YAZAN: BURCU ERBAŞ
FOTOĞRAF: BRITISH VOGUE

İlk defa TikTok’ta ortaya çıkan “Lucky Girl Syndrome” şu anda 150 milyon izlenmeye ulaşan bir hashtag’e sahip. Etiketlendiği videolarda başlarına gelen tüm olumlu gelişmeleri çok şanslı olmalarına bağlayan kişiler bulunuyor. İlk bakışta bu anlatımda herhangi bir terslik yokmuş gibi dursa da bu kişiler yaşadıkları tüm (!) güzelliklerin evren tarafından gözetildikleri ve çok şanslı oldularına tüm kalpleri ile inandıkları için gerçekleştiğine inanıyorlar. Bir başka deyişle iyi ve olumlu düşünmenin gerçekten de iyi ve olumlu sonuçlar getirdiğini savunuyorlar. Yine TikTok üzerinden popülerleşerek hayatımıza giren “manifestation” tekniğine atıfta bulunan Lucky Girl Syndrome her iyiliği şansa yoran tekdüze mantığı ile çok önemli bazı gerçekleri gözden kaçırabiliyor: Modern yaşamda şanslı olmak demek ayrıcalığa sahip olmak demek ve hayatın daha iyiye gitmesi pasif değil proaktif bir süreç. En yeni sosyal medya trendi Lucky Girl Syndrome neden problematik olabilir ve gerçek bir fayda sağlayabilmesi için nasıl yeniden çerçevelendirilebilir?


Lucky Girl Syndrome “Şanslı Kız Sendromu” nedir?

Luck Girl Sydrome’u “kapmış” kişiler de kendilerine ve çevrelerine hep ne kadar şanslı olduklarını, başlarına sürekli güzel şeylerin geldiğini, fırsatların önlerine düştüğünü söylüyor. Kendileri ile konuşurlarken hep olumlu bir dil kullanmalarının yanı sıra daimi bir manifestation döngüsü içinde yaşıyorlar. “Ne kadar çok şanslı olduğunu söylersen bu o denli senin gerçekliğin olur ve gerçekten de şansın yüzüne güldüğü pozitif deneyimler yaşarsın.” mantığına tutunuluyor. Bu “şanslı kızların” kullandıkları en popüler mantra ise “Her şey benim lehime yaşanıyor.”


Lucky Girl Syndrome’u aslında manifestation dünyasına ilgi duyan kişilerin aşina olduğu bir temele dayanıyor: Çekim yasası. Kökenleri neredeyse 1800’lü yıllara dayanan bu felsefe, düşüncelerimizin ve duygularımızın yaydığı enerjinin neler yaşayacağımızı etkilediğini savunuyor. Eğer pozitif düşünceler ve iyi hisler yayarsak deneyimlerimizin de güzel olacağını tam tersi negatif düşünce ve hisler içinde olmanın da kötü deneyimler getireceğini söylüyor. Yani dışarıya yaydığımız tavır neyse hayat da bize onu getiriyor.

Olumlu düşünme olarak da adlandırılabilecek bu psikoloji, doğru kullanıldığı birçok durumda gerçekten de daha iyi sonuçlar elde edebilmemizi sağlıyor. Örneğin hayata karşı olumlu bir bakış açısına sahip olmak kronik stresin ve bedensel enflamasyonun azaltılmasına, hastalıklara karşı direnç geliştirilmesine, sağlıklı yaşam süresinin desteklenmesine, daha sağlıklı kararlar alabilmeye, öğrenme ve gelişme kapasitesinin genişlemesine klinik olarak yardımcı oluyor.

Aynı zamanda pozitif bir iç ses geliştirebilmek öz sevgi ve güvenin desteklenmesinde, zihinsel ve duygusal dayanıklılığın geliştirilmesinde çok önemli bir yer tutuyor. Kişiyi güçlendiren cümlelerin tekrar edilmesi -örneğin mantralar- araştırmalara göre iyi olma halini gerçekten de destekliyor. Peki tüm bu olumlu yönlerine rağmen Lucky Girl Syndrome’u neden problematik olabilecek bir düşünce yapısı yaratıyor?

Şans mı yoksa ayrıcalık mı: Lucky Girl Syndrome neden problematik olabiliyor?

Manifestation’ın da en yanlış anlaşılan yanlarından hayalleri gerçekleştirmek için “efor gösterme” gerekliliği Lucy Girl Syndrome’unda tamamen göz ardı ediliyor. Hayatta sürdürülebilir olan hiçbir güzellik tek bir gecede, tamamen şans ile gerçekleşmiyor. Doğru yönde atılan küçük adımların ve iyi niyetlerin kümülatif birleşimi bize hayallerimizi getiriyor.

Her güzel deneyimin şans eseri veya evrenin bir getirisi olduğunu düşünmek ise modern yaşamın üzerine kurulu olduğu bazı ayrıcalıkların saman altına süpürülmesine yol açıyor. Ayrıcalıklarımıza gözümüzü kapamak da onlara sahip olmayan insanların yaşamları boyunca karşılaştıkları zorlukları yok saymak demek oluyor. Gerçek anlamda eşitliğin benimsenebilmesi için ayrıcalıkların bizlere nerede ve ne zamanlarda yardımcı olduğu veya aksine eksikliğinin ne zaman bizi hak ettiğimiz bir başarıdan alıkoyduğunu görebilmemiz gerekiyor. Ancak böylelikle eksikliğinden zarar gören kişiler için daha eşit şartlar yaratılabiliyor, varlığından faydalanan kişiler ise kimi “şanslarının” aslında modern yaşamın fırsat dengesizliğinden kaynaklandığını anlayabiliyor.

Bu etiketle paylaşılan videolarda şanslı olduğunu söylediği için güzel deneyimler yaşadığını belirten kişiler iyi görünümlü, zayıf, beyaz tenli, heteroseksüel ve çoğu zaman yüksek bir sosyo-ekonomik gelirden gelen kişiler oluyor. Genetik yatkınlıkları ve doğduğu ailenin zenginliği gibi kimsenin kontrol edemediği unsurların zeminini hazırladığı tüm “şanslar” aslında toplumsal güzellik algısına uymaktan (pretty privilege), maddi güce sahip olmaktan, etnik kökenden, cinsel kimlik ve yönelimden kaynaklanabiliyor.

Toksik pozitiflik içine girmeden manifestation yapılabilir!

Hayata karşı olumlu bir bakış açısına sahip olmak, destekleyici bir iç ses geliştirmek, etrafa pozitif düşünce ve duygular yaymak gerçekten de güzel deneyimler yaşamamıza yardımcı oluyor. Yaşamak istediğimiz hayatın zaten içinde olduğumuzu düşünmek, popüler deyimi ile manifestation yapmak, her daim eksiklik aramak yerine şükür duymamızı, bolluk zihniyeti geliştirmemizi, ruhsal sağlığımızı desteklememizi sağlıyor. Kurduğu bu gelişim zihniyeti ile aynı zamanda bizi hayallerimize doğru adım atmaya, gerekli eforları sarf etmeye de çağırıyor. Efor ve çalışmanın miktarı, maalesef modern yaşamın dayattığı ayrıcalıkların varlığına göre şekilleniyor.

Manifestation yapmak kimi “ayrıcalıklara sahip” kişi için çok daha kolay ve eforsuz gerçekleşebilirken kimisi için gerçekten çok fazla içsel ve dışsal çalışma, efor ve güçlü bir inanç gerektiren zorlayıcı bir pratik haline dönüşebiliyor. Bu ince ayrımı da hayatın en gerçekçi ve maalesef acımasız halinde kimi ne denli desteklediği belirliyor. Hepimize düşen sorumluluk, tüm kişisel gelişim ve spiritüel pratiklerimizi hayatın gerçeklerini reddetmeden, farkındalık ve anlayış içinde sürdürmek oluyor.



Burcu Erbaş

Burcu Erbaş, 2024 yılında Domus Academy Milano'da Visual Brand Design alanında yüksek lisansını, 2020 yılında ise Galatasaray Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi lisansını tamamladı. Live to Bloom'da dört yıldır içerik ve proje yöneticisi olarak görev yapan Burcu platformun görsel iletişiminde de aktif olarak rol alıyor. İyi yaşam alanında yazdığı içeriklerinde özellikle bütünsel...



BLOOM SHOP