Özellikle kentlerde yaşayan insanların, “doğa ve doğal olan” ile bağının zaman içerisinde kopmasıyla, hem çevre hem de ruh ve beden sağlığı üzerinde olumsuz etkiler ortaya çıktığını gözlemliyoruz. Neredeyse tükettiğimiz tüm ürünlerin üretim sürecinin, yüksek verim elde etme kaygısıyla daha mekanik ve teknoloji tabanlı hale gelmesi, bizlerin doğa ve doğal olandan uzaklaşma sürecini hızlandırıyor. Hatta bu sistemin bir parçası olmanın çaresiz bir seçenek olduğunu kabul etmemiz bekleniyor.

Permakültür nedir?

Hızlı yaşadığımız, çabuk tükettiğimiz ve teknolojiye en iyi dostumuz gibi sarıldığımız bu dönemde, alternatif bir yaklaşım olarak karşımıza çıkan akımdır. Hatta, Permakültürün sanılanın aksine sadece minimal düzeyde yürütülen sürdürülebilir tarım ve gıda üretimi anlayışının ötesine geçtiğini görüyoruz. İnsan ve çevre ilişkisinin, yıkım ve tüketim odağından uzaklaşarak, sürdürülebilir ve yenilenebilir bir platformda yaşanmasını hedefleyen sosyal hareket, tasarım yaklaşımı ve üretim biçimi olarak açıklanıyor.

Felsefesinde, kendi kendine yeterli olan ve üreticilerden bağımsızlığını ilan eden ve sürdürülebilir yerleşimlerde yaşayan bireylere terfi etmemizin gizini barındırıyor. Özünde doğadaki ilişki ve modelleri rehber alan bu yaklaşım; tarımdan, ekolojik mimariye, teknolojiden, eğitime, ekonomiye kadar neredeyse her alanda uygulanabilecek ufuklar sunuyor bizlere.

Bütüncül ve yaratıcı bir tasarım süreci olarak da ifade edilen Permakültür, bazı etik değerler ve tasarım ilkeleri çerçevesinde evrilmeye devam ediyor.

Permakültür etik değerleri ve ilkeleri nelerdir?

Permakültür, yeryüzüne değer, insanlara değer, tüketime sınır ve bolluğun paylaşımı gibi etik değerleri felsefesinde barındırmakta. Aşağıda sıralanan “Tasarım ilkeleri” çerçevesinde  sürdürülen yaratıcı faaliyetlerle bu felsefe somutlaşıyor.

  1. Doğayı gözlemlemek ve etkileşime geçmek,
  2. Enerji tasarrufu yapmak ve sürdürülebilir enerji üretmek,
  3. Verim (hasat, ürün) almak,
  4. Kendi kurallarımızı koymak ve eleştirilere açık olmak,
  5. Yenilenebilir kaynakları kullanmak ve onlara değer vermek,
  6. Atık üretmemek ve israf etmemek,
  7. Tüm detayları düşünerek tasarım yapmak,
  8. Ayrıştırmadan bütünleşmek,
  9. Sade ve küçük çözümlere başvurmak,
  10. Çeşitliliğe değer vermek,
  11. Kullanılmayanları değerlendirmek ve yeni yollar denemek,
  12. Yaratıcı çözümlerle değişime ayak uydurmak.

Doğa ile ilişkilerimizi kısıtladığımız hatta kopardığımız ve doğrudan üretimi (kendi yaptığımız üretim kastedilmekte) unuttuğumuz bu çağda; Permakültür felsefesi, dünyayı kavrayışımızı ve spritüel dönüşümümüzü desteklemekte!

Hayatımıza Permakültür felsefesini başlı başına adapte etmek çok kolay olmayabilir, kabul! Ancak erişebileceğimiz bilgi ve olanakları araştırarak, kendimizi bu konuda geliştirebiliriz. İşe küçük adımlarla başlayabiliriz kısaca. Örneğin, Türkiye Permakültür Araştırma Enstitüsü tarafından bazı kurslar verilmekte. Hatta 18-19 Kasım 2017 İstanbul’da Permakültür’e Giriş Eğitimi planlanmakta. Ayrıca çeşitli zamanlarda İstanbul Permakültür Kolektifi’nin bünyesinde de pek çok etkinlik düzenlenmekte. Tüm bunlar, konuyla ilgili farkındalığımızı ve becerilerimizi geliştirmek için değerli fırsatlar olduğunu düşünüyorum.




Birim Mor

1984 yılında Ankara'da doğan Birim, ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nde lisans eğitimini 2007 yılında tamamladı. İsveç’te Swedish University of Agricultural Sciences (SLU) Kentsel ve Kırsal Kalkınma Bölümü’nde Çevresel İletişim ve Çevre Yönetimi konusunda ve Jean Monnet Bursiyeri olarak Trinity College Dublin (TCD)’de Çevre Bilimleri dalında yüksek lisans derecelerini aldı....



BLOOM SHOP