2024 yılının en çok konuşulan kitaplarından olan Intermezzo, okuru kayıp, pişmanlık ve ilişkiler üzerine bir keşfe çıkarıyor. Karakterlerinin duygusal karmaşasını ve içsel çatışmalarını işleyen Sally Rooney’nin son romanı Intermezzo‘yu sizin için inceledik.
İrlandalı yazar Sally Rooney’nin dördüncü kitabı Intermezzo, yazarın sıkı okuyucuları tarafından büyük bir heyecanla karşılandı. Arkadaşlarla Sohbetler, Normal İnsanlar ve Güzel Dünya Neredesin? gibi çok satan eserlerin yazarı olan Rooney, her kitabında ilişkilerin derinliklerine inmeyi başarıyor. Karakterleri arasındaki dinamiklerde, kendimizden veya çevremizden izler bulmak mümkün. Aile, arkadaşlık ve romantik ilişkileri içten bir biçimde ele alırken, karakterler aynı zamanda sosyal, ekonomik ve politik sorunları da irdeliyor. Rooney’nin romanları, düz bir olay örgüsünden ziyade karmaşık ilişkiler ve derinlikli karakterlerle şekilleniyor. Bu da her bir hikayeyi zenginleştiriyor.
Ekim ayında yayımlanan Intermezzo, hem Rooney’nin sadık okuyucuları hem de kitabın etkili iletişim kampanyası sayesinde büyük ilgi uyandırdı. Kitabı sevenler kadar, yazarın diğer kitaplarına kıyasla daha az beğenen incelemeler TikTok’un kitap topluluğu olan #BookTok’ta yer aldı. Eğer Intermezzo’yu henüz okumadıysanız, bu yazıya daha sonra dönmeyi tercih edebilirsiniz. Ancak eğer kitabı bitirdiyseniz ve hala hakkında konuşmaya doyamadıysanız, okumaya devam edin!
Kitabın konusu nedir?
Intermezzo, babalarını yakın zamanda kaybeden Peter ve Ivan adlı iki kardeşi merkezine alıyor. Peter 32 yaşında bir insan hakları avukatı, Ivan ise 22 yaşında bir satranç dahisi. Kitap, iki kardeşin yas sürecini ve aralarındaki ilişkiyi ana tema olarak işliyor. Aynı zamanda kardeşlerin farklı dinamiklerdeki romantik ilişkileri, pişmanlıkları, geleceğe dair karamsarlıkları ve hayata tutunma çabaları derinlemesine ele alınıyor.
Daha dışa dönük, sosyal ve kontrolcü bir kişiliğe sahip olan Peter ile içine kapanık, satranç dahisi ve kabullenici Ivan’ın yakın bir ilişkisi yok. Hatta farklılıkları nedeniyle birbirlerine zaman zaman negatif duygular besliyorlar. Babalarının vefatı sonrasında bu duygular daha da yükselirken, kardeşlerin birbirleriyle bağ kurmaya duydukları ihtiyaç onları zorluyor. Bu süreçte Ivan’ın kendinden yaşça büyük olan Margaret ile kurduğu ilişki, kardeşlerin arasını daha da açıyor. Peter ise eski sevgilisi ve ilk aşkı Sylvia ile tahmin edilmesi güç Naomi arasında kalıyor.
Kimin bakış açısından yazılmış?
Karakterlerin bakış açısından okuduğumuz hikayeyi ana karakterler Ivan ve Peter dışında yan karakter olan Margaret’in bakış açısından da takip ediyoruz. Margaret’ın bakış açısından okuduğumuz bölümler, Ivan ile Margaret’ın ilişkisini daha iyi anlamamıza yardımcı oluyor. 22 yaşındaki Ivan daha içe dönük, romantik deneyimi az, geçmişte kadınlara karşı negatif görüşlere de sahip olmuş ve şefkatli ilişkiler kuramamış bir karakter. 36 yaşındaki Margaret ise evlenmiş ve hala boşanma sürecinde olan, kendine hayatı boyunca verilen rollere sıkışmış bir kadın. Ivan’ın yas sürecinde tanışan bu ikilinin ilişkisi, her iki bakış açısından da incelenerek okuyucuyu tatmin ediyor. Bu şekilde, iki tarafın birbirine neden çekildiği ve aynı zamanda bu ilişki etrafında kurdukları endişeler yüzeysel olmadan işlenebiliyor.
Peter’in bölümleri ise Ivan ve Margaret’inkilere kıyasla daha yoğun geçiyor. Peter’in zihin akışını takip ettiğimiz bu bölümleri okumak çok da kolay değil. Huzursuz, yerinde duramayan ve rahatsız bir zihin yapısına sahip olan Peter’in düşünceleri epey dağınık. Karakterin odak sorununu sıklıkla hissettiğimiz bu bölümlerde, tekrarlanan cümleler ve kalıplar yer alıyor. Bölümün başında geçen bir cümle bazen tekrar tekrar, konudan bağımsız bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu da takılı kalmış, kaygılı bir zihni başarıyla yansıtıyor. Takip etmesi zor olan bu bölümler, okuyucuların hikayeye adapte olabilmesini güçleştiriyor.
Üç farklı ilişki türünün incelemesi
Kitapta neden-sonuç ilişkileri başarıyla işleniyor. Üç ana olay örgüsünden ilki olan Peter ile Ivan’ın arasındaki ilişki kitabın başında yalnızca karakter çatışmasından doğan bir anlaşmazlık olarak görülüyor. Hikaye ilerledikçe bu ilişkinin tüm aile dinamiklerine yayılmış katmanlarına aşina oluyoruz. Küçüklüklerinde daha yakın bir ilişkiye sahip olan abi kardeşin ilişkilerinin hangi noktada kopma noktasına geldiğini kitabın ilerleyen bölümlerinde okuyoruz. Ebeveynlerinin ayrılığı ile başlayan ve babalarının vefatının ardından artık bastırılamayan bu duygular, böylece anlam kazanıyor.
Kitapta Ivan ve Margaret’in arasındaki ilişki, Peter ile Naomi’nin ilişkisine bir tezat oluşturuyor. İkisi de benzer yaş farklarına sahip bu romantik birliktelikler, toplumun kadının ve erkeğin yaşça daha büyük olduğu farklı ilişki biçimlerine olan bakışını açıkça ortaya koyuyor. Peter bu konuda herhangi bir yorum almazken, Ivan abisinden dahi destek göremiyor. Bu durum ilişkilerinin geleceği dahil birçok konuda kısıtlanmış hissetmelerine yol açıyor.
Romantik aşkın farklı biçimleri ve aynı anda birden fazla kişiyi sevebilmenin mümkünlüğü de Peter’in merkezinde işleniyor. Hayatındaki birbirinden farklı iki kadın arasında sıkışmış hisseden Peter, geçmişi ile geleceği arasında bir seçim yapması gerektiğini hissediyor. Aşina olduğu geçmiş hayatına özlem duyan Peter, kurduğu yeni ilişkide de bir o kadar güvensizlik duyuyor. Kontrolde olmayı bir konfor haline getiren karakter, kendini tamamen kontrolü dışında olan durumlar içerisinde bulunca zorlanıyor. Üç farklı karakterin yer aldığı bu dinamik yine toplumda pek de kabul görmeyen bir ilişki biçimine ışık tutuyor. Fakat yazar her durumun eşsizliğini açıkça ortaya koyarken, olay örgüsünü başarıyla işleyerek okuyucuyu var olan durum ile barıştırıyor.
Zorlu aile dinamikleri, yas, yaş farkı olan ilişkiler ve toplumun bu ilişkilere bakış açısını konu alan Intermezzo, bana göre yazarın en olgun eseri. Karakterler arası ilişkilerin birçok farklı boyutu araştırılırken, yas duygusu boğucu olmadan fakat etkili bir şekilde işleniyor. Hikâyeyi takip etmek bölümlere göre zorlaşıp kolaylaşsa da bu durum yazarın anlatımında bir eksikliğe işaret etmiyor. Hatta karakterleri daha yakından anlamamızı kolaylaştırıyor. Yazarın diğer eserleri kadar akıcı bir okumayı garantilemese de Intermezzo, duygusal yoğunluk açısından kesinlikle tatmin ediyor.