YAZAN:BURCU ERBAŞ

Hayatta bizleri geri çeken endişe, yalnızlık ya da korkudan kurtulmak ister miydiniz? Cambridge Üniversite’sinde zihinsel sağlık üzerine uzmanlaşan Dr. Olivia Remes, negatif duyguların zihnimizde nasıl tepkiler uyandırdığını ve bunlardan kaçmanın yollarını bilimsel olarak araştırıyor. Yaptığı çalışmaların sonucunu The Instant Mood Fix isimli kitabında toplayan Dr. Olivia Remes’e göre kötü ruh hallerinden çıkmanın yolları düşündüğümüzden daha basit!


Anksiyete yaşadığınızda

Dünya’da yaşayan her 4 kişiden 1’i anksiyete yani endişe bozukluğu yaşıyor. Yapılan detaylı araştırmalar, endişe seviyeleri yüksek olan insanların eğer başa çıkma yolları varsa zihinsel sağlıklarını koruyabildiklerini yoksa anksiyete bozukluğu yaşadıklarını gösteriyor. Remes’e göre insanlar kendi özel yollarını yaratabiliyor fakat eğer bunlar yeterli gelmiyorsa aşağıdaki 3 yola başvurulması yardımcı oluyor:

İlki, hayatımızı sadece biz kontrol ediyormuşuz gibi hissetmekten geçiyor. Yani endişelenmek, fazla düşünmek yerine direkt olarak karar almaya başlamak, aksiyona geçmek, gerekirse hata yapmak ama ertelememek gerekiyor.

İkincisi ise kendimizi affetmekten geçiyor. Bir arkadaşımız yaptığı her işi kötü yaptığını söylese ona üzülüyor ve düşüncelerinin doğru olmadığını söylüyoruz. Buna rağmen kendimize bu merhameti hiç göstermiyoruz. Kaygılarımız yüzünden yapamadıklarımız; randevuya gidememe, birisiyle konuşamama gibi durumları boş vermemiz, utanç duyduğumuz geçmiş hatalarımızı affetmemiz ve arkadaşımıza verdiğimiz şefkati kendimize göstermemiz gerekiyor.

Sonuncu yol ise hayatta belirli bir amaca, anlama tutunmakla başlıyor. Başkaları için yaşamak, hayatta kalmak için bir sebebe sahip olmak kafamızın içinden çıkmayı kolaylaştırıyor. Gönüllülük yapmak, bilgi birikimimizi paylaşmak, gelecek nesillere yardımı dokunacak aksiyonlar almak endişe bulutunu dağıtmaya yardımcı oluyor.

Karasızlık yaşadığınızda

Bir günde bile birçok karar vermemiz gereken durumla karşılaşıyoruz. Bazı kararlar öğlen yemekte ne yiyeceğimiz kadar basitken bazıları hangi doktora gideceğimiz veya mesleği seçeceğimiz gibi hayat değiştirici etkiye sahip kararlar oluyor. Her iki türlü de aksiyona geçme aşamasına geldiğimiz anda kararsızlık yaşayabiliriz.

Kararsızlık yaşadığımız bu anlarda kararın büyük ve ciddi mi yoksa küçük ve önemsiz mi olduğunu belirlememiz gerekiyor. Araştırmalara göre büyük kararlar alacağımız sırada neyi seçeceğimizi bilmiyorsak içgüdülerimizi, sezgilerimizi dinlemek doğru kararı vermemizi sağlıyor. Tam aksine küçük kararlar alırken de artı, eksi listesi yapmak ve daha mantıklı olan opsiyonu seçmek öneriliyor.

Kendinizi yalnız hissettiğinizde

Üzüntü, mutluluk, acı çekmek gibi duyguları tamamen içimizde yanı zihnimizde yaşıyoruz. Bu duyguları tetikleyen; yalnızlık gibi durumlar da aslında sadece zihinlerimizde gerçekleşiyor. Bu nedenle yalnızlığı yenmenin ilk adımı dünyaya farklı gözlerle bakmaktan geçiyor.

Remes’e göre yalnızlığı yenmenin ilk yolu bir an önce olabildiğince çok kişi ile konuşmaya başlamaktan geçiyor. Günlük hayatta sürekli olarak karşılaştığımız; kasiyer, otobüs şöförü, garsonlar kısacası herkesle iletişimimizi kapsıyor. Bu durum en az beklediğimiz anlarda bile gerçek bağlar kurabilme şansımızı arttırıyor.

İkinci yolu ise kendimizi başkalarına açmaktan geçiyor. Yalnızlık çeken kişiler çoğu zaman tek taraflı ilişkilere sahip oluyor. Yani karşı taraf kadar kendileri hakkında bilgi paylaşmıyor, düşüncelerini, hislerini söylemiyor. Bu nedenle yalnızlık hissettiğimizde, o an riskli gibi gelse de, hikayelerimizi anlatmamız, düşüncelerimizi paylaşmamız gerekiyor. Sonucunda kişilerin tekrar tekrar yanımıza gelmek isteyeceği, samimi ve gerçek bağlar kurabiliyoruz.

Motivasyonunuz düştüğünde

Birçoğumuz için bir işe başlamak, işin aslından daha zorlayıcı geliyor. Başlanacak işi eksiksiz, hatasız, “mükemmel” yapma isteği ve o an birçok nedenden ötürü kendimizi yeterli hissetmeyişimiz motivasyonumuzu düşürüyor ve yapmamız gerekenleri erteliyoruz.

Erteleme isteğini engellemenin çözümü ise yapacağımız işi kötü yapmaktan geçiyor. Araştırmalara göre baştan savma hatta kötü başlanan bir iş mükemmeliyetçiliği devreden çıkardığı için ileri vadede daha iyi sonuçlar çıkarıyor. Aniden, üzerine çok düşünmeden başlamak işlerin daha yolunda gitmesini sağlıyor. Bu da motivasyonun giderek artmasına ve bir sonraki aksiyonların daha kolay alınmasına yardımcı oluyor. Sonucunda ise çoğu zaman geri dönüp hatalarımızı düzeltme şansımız oluyor.

Emin olmadığınızda

Kendi zihinlerimizde bile kendimize yakıştıramadığımız hayallerimiz, erişemeyeceğimizi düşündüğümüz başarılarımız bulunuyor. Bu anlamsız inanışlar sadece gerçek potansiyelimizi sınırlamaya yarıyor. Ya olmazsa veya zaten olmaz düşüncesi zihnimizde birçok olası engelin belirmesine sebep oluyor. Bu da bizi kendimizden emin olmayan, korku duyan, endişelenen bir ruh haline sokuyor.

Bu gibi durumlarda “Hata yapmayacağımı bilsem, ne yapardım?” sorusunu sormak gerekiyor. Soruya vereceğimiz cevap isteklerimizi, önceliklerimizi hatalı inanç mekanizmamızdan uzakta görmemizi sağlıyor.

Kontrolünüzü kaybettiğinizi düşündüğünüzde

Bilinçli bir şekilde bir aksiyona geçtiğimiz veya kendimizi alıkoyduğunuz her durumda öz kontrolümüzü kullanıyoruz. Eski sevgilimize mesaj atmamak veya bir içki daha içmemek gibi limitleri daha iyi versiyonumuza erişebilmek adına koyuyoruz. Fakat bazen dürtülerimize karşı koymak çok zor olabiliyor.

Kontrolü kaybettiğimizi düşündüğümüz anlarda hiç öz kontrolümüzün olmadığı düşüncesini bir kenara koymamız gerekiyor. Araştırmalar öz kontrolün oluşturulabilir, geliştirilebilir bir yetenek olduğunu kanıtlıyor. Küçük rutinler edinmek; her hafta 2 kere aynı saatlerde yürüyüşe çıkmak gibi, hayatın geri kalan kısımlarına da oluşan öz kontrol mekanizmasını taşımaya yetiyor.

Kalbiniz kırıldığında

İlişkilerin, evliliklerin, partnerliklerin bitimi tarafların ya suçu tamamen karşı kişiye atmalarına ya da hepsini tek başlarına üstlenmelerine sebep oluyor. Bu durum kişilerin mutluluk seviyelerine direkt bir etki gösteriyor. Taraflar ya kin tutuyor ya da kendilerini çok sert öz eleştiri yağmuruna tutuyor.

Böyle durumlarda ilişkinin neden bittiğine; iletişim bozukluğu, zevklerin, değerlerin değişmesi, hayattan başka beklentilerin olmasına odaklanmak gerekiyor. Yaşanan zorlu konuları düşünmek ayrılığı mantık çerçevesine oturtuyor ve kalp kırıklığının daha kolay atlatılmasını sağlıyor.



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP