YAZAN: ALEYNA TEPE İPER

Annelik, tarih boyunca içinde bulunulan kültürel, ekonomik ve toplumsal koşullara bağlı olarak değişim göstermiş bir kavramdır. Motherly’nin 2024 State of Motherhood raporu, bu değişimin günümüz koşullarından etkilenerek nasıl şekillendiğine dair önemli veriler sunuyor. Bugünün 30 yaş altı yeni nesil anneleri, geleneksel normlardan sıyrılarak ebeveynlik anlayışını yeniden tanımlıyor. Kişisel tatmini, bireysel özgürlüğü ve toplumsal sorumlulukları dengelemeyi hedefleyen bu yeni nesil anneler, modern çağın ihtiyaçlarına uygun, bilinçli bir annelik modeli ortaya koyuyor.


Ebeveyn olma kararı düşündürüyor.

Yeni nesil anneler için ebeveyn olma ve ailelerini genişletme kararı artık eskisi gibi kolay bir karar değil. Çevresel birçok faktör gençlerde çocuk sahibi olma konusunda tereddütlere sebep olurken halihazırda çocuğu olan genç ebeveynlerin bir çoğu ikinci çocuk konusuna oldukça uzak bakıyor. Motherly’nin anketine göre, 2024 yılında 30 yaş altı annelerin %69’u bir çocuk daha yapmayı planlamadığını belirtiyor. Bu oran, 2019’da 30 yaş altı olarak kabul edilen Y kuşağı anneler için %35 olarak gözlemlenmişti. 5 yıl içinde gerçekleşen bu denli yüksek fark, daha küçük ailelere yönelik eğilimi gösterirken kişisel, ekonomik ve küresel etkenlerin annelik kararlarını nasıl şekillendirdiğini ortaya koyuyor.

Küçük bir aileye sahip olmak istemenin ve daha fazla çocuk yapma konusundaki çekincelerin en büyük nedenlerinden biri, iş ve çocuk bakımı dengesini sağlayamama korkusu oluyor. Genç annelerin %33’ü, çalışmak zorunda oldukları ya da çalışmak istedikleri için daha fazla çocuk istemediklerini belirtiyor. Yükselen yaşam maliyetleri ve sınırlı bakım imkanları, birçok annenin kariyer gelişimini ve ebeveynlik sorumluluklarını dengeleme çabasında zorlanmasına sebep oluyor. “Çocuk da yaparım, kariyer de” ifadesi ne yazık ki günümüz koşullarında destek almadan pek de mümkün gibi durmuyor. Öte yandan çocuk yetiştirme konusunda destek almak da eskisi kadar kolay olmuyor. Bakım veren, okul ya da yuva ücretleri birçok kişi için zorlayıcı olabiliyor. Dolayısıyla birçok genç ebeveyn, tek çocuk sahibi olmayı tercih ediyor.

Ekonomik faktörlerin yanı sıra Gen Z ve Zillenial nesilleri, yani bugünün genç ebeveynleri, çocuk sahibi olma kararını verirken çevresel ve toplumsal farkındalık konularına da dikkat çekiyor. Genç anneler, bir önceki nesillere kıyasla çevresel kaygılar ve dünyanın durumu nedeniyle ailelerini genişletme konusunda 5 kat daha fazla tereddüt gösteriyor. İklim değişikliği, sosyal eşitsizlik ve siyasi istikrarsızlık gibi konulara duyarlılık, yeni nesil annelerin çocuklarının ve dünyanın geleceği hakkında düşündükleri çerçeveyi belirliyor.

Yeni nesillerin ebeveynlik kararları genel anlamda küçük ama daha farkındalıklı aile yapıları kurmaya yönelik bir yaklaşımla şekilleniyor. Kısacası, yeni nesil anneler için ebeveynlik, kişisel değerler ve küresel gerçekliklerle uyumlu, bilinçli şekilde ele alınan bir karar haline geliyor.

Aile içi bağlar ve eşitlikçi yaklaşımlar ön plana çıkıyor.

Yeni nesil aile yapılarında dikkat çeken bir diğer özellik, eşitlikçi bir aile yaşamına yapılan vurgu oluyor. Daha önceki nesillerde genellikle ev işleri ve çocuk bakımı sorumluluklarının çoğunu anneler üstlenirken, günümüz anneleri daha adil bir iş bölümü oluşturma çabası içindeler. 30 yaş altı, yeni nesil annelerin neredeyse %60’ı ev işlerini eşleriyle eşit şekilde paylaşırken, 30 yaş üstü annelerde bu oran sadece %35. Bu değişim, modern ilişkilerde ortak ebeveynlik ve karşılıklı destek anlayışının oluştuğunu gösteriyor. Eşitlik vurgusu yalnızca ev işlerini değil, duygusal katkıları da kapsayarak hem ebeveynler hem de çocuklar için daha dengeli bir ortam yaratıyor.

Günümüz anneleri, kendi annelerine kıyasla eşlerinden iki kat daha fazla destek alıyor. Bu değişim, cinsiyet rollerinin evrimini ve genç babaların ebeveynlik ve ev yönetiminde daha aktif roller üstlenmeye başladığını gösteriyor. Bu eşitlikçi yaklaşım, yalnızca ev işlerini ve çocuk bakımı sorumluluklarını paylaşmakla sınırlı kalmıyor; partnerler arasındaki duygusal bağı güçlendirerek ilişkinin diğer alanlarına da olumlu yansıyor.

Romantik ilişkiyi desteklemek ve partnerlerle kurulan bağı derinleştirmek için sağlıklı bir cinsel yaşam, yeni nesil ebeveynlerin bir diğer önceliği oluyor. 30 yaş altı annelerin %16’sı haftada üç veya daha fazla kez partnerleriyle cinsel birliktelik yaşadıklarını belirtirken, bu oran 30-39 yaş arası annelerde %6’ya düşüyor. Bu veriler, genç nesillerin cinsel sağlıkları konusunda da daha bilinçli bir yaklaşım benimsediklerini gösteriyor. Partnerleriyle dengeli bir aile hayatı kuran anneler, kendilerini hem ebeveynlik rollerinde daha güvende hissediyor hem de bireysel ve çift olarak doyuma ulaşmış bir yaşam sürdürme fırsatı buluyorlar.

Kişisel well-being önceliklendiriliyor.

Yeni nesil annelerin en belirgin özelliklerinden biri de kişisel sağlık ve iyilik hallerine verdikleri öncelikler. Geçmişin “kendini feda eden anne” anlayışının aksine, yeni nesil anneler, zihinsel ve fiziksel sağlıklarının etkili bir ebeveynlik için ne kadar önemli olduğunun çok daha farkında.

Özellikle zihinsel sağlık günümüz annelerinin önceliklerinden biri oluyor. 30 yaş altı 10 yeni nesil anneden 7’si, 30 yaş üstü 10 anneden ise 5’i son bir yılda terapi aldıklarını belirtiyor. Profesyonel yardım alma konusundaki bu açıklık, anneliğin zorluklarını aşmada duygusal dayanıklılığın önemine duyulan farkındalığı yansıtıyor. Yeni nesil anneler “Mutlu anne mutlu bebek” kavramının da farkında olarak, kendilerine iyi geleni aradıkları bir yaklaşım benimsiyorlar. Bu değişimler, bir zamanlar tabu olarak görülen terapinin şimdi kişisel gelişim ve stres yönetimi için önemli bir kaynak olduğunu, yeni nesil annelerin destek almaktan çekinmediklerini gösteriyor.

Yeni nesil anneler, zihinsel sağlığın yanı sıra bütünsel iyi oluş hallerini desteklemek için kendilerine özel zaman ayırıyorlar. 30 yaş altı annelerin %53’ü her gün en az bir saat yalnız zaman geçirebilirken, tüm anneler arasında bu oran %39’a düşüyor. Bu yalnız zamanlar, annelerin zihinsel sağlığını desteklemek, duygusal dengeyi sağlamak ve enerjilerini yenilemek için çeşitli aktivitelerle destekleniyor.

  • 30 yaş altı annelerin %34’ü haftada üç kez egzersiz yapıyor.
  • %74’ü en az ayda bir kez çocukları olmadan arkadaşlarıyla dışarı çıkıyor.
  • %79’u romantik ilişkilerine öncelik vererek eşleriyle ayda en az bir kez randevuya çıkıyor.

Bu alışkanlıklar, annelerin kendilerini yalnızca ebeveyn olarak değil, birey olarak da görmelerini sağlıyor. Yeni nesil anneler, bu yaklaşımla kendi ihtiyaçlarını da ön planda tutarak dengeli bir yaşam sürdürmenin önemini vurguluyor. Bu sayede kendi mutluluklarına, fiziksel sağlıklarına ve sosyal hayatlarına yatırım yaparken, çocuklarının da kişisel sınırlara saygı duyan, öz güvenli bireyler olarak yetişmelerine katkıda bulunuyorlar.

Annelik yeniden tanımlanıyor.

Yeni nesil anneler, ebeveynlik anlayışını geçmişten gelen kalıpların ötesine taşıyarak yeniden tanımlıyor. Artık annelik, fedakarlıkla özdeşleşen bir rol olmaktan çıkıp bireysel farkındalık, toplumsal sorumluluk ve kişisel hedeflerle dengelenen bir yaklaşım haline geliyor. Ebeveynlikteki bu değişim, aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerinde de bir dönüşümü beraberinde getiriyor. Partnerler arası eşitlik, duygusal bağların güçlenmesi ve aile içi iş birliği, çocukların daha dengeli bir ortamda yetişmesini sağlarken, anne-baba rolleri arasındaki sınırları da esnetiyor.

*İçerikte yer verilen istatistikler Motherly’nin 2024 State of Motherhood raporundan alınmıştır.



Aleyna Tepe

1997 yılında İstanbul’da doğan Aleyna, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Bahçeşehir Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında devam ediyor. Çocukluğundan beri duygu ve düşüncelerini yazarak ifade eden Aleyna, iyi yaşam konseptine duyduğu ilgiyi yazma tutkusuyla birleştirerek Live to Bloom’da editör olarak çalışıyor. Akademik ve deneyimsel olarak kendini...



BLOOM SHOP