Korkunun insan hayatında koruyucu bir özelliği var. Akut korku, fiziksel veya duygusal güvenliğe yönelik potansiyel bir tehdit olduğunu gösteren son derece normal bir duygu aslında. Bir kaza anında, tekinsiz bir sokaktan geçerken ya da ani bir tehditle karşılaştığımızda bu duygu vücudun stres hormonları (adrenalin, noradrenalin, kortisol ve endorfinler) salgılamasına neden olarak kaçma, savaşma ya da donma reflekslerini devreye sokuyor ve yaşamımızı kurtarmamızı sağlıyor. Nesiller boyunca atalarımız bu refleks sayesinde hayatta kaldılar. Peki akut korkudan farklı olarak kronik korku nedir ve kendini nasıl gösteriyor? Sizler için yazdık.
Kronik korku nedir?
Kronik korku yoğun, sürekli devam eden bir endişe halidir. Stresli durumlarla karşı karşıya olmak, yaşanan travmatik olaylar, gergin iş ortamı, huzursuz bir ev yaşantısı, ülkedeki belirsizlikler, savaş ve terör ortamı, olumsuz haberlere sürekli olarak maruz kalmak kronik korkunun oluşmasında tetikleyici sebepler olabiliyor. Kronik korku, geleceğin güvenilir bir yer olmadığına ve kötü şeyler olacağına dair düşüncelerin zihinde dönüp durmasıyla oluşuyor. Akut korkudan farklı olarak, herhangi bir tehdit olmadığı halde, tehdit varmışçasına tepki vermemize sebep oluyor. Uzun vadede daha derin kaygı bozukluklarının nedeni de olabiliyor.
Kronik korku, yaşam alanımızı daraltıyor. Hayatımızı ele geçirmeye başladığında, potansiyelimizi tam anlamıyla gerçekleştiremememize, risk almaktan, yeni şeyler denemekten çekinir hale gelmemize neden olabiliyor. Böylece konfor alanımızda kalmayı büyümeye tercih ediyoruz. Başarıdan veya başarısızlıktan korktuğumuz için sonsuz bir erteleme döngüsüne girip kendimizi çeşitli şekillerde uyuşturabiliyoruz. Gerçekçi olmak için hayal kurmayı bırakıyoruz. Sınırlarımızı tam belirleyemiyoruz. İnsanları kaybetmekten endişeleniyoruz. Bizim hakkımızda ne düşündüklerinden korkarak “evet” demek isterken “hayır”, “hayır” demek isterken “evet” der hale geliyoruz. Korku temelli bir yaşam bizi öz benliğimizden uzaklaştırıyor. Başkalarını mutlu ve memnun etmek kendi mutluluğumuzdan daha önemli oluyor. Hayatımızla ilgili önemli kararlar vermemiz zorlaşıyor, zihnimiz karışıp bulanıklaşıyor. Korkunun yönetimindeki bir dünya güvenilmez ve sürekli kontrolün elde tutulması gereken bir yer haline geliyor.
Kronik korku kendini bedenimizde nasıl gösteriyor?
Kronik korkunun fiziksel etkileri de yadsınamayacak kadar fazla. Sürekli korku içinde olarak, vücuda yüksek seviyede stres alarmı verdiğimiz için stres hormonlarını aşırı aktif bir hale getiriyoruz. Kortizol, özellikle uzun süreli stres durumunda, bağışıklık sistemini baskılıyor. Bu da vücudu hastalık ve enfeksiyonlara açık hale getiriyor. Kronik korku aynı zamanda hormonal bozukluklar, uyku döngüsünün bozulması, yeme bozuklukları, baş ağrıları, kas ve vücut ağrıları gibi pek çok işlev bozukluğuna da sebep olabiliyor.
Kronik korkunun önüne nasıl geçebiliriz?
Yaşama “evet” deyin.
Sorunları çözmenin ilk adımı kararlılık. “Ben korkunun ötesinde bir yaşamı hak ediyorum ve öyle ya da böyle bunu çözmenin bir yolunu bulacağım” dediğinizde, beyninizi sorunu çözmek için kaynakları görmeye programlarsınız. Dikkat neredeyse enerji o yönde akar.
Korkunuzun sebebini bulun.
Korkuya odaklanarak içsel bir araştırmaya girin. Tam olarak neden korkuyorsunuz? Hangi düşünceler sizi bu korku döngüsünde tutuyor? Bu düşünceler gerçek mi, yoksa geçmiş deneyimlere dayalı kurgular mı? Korkarak yaşamak, yaşam kalitenizi hangi anlamlarda etkiliyor?
Korkunun ötesinde ne olduğunu merak edin.
Bu korkuyu aştığınızı hayal edin. Korkularınızın olmadığı bir yaşamda sizi neler bekliyor? Nasıl bir versiyonunuza ulaşacaksınız? Yaşamınız nasıl ve ne derece farklı olacak?
Kendinize anlattığınız hikayeyi değiştirin.
Herkesin kendine tekrar tekrar anlattığı bir hikaye var. Kendi kendinize neler söylüyorsunuz? Şunları mı?Herkes yapar ben yapamam, istediklerimi yaparsam başkalarını mağdur ederim, benim ne istediğim önemli değil, gerçekçi olmak lazım, ben iyi şeyleri hak etmiyorum, insanlar ve dünya güvenilir değil… Sizin hikayeniz ne?
Sevdiklerinizden destek alın.
Sevgi, korkunun panzehiridir. Sağlıklı bir sosyal ağ, sevgi bağlarını güçlendirmenizi, yaşama daha fazla inanmanızı ve güvenmenizi sağlayacaktır. Size destek olabilecek insanları, ailenizi ve sevdiklerinizi daha sık görün, onlarla sevgi dolu ve nitelikli vakit geçirin.
Yüzleşmeye hazırlanın.
Tony Robbins, konfor alanında olmak ve konfor alanından çıkmakla ilgili ikisinin de acı olduğundan bahsediyor. Acılardan acı beğeneceğiz: Biri tanıdık acı, diğeri ise gölge tarafla yüzleşmenin tanımadığımız acısı.
Tüm bunların yanı sıra, sinir sistemini güçlendirmek için egzersizi, yoga ve meditasyon yapmayı, gülmeyi, dans etmeyi, şarkı söylemeyi ve sağlıklı beslenmeyi de rutinlerinize dahil edin.