Temiz, iyi, kaliteli ve adil koşullar altında yetiştirilerek sofralarımıza ulaşan gıdaya destek çıkmak üzere başlatılan ve 160 ülkeden milyonlarca insanı bünyesi altında toplamayı başaran Slow Food akımı son günlerde adından sıklıkla bahsettiriyor.
Global bir oluşum olan Slow Food’un temel esaslarına göre, tükettiğimiz besinler hayatımıza politik, kültürel, çevresel ve tarımsal alanlar gibi pek çok farklı yönden dokunuyor. Temel yaşam kaynaklarımızdan biri olan besinleri ve besin zincirini doğru bir şekilde kavrarsak dünyayı anlamak ve ona katkıda bulunmak adına çok büyük bir adım atmış olabiliriz.
Slow Food akımı nedir?
Tüm insanların iyi, sağlıklı ve kaliteli besine ulaşmaya hakkı var. İyi gıda; onu yiyene, onu yetiştirene ve yaşadığımız gezegene “iyi gelen” gıdaya deniyor. Bu nedenle Slow Food felsefesine göre, bir besinde olması gereken üç esas bulunuyor:
- İyi: Kaliteli, sağlıklı ve lezzetli besin
- Temiz: Üretim aşamasında çevreye zarar vermeyen besin
- Adil: Tüketiciler için ulaşılabilir fiyatlar ve koşullar çerçevesinde sunulan besin
Fast Food vs Slow Food
Slow Food akımı Fast Food akımının antitezi. Slow Food’a göre yiyecekler, lokal olarak yetiştirilmeli ve toplanmalı. Özel ilgi ve alakayla hazırlanmalı, tamamen doğal yöntemlerle sofralarda yerini almalı.
Tüketim dünyasının devleri olan Fast Food markalarına ve besin değeri düşük, çok çabuk hazırlanabilen, pek çok katkı maddesi taşıyan hazır yiyeceklere karşıt bir tutum sergileyen Slow Food akımı; küçük skaladaki üreticileri ve yemeğin tadıyla lezzetine odaklanan doğal üretimi destekliyor.
Fast Food yiyecekleri her yerde aynı. Herhangi bir Fast Food zincirine hangi şehirde giderseniz gidin seçeceğiniz menüdeki tat sizi şaşırtmayacaktır. Bu nedenle Fast Food akımı yemek kültürüne ait olan bir olgu olarak kabul görmüyor.
Slow Food’un tarihteki süreci
Hızlı ve sağlıksız besin tüketimine bir tepki olarak İtalya’da 1986 yılında ortaya çıkan Slow Food akımı, 1989’da Slow Food Manifestosu’nu imzaladıktan sonra Almanya, Amerika, İsviçre, Japonya, İngiltere, Hollanda gibi pek çok ülke tarafından benimsenerek günden güne popülerliğini arttırmaya devam etmiştir.
2009’da balık pazarına el atmayı amaçlayan “Slow Fish” ağı kurulmuş, 2010 yılında Afrika’daki beslenme problemlere yönelik Gardens in Africa (“Afrika’daki Bahçeler”) projesi yürürlüğe girmiştir.
Piemonte’deki Slow Food organizasyonunda ise Türkiye’yi ödüllü şef Mehmet Gürs temsil etmiştir.
Slow Food ve tat eğitimi
Slow Food hareketi, besinlerden aldığımız tat ve hazzı arttırabilmek için nereden geldiklerini, nasıl yetiştiklerini, hangi yöntemlerle hazırlandıklarını bilmek gerektiğini savunur. Bu nedenle Slow Food International oluşumun hazırladığı pek çok atölye çalışması, workshop, tadım etkinlikleri, tarla ve bahçe gezileri bulunmaktadır. İşin mutfağını bilmek, neden ve nasıl yediğimizi anlamak besine anlam katar.
Sizler de yerel yemek kültürünün kaybolmaması, yediğiniz besinlerin günden güne size zarar veren katkı maddelerine dönüşmemesi ve besin sektörünün doğaya zarar vermesini engellemek için bir şeyler yapmak istiyorsanız online olarak Slow Food International hareketini takip ederek destekleyebilir, hareketin bir parçası olabilir, bilinçli bir tüketici haline gelebilirsiniz.
Kaynak: Slow Food, Green Living