Çalışmanın yetişkinlere, oyunun ise bebek ve çocuklara özgü kavramlar olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz! Çünkü “oyun”, küçükken büyümenin büyükken küçülmenin; keşfetmenin, öğrenmenin, denemenin, yanılmanın, ölçmenin, hayal gücünün, gerçeğin ve aslında yaşamın temeli.Sıkı Çalış Sıkı Eğlen (“Work Hard Play Hard”) | Live To Bloom yazımızı okumaya devam edin!

“Oyun oynamayı yaşlandığımız için bırakmayız; oyun oynamayı bıraktığımız için yaşlanırız.” Bernard Shaw

Oyun nedir?

Freud, Piaget, Vygotsky gibi psikoloji alanının önde gelen bilim adamlarının “oyun” üzerinde çalışmaları bulunuyor. Bu bilim insanları kendi ilgi alanlarında oyunu ve oyunun etkilerini irdelemişler; kendi pencerelerinden “oyun”a bakmışlar. Kuramsal kavramlara değinmek gibi bir niyetim yok. Ancak konuya kısa bir giriş yapmanın uygun olacağını düşünüyorum.

Genel anlamda oyun; belli bir amaca yönelik olan ya da olmayan, kurallı ya da kuralsız gerçekleştirilen, fakat her durumda bireyin isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı, fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal gelişiminin temeli olan ve çocuklar için en etkin öğrenme süreci olarak tanımlanabilir. Bu tanım biraz uzun ve ayrıntılı görünebilir. Ancak oyun, genel oyun tanımı içinde bile kendine özgü değişiklik gösterebilen bir kavram. Buradan da anlaşılacağı gibi; oyun, kendi içinde özgür bir eylemdir, kendi içinde sistematik olan ve olmayan kuralları vardır ve çok boyutludur.

Sizce oyun biz yetişkinleri nereden yakalıyor?

Oyun; çok yönlü gelişimimizi sağlar, bize kendimizi tanıtır, çevreyle bütünleşmemize yardım eder, hem psikolojik hem de sosyolojik açıdan insanı besler.

Oynadığınız tüm oyunları düşünelim. Hatırlayabildiğimiz kadar geriye gidelim: Kâğıt oyunları, kutu oyunları, elektronik oyunlar… Bu oyunlara baktığımızda psikoloji üstatlarının kuramlarını görebiliriz. Aslında bu oyunların tümü bizi hayata hazırlayan (Öncül Deneme Kuramı), enerjimizi dengeleyen (Fazla Enerji Kuramı), ilkelden çağdaşa bir köprü oluşturan (Bağlantı Kurma Kuramı) ve bilişsel süreçleri ile sosyalleşmemizi (Vygotsky Kuramı) aynı zamanda dış dünya ile bütünleşmemizi sağlayan (Freud Kuramı ve Piaget Kuramı) yapıları destekliyor.

Bizler sosyal varlıklarız. Küçük yaş grubu odaklı fiziki çevreyi içeren ya da yetişkin odaklı ticari oyunlara ve oyunların gelişimine baktığımızda belirli bir aşamadan sonra sosyal çevreyi de kapsadığını görüyoruz. Küçük yaş grubu için bu evreler tek başına oyundan iş birlikçi oyuna doğru evrilirken, yetişkin oyunlarında bu sosyallik farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Kâğıt ya da kutu oyunlarında fiziki çevre, ortak planlama ve gerçek etkileşim süreci işlerken, teknolojik oyunlarda hak, ödül, hediye verme ya da eş zamanlı oynanan çevrimiçi oyunlar gibi sanal birliktelikler meydana geliyor.

Hem küçük yaş grubu hem de yetişkin oyunlarında gelişim çok yönlüdür. En temelde oyunların her yaş grubunda sağladığı, dolaşım sistemi, solunum sistemi, büyük ve küçük kas gruplarının kullanımı gibi fiziksel; algılama, odaklanma, karar verme, problem çözme gibi zihinsel ve yardımlaşma, başkalarını düşünme, saygı gibi sosyal gelişimin; hayatın her dönemine farklı şekillerde hizmet ettiği oldukça açık. Aklımıza gelen tüm oyunlara biraz daha dikkatli baktığımızda, aslında genel oyun tanımı çerçevesinde işlediğini görüyoruz.

Bu bağlamda oyunun bireye her şeyi öğretebilecek ve eğitebilecek, çeşitli formlara girebilen bir silah olduğunu söylemek de mümkün olabilir.

Ya sizce?

Eğer oyun sizin bedeniniz ile ilişkiliyse; spor yapın. Bedeninizin her bir parçasını çalıştırın. Kaliteli, bilimsel bilgi ışığında düzenli spor yapın ki (work hard) fit ve sağlıklı olun (play hard).

Eğer sizin oyununuz akademik platform ise okuyun. Yurt dışı yayınları okuyun, kongrelere katılın, yazmaya çalışın, farklı insanlarla çalışın. Yeni bilgiyi arayın ki (work hard) ülke literatürüne yeni bilgi ile katkı sağlayın, uluslararası tanınırlığa ulaşın (play hard).

Eğer oyununuz daha özel ise, oyun alanınız iç dünyanız ise kendinize odaklanın. Kişisel gelişiminiz için çalışın, okuyun, zihninizi ve bedeninizi dinleyin, terapiye gidin ki (work hard) kendinizi tanıyın, duygularınızı yönetin, kendinizle barışık olun (play hard).

Eğer oyununuz sosyal çevreyse, sosyalleşin. Yaşamınıza sosyal, kültürel olaylar ile ilgili hareket katın, tarihi/kültürel geziler yapın, kendinizi bu alanda donatın. İnsan ilişkileri, iletişim ve beden dili ile ilgilenin ki (work hard) sosyal ortamlarda sadece kendiniz olarak bir yer edinin. Her zaman paylaşacak bir şeyiniz olsun, aranan insan olun (play hard).

Yaşam da bir oyunsa ve biz bu oyunu oynayacaksak, çalışmalıyız… Zihnimiz, bedenimiz, çevremiz ve işimiz üzerinde ve bunlarla birlikte çalışmalıyız. Çalışalım ki, oynayalım. Oynayalım ki yaşayalım.

Mesleğiniz, yaşınız, sosyokültürel düzeyiniz hiç fark etmez. Çalışın! Dansçı, doktor, sporcu, avukat, öğrenci, yönetici, fitness eğitmeni…vb. İsteğiniz, ilgi alanınız ne ise o yönde çalışın, oyun alanınız orası olsun. Oynayın! Çevrimiçi oyunlar, kutu oyunları, bilgi oyunları, spor oyunları… İstediğinizi oynayın; bir şekilde etkisini göreceksiniz, dalga dalga yayılacak ve etki alanı gittikçe büyüyecek.

Kitap önerisi

“Homo Ludens” // Johan Huizinga. Oyun kavramını çok yönlü ele alan, güzel bir kitap. İlgisi olanlara tavsiye ederim.



Selen Kelecek

1988 yılında doğan Selen, Başkent Üniversitesi Spor Bilimleri Bölümü'nden mezun oldu ve Başkent Üniversitesi Spor Bilimleri Egzersiz ve Sportif Performans Ana Bilim Dalı'nda yüksek lisansını tamamladı. Hacettepe Üniversitesi, Sporda Psiko-Sosyal Alanlar üzerine doktorasını bitiren Selen, Başkent Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta. Yarışmacı olarak yer aldığı aktif spor hayatının ardından, farklı...



BLOOM SHOP