın ve canlılığımızın yok oluşunu yaşayabiliriz. Korku, bir zamanlar kendimizden emin olduğumuz benlik duygumuzu küçültebilir. Tabii bunun tersi de mümkün; kendimizi korumak için küstah, saldırgan ve otoriter olabiliriz. Sinir sistemimiz hayatta kalmamıza yardımcı olmak için çalışırken, bunların çoğu bilinçli farkındalığımızın altında gerçekleşir.

İyileşmenin yolu hisleri dinlemek

Beden ve zihnimiz iyileşmek istiyor. Şifalanması için neye ihtiyacı olduğunu da bize hislerimizle dile getiriyor.


“Zihni dinginleştir, ruhun konuşsun.”

Ma Jaya Sati Bhavagati

Yaşamlarımızda iyi hissetme arzusunun bize destek, rehberlik ve şifa aramaya motive edecek kadar güçlü olduğu bir nokta gelir. Bazen bu yaşam yolumuzda büyük bir engele çarptığımızda meydana gelebilir; hastalık, kaza, sevilen birinin veya kariyerin kaybı, terk edilme, işten atılma gibi. Bu uyanışla beraber şifalanmaya doğru giden yolun başladığının habercisi olabilir; kendimizi şu anda artık bize hizmet etmeyen gizli bir geçmişten kurtarmak, öz şefkat ve nezaketle bedenimize güvenmeyi öğrenmek. Kalplerimiz bizi lütuf ve sevgi yerine geri çağırıyor.

Yoga ile kas hafızası geliştirme

Yoga, kendinizin beğendiğiniz ve beğenmediğiniz tüm parçalarını, aydınlığınızı ve gölgelerinizi, bedeninizi, zihninizi, ruhunuzu bir denge ve özgürlük durumunda bir araya getirmek demek. Yoga sayesinde bedenlerimiz artık tek boyutlu değil. Duygularımızın ve duyumlarımızın farkındalığını derinleştirme ve kabul etme yoluyla bedenlerimizin yakın arkadaşı hatta sırdaşı bile olabiliriz. Öz şefkat, nezaket, anda mevcudiyet, nefes ve derinleşen bir iç keşifle beraber bedenimizde yeniden iyi hissetmeye başlarız. Mucizevi bedenimize ve onun doğuştan gelen iyileştirme yeteneğine güvenmeyi öğreniriz.

Güne dingin ve odaklı başlamak için yoga akışı videosu

Yeni bir güne zihnin dingin ve odaklı başlamak istersen, her seviyeye uygun bu pratiği yapabilirsin.




Meltem Fakabasmaz

İstanbul’da doğan Meltem, FMV Işık Lisesi'ni ve Doğu Akdeniz Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümünü bitirdi. 2015 yılından bugüne kadar 1500 saatten fazla yoga, meditasyon, mindfulness gibi eğitimlerle insanın iyi olma haline yardımcı olmak üzere yol alarak devam ediyor. Halen severek yapmaya devam ederken; öğretmek kadar öğrenci ruhunu da korumayı ve keyfini...



BLOOM SHOP