YAZAN: BURCU ERBAŞ

2022 yılında artık birbirimize soramayacağız, söyleyemeyeceğimiz belli başlı kelime ve cümleler var. Küresel farkındalık trendleri eşitlikçi, kapsayıcı, hoşgörülü bir toplum kurmak için çabalarken gündelik yaşamlarımızı dolduran bazı “problematik” alışkanlıklarımız hep bir adım geriye atmamıza neden oluyor. Bir kişinin kilosu, etnik kökeni, cilt rengi, milliyeti hakkında bir yorum yapmak gibi “çocuk sahibi olma istekliliğinin” de masaya yatırılması, baskıcı ve ayrıştırıcı bir atmosfer yaratıyor. Her yaştan kişi tarafından maalesef yaygın şekilde kullanılan “Çocuk ne zaman?” sorusu, oluşturduğu domino etkileri ile özel hayat ihlali olmaktan öte ucu herkese dokunan veya dokunacak bir negatif sosyal bilinci körüklüyor.


“Çocuk ne zaman?” sorusunda ne problem var?

“Çocuk ne zaman?” sorusu veya daha “masumane” alternatifi “Çocuk sahibi olmak istiyor musunuz?” aslında çok bariz bir yönlendirme içeriyor: Çocuk sahibi olmalısınız. Karşı tarafa bir tür görev bilinci yükleyen bu soru, soran kişinin kim olduğuna bağlı olarak da anlam değiştiriyor. Belki de ancak bu sorunun yöneltildiği kişinin anlayabileceği bir alt metinde cinsiyet eşitsizliği, gelir eşitsizliği, ırkçılık, kuir düşmanlığı kişiye hissettiriliyor. Her şeyden öte herkesin çocuk sahibi olabildiği ve olmak istediğini tek bir cümle ile varsaymak, gerçekte bundan çok uzak olan birçok kişiyi oluşturulmaya çalışılan “ideal” toplumun dışına itiyor.

Çocuk sahibi olabilme yetisi ve isteği tamamen kişisel ve çoğu zaman özel bir bilgi iken en iyi niyetlerle bile bu soruyu yönelten kişinin hiç bir şekilde dışarıdan gözlemleyebileceği ve kendi kendine doğru fikre ulaşabileceği durumlar değil. Kimse kimseye bakarak onun çocuk sahibi olup olamayacağını, isteyip istemediğini, geçmişini ve gelecek planlarını bilemez. “Çocuk ne zaman?” sorusu belki de hiç bir zaman var olmayacak farazi bir zemin üzerine kurulur. Tam da bu nedenle duyan kişinin kulağına çok yüksek oranda ya alakasız ya gereksiz ya fazlasıyla sorgulayıcı ama en kötüsü tetikleyici şekilde gelir.

Neden her toplumda böyle bir adet var?

Peki bu sorudan büyük bir çoğunluk rahatsızlık duyuyorsa neden hala birbirimize “Çocuk ne zaman?” diye sormaya devam ediyoruz? Sadece Baby Boomer jenerasyonuna ait antik bir gelenek olmayan bebek sorgusu günümüzde, özellikle anne-baba olmaya “aday” Y kuşağı Millenniallar tarafından yaygın şekilde kullanılıyor. Çünkü çıkış noktası hala tek bir argümana dayanıyor: Çocuk sahibi olmak mutlu ve tatmin edici bir yaşamla eşleştiriliyor. Modern hayatın akışı; eğitim, iş, evlilikten hemen sonra gelen çocuk, herkesin “yapması gereken” bir adımmış gibi lanse ediliyor. Ne ailemden, ne arkadaşlarımdan çocuk sahibi olma baskısı görüyorum diyen bir kişi bile yüzyıllardır süregelen bu “peri masalı” anlatımının baskısında kaçamıyor. Bilinçaltımızda çocuk sahibi olmak hep “bir sonraki adım” olarak kalıyor.

Peki gerçekten çocuk sahibi olmak mutluluğun bir parçası mı? Amerika’da yapılmış bir araştırmaya göre hayır. Aynı yaş grubunda yer alan binin üstünde birey arasından yaklaşık dörtte biri çocuk sahibi olmayacaklarını belirtiyor. Daha sonra araştırmacılar bu grubun hayat tatmini ve mutluluğunu diğer grupla; anne-baba olmuş ya da olacaklar ile karşılaştırıyor. Sonuçlar arasında ise hiç bir fark gözlemlenmiyor.

“Çocuk ne zaman?” sorusundan sonra gelenler

En az ne zaman çocuk yapmak istediğini sormak kadar kişinin özelini ihlal eden bir soru neden çocuk sahibi olmak istemediğini sormak oluyor. Kişinin bilinçli şekilde verdiği çocuk sahibi olmama kararı; otonomisinin tadını çıkarmak, kariyerine odaklanmak, hiç bir zaman çocuk sahibi olma dürtüsüne sahip olmamak, dünyayı dolaşmayı istemek, yaşamından olduğu gibi mutlu olmak gibi sayısız nedenden dolayı olabiliyor.

Aynı zamanda daha “geç” çocuk sahibi olmanın da, yine başka insanları ilgilendirmeyecek, birçok nedeni olabiliyor. Eğitime devam etmek, kariyerinde ilerlemek, partner ile ilişkinin o seviyesinde olmamak, iş yerinden ücretli hamilelik izni alamamak, ekonomik sıkıntılar, esnek çalışma imkanının bulunamaması çocuk sahibi olmayı geciktirebilecek en yaygın sosyal durumlar arasında sıralanıyor. Hepsinin de ötesinde partnerlerin o anki sağlık durumları çocuk sahibi olmayı sağlayamayabiliyor. Kadınlarda polikistik over sendromu (PCOS), erkeklerde düşük sperm sayısı ve kalitesi çocuk sahibi olmayı çok zorlaştırabiliyor. Günümüzde de yeni doğum trendleri bu gecikmenin ne denli yaygın olduğunu gözler önüne seriyor: Dünyada doğum oranları düşerken 35 yaş ve üstü doğumlar yavaş yavaş yükselen bir trendle, stabil olarak ilerliyor.

Öte yandan bu soruyu duyan kişiler zaten o esnada çocuk sahibi olmaya çalışıyor; zorluk çekiyor, tıbbi yardım alıyor, tüp bebek tedavisi görüyor da olabiliyor. Bu da sorunun tetikleyici yönünü açığa çıkarıyor. Geçmişinde çocuk sahibi olmaya dair travmalar; gebelik kaybı, gebelik sonlandırma işlemleri yaşamış kişilerin içinde bu sorudan sonra yoğun duygusal tepkiler ve negatif düşünce döngüleri uyanabiliyor. Bir istatistikle bu durumun ne denli yaygın olduğu belirtmek gerekirse neredeyse 4 kadından 1’i gebelik kaybı yaşıyor.

“Çocuk ne zaman?” sorusu yerine ne demeliyiz?

Böylesi aşırı kişisel konularda en iyi davranış karşımızdaki kişinin, eğer isterse, bizimle gelecek planlarını paylaşmasını beklemek olmalı. Nitekim hepimiz sosyal varlıklar olduğumuz için merak etmek, öğrenmek istemek bazen kaçamayacağız dürtülerimiz haline gelebiliyor. Eğer karşımızdaki kişiye bu soruyu illa yöneltmek istiyorsak yapmamız gereken onu yeniden formüle etmek olmalı. Sorunun kendi içinde hatalı olmasına neden olan “varsayım” kısmını çıkararak konuyu açabiliriz. Bir başka deyişle soru “isteklilik” ve “ne zaman” konseptlerinden arındırılırsa karşıdaki kişinin de rahatsızlık duymayacağı hatta belki de konuşarak daha büyük bir destek göreceği bir sohbet alanı kurulabilir. “Çocuk sahibi olma konusunda düşüncelerin neler?” sorusunun “Ee, çocuk ne zaman?”dan çok daha iyi tepkiler toplayacağına emin olabilirsiniz.




Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP