YAZAN: BURCU ERBAŞ

1981 ve 1996 yılları arasında doğmuş biriyseniz “Y kuşağı anksiyetesi” terimi size çok yabancı gelmeyecektir. Bir seneyi aşkın süren pandemi beraberinde gelen karantinalar ve ekonomik belirsizlikler, bu dönemi zihinsel sağlığın büyük ölçüde sınandığı bir duruma çevirdi. Virüse karşı en savunmasız olan ileri yaş grubu ile karşılaştırılınca bile zihinsel sağlığına en kötü darbeyi alan yaş grubu Milenniallar yani Y kuşağı oldu. Pandemi öncesinde bile en yüksek endişe seviyelerine sahip kuşak olarak bilinen Y kuşağı, bu günlerde ciddi zihinsel zorluklarla karşılaşıyor. Psikoloji dünyasında Millennial Anxiety olarak bilinen bu endişe bozukluğunun varlığını kabul etmek, strese karşı en savunmasız olan Y kuşağının iyileşmesine yardımcı olabilir.


Endişe duymak ne zaman sağlıksız bir raddeye gelir?

Endişe çok çeşitli formlarda kendini gösterse de en basit haliyle; geleceğe dair düşüncelerde veya belirsizlik durumlarında stresli ve üzgün hissetmektir. Günlük hayatta hissedilmesi oldukça normal olan, hatta küçük dozlarda yaşandığında motivasyonu arttıran endişe, şiddetini ve sıklığını arttırdığı zaman fiziksel ve zihinsel sağlığı tehdit eder.

Neden Y kuşağı endişeye en yatkın kuşak? 

Uykusuzluk, teknoloji kullanımı, yüksek beklentiler ve nicesi ile simgeleşen Batı tarzı yaşam stili, her geçen gün üzerine bir başkası eklenen çevresel, sosyal, ekonomik krizlerle birleşince içinden geçtiğimiz bu dönemi tarihin en zorlayıcı zamanlarından birine dönüştürdü. Nitekim her yaştan insan aynı tür stresi, küresel krizleri, salgınları, ekonomik buhranları yaşasa da neden Y kuşağı endişeye en yatkın jenerasyon haline geldi?

Y kuşağının yaşlı beyinleri

Caroline Leaf önderliğinde yapılan araştırmada, biyolojik yaşları 25-35 arasında değişen bir grup genç yetişkinin zihin yaşlarının biyolojik yaşlarının 20-30 yaş üstünde olduğu görülüyor. Bir başka deyişle, 25 yaşında genç bir kişinin zihni, 70 yaşında birinin zihni ile aynı fiziksel özellikleri sergiliyor.

Bu durum Leaf’e göre Y kuşağının kendi geleceklerini kavramsallaştırmadıklarından kaynaklanıyor. Herhangi önceki bir jenerasyona oranla, modern yaşam koşulları sayesinde, daha öngörülebilir bir geleceğe sahip olan Y kuşağı tüm bu kaynakları kullanarak varmak istedikleri noktaya nasıl ulaşacaklarını, hayatlarını ideallerine ulaşmak için nasıl idame ettirmeleri gerektiğini bilmiyor. Geleceğe dair kronik olarak belirsizlik içinde yaşamaları da endişe dozlarının giderek artmasına neden oluyor. 

Sarsıcı gelecek kaygısı

Y kuşağı; Dünya’da kirada oturan, birden fazla işte çalışan, işsizlik yaşayan popülasyonların çoğunluğunu oluşturuyor. Küresel salgının ve iklim krizi kaygısının da süregelen ekonomik problemlerin üzerine eklenmesi ile Y kuşağının bir yaşama sığmayacak kadar çok ekonomik, sosyal, politik dengesizlik yaşadığını anlamak zor olmuyor.

Hatta detaylandıracak olursak Y kuşağı; tarihin en büyük iki ekonomik çöküşünü, iklim krizini, küresel salgını, zengin fakir ayrımının büyümesini, teknolojinin negatif etkilerini ve daha nicesini en verimli senelerinde deneyimliyor. Her gelen jenerasyon dünya tarihinin en zor dönemini yaşadıklarını düşünse de Amerikan Psikoloji Birliği’nin raporu bunun tersini kanıtlıyor. Y kuşağı kendisinden iki önceki jenerasyon; Boomerlara oranla yüzde 12 daha fazla endişe bozukluğu yaşıyor. 

Artan farkındalık Y kuşağı anksiyetesinin kaynağı mı? 

Teknolojinin en az küresel krizler kadar rol oynadığı Y kuşağı anksiyetesinde, kontrolsüz ve sonu gelmeyen bilgi, fikir, eleştiri, yanlış haber akışı endişenin kontrol altında tutulamamasına neden oluyor. Bu limitsiz akışa siber zorbalık, linç kültürü, nefret söylemleri, ayrımcılık da eşlik ediyor.

Y kuşağı da çoğu zaman bu akışın “alıcı” kısmında konumlanıyor. Dış faktörlere paralel olarak artan bilinç ve farkındalık seviyeleri de millennial anksiyetesini hiç olmadığı kadar yüksek seviyelere çıkarıyor. Y kuşağının duygularını açıkça yaşamaları daha önceki jenerasyonların duygularını bastırarak başa çıktığı durumları endişe bozukluğuna dönüştürebiliyor.

Kendilerinden önceki jenerasyonlara göre daha bilinçli, açık görüşlü ve kendilerini ifade edebilen bir kuşak olan millenniallar sahip oldukları bu geniş perspektifleri ve dış dünyaya olan hassasiyetleri nedeniyle endişeye daha yatkın oluyorlar. 

Y kuşağı anksiyetesi ile nasıl başa çıkılabilir?  

Kişisel problemlerle birleşen küresel krizler millenniallarda kendini çoğunlukla endişe bozukluğu veya varoluş krizi şeklinde gösteriyor. Bu neden sonuç ilişkisini önlemenin ise kolay bir yolu var. Durup, nefes almak!

Hayatın temposuna kendini kolaylıkla kaptırabilen genç yetişkinlerin kendilerine düzenli olarak zaman ayırmaları; bedenlerini rahatlatmaları ve zihinlerini dinginleştirmeleri gerekiyor. Ruh sağlığına iyi gelen, stresle başa çıkmaya yardımcı mindfulness aktivitelerine zaman ayırırken aynı zamanda kötü düşünceleri tetikleyen olaylardan da uzak durmak gerekiyor. Bunun en iyi yolu da çoğu endişenin kaynağı olan sosyal medya kullanımını kontrol etmekten ve azaltmaktan geçiyor. 



Burcu Erbaş

1997 yılında Antalya’da doğan Burcu, İstanbul Saint Joseph lisesinde eğitim gördü. 2020 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi bölümünde lisans eğitimini tamamladı. Erasmus programı ile bir sene boyunca eğitim aldığı Sciences Po Paris’te çevre politikaları, sürdürülebilirlik ve ekoloji üzerine dersler aldı. Öğrendiklerinden çok etkilenen Burcu yaşam tarzını çevreye duyarlı olacak şekilde...



BLOOM SHOP