Hiç kimsenin her daim şanslı ve tıkır tıkır giden bir hayatı yok. Belli dönemlerde hepimiz irili ufaklı sorunlar yaşıyoruz. Önemli olan, çözüm odaklı mı yoksa sorun odaklı mı yaşadığımız. Sri Sri Ravi Shankar, “Acı hep orada ama ıstırap sizin seçiminizdir” diyor. Yaşamda birtakım zorluklar var ve oradalar. Onlar karşısında nasıl bir tutum içinde olduğumuz ise bize bağlı.
Dikkat ederseniz, çözüm bulamadığımız zaman problemleri görmezden geliyor, bir yastık alıp uyuyor, erteliyor, atalete bürünüyor, öfkeleniyor ya da onları halı altına ittiriyoruz. Bazen çözüm bulmaktansa sorunun içinde yuvarlanmak daha bile konforlu oluyor.
“Fakat gerçek şu ki, bu yöntemlerin hiçbiri bizi gerçek çözüme götürmüyor.”
Aksine hasta ediyor. Oysa problemlere gerçek çözümler, Einstein’ın da dediği gibi, ancak problemi yaratan kafayı değiştirerek mümkün. Biz, çoğu zaman problemin bir çözümü olduğunu unutuyoruz.
Bir keresinde beni çok üzen bir olay yaşamıştım. Aradan bir buçuk ay geçmişti ve kafamda sürekli yaşanan olaylar dönüyordu. Çok canım sıkılıyordu. Sonra bir anda içinde bulunduğum duygusal ve düşünsel sarmalın farkına vardım ve kendime dedim ki “Arzu, ya bu olayları düşünmeye devam ederek hayatını kendine acıma ve ıstırap üzerine kuracaksın, ya da fırlayıp buradan çıkacak, önüne bakacaksın.”
Dünyadaki sıkıntıları çözmeye yardımcı olmak istiyorsam, kendi kafamı ve duygularımı temiz tutmakla işe başlamam gerektiğini fark ettiğimden beri olumsuz duygular içinde ve sorunlu bir zihin durumunda yaşamayı sevmiyorum. Onun için de sorunlarla karşılaştığımda çözebileceklerimi çözmeye, çözemeyeceklerime de bakış açımı değiştirmeme yardımcı olacak birkaç yönteme başvuruyorum.
Problem kafasını bırakıp sorunu çözmeye odaklandığımda, büyülü bir evrene girdiğimi itiraf etmeliyim. Değişim, dönüşüm, başkalaşım ve evrilme evreni. Acısız olmuyor. Nefsimi çoğu zaman arkamda bırakmamı da gerektiriyor. Doğruya doğru. Ama samimiyetle çözüm aradığımda cevaplar geliyor.
“Bir kuvvet devreye giriyor. Zorlukların üstesinden gelmek insanın ruhunu yükseltiyor. Acı orada, yok değil.”
Dönüşüm her zaman biraz sancılı geliyor. Zaten çoğu zaman sorunlardan kaçmamızın, halı altına ittirmemizin ve onları görmezden gelmemizin sebebi de bu acıdan kaçmak istememiz.
Çünkü gerçek çözümler bize değişmemizi, yeni versiyonumuza evrilmemizi gerekli kılıyorlar. Nefsimizi köreltmemizi, bırakmamız gereken huyları, insanları, mekanları bırakmamızı, hayatı “oku”mamızı…
Sorunları kronik hale getirmeden, zorluklarla başa çıkabilmenin listesini sizinle paylaşmak istiyorum.
Sorunun tam olarak ne olduğunu tanımlayın.
Sorunu tanımlamak, onunla yüzleşmek, ortada gitmeyen bir durum olduğunu açık açık kabul etmek demek. Ancak sorunu kabul ettiğiniz zaman çözüm aramaya başlayabilirsiniz. Sorunu tanımlamayınca, ortada sorun yokmuş gibi davranma özgürlüğünüz devam ediyor.
Meditasyon yapın.
Zihinsel netlik, sorunları çözmenin anahtarı. Tıpkı dağınık bir evde kaybettiğiniz anahtarlarınızı bulmanızın daha zor olması gibi, dağınık bir zihnin içinde de çözüm bulmak daha zor. Meditasyon olaylara dışarıdan ve farklı bir bakış açısıyla bakabilmeyi, kendinize ve olan bitene ayna tutabilmenize yardımcı oluyor. Çoğu sorunun çözümü meditasyon sırasında veya sonrasında aklınıza gelir. Çünkü meditasyon zihninizde boşluk ve alan yaratır.
İç dünyanızı gözlemleyin.
Bazı sıkıntılar diğerlerinden daha uzun sürüyor. Hemen atlatılmıyor. Böyle zamanlarda kendinize izin verin. Sıkıntınızı gözlemleyin. İçinizde yarattığı hislere yakından bakın. Onu daha yakından tanımaya ve ondan neler öğrenebileceğinizi anlamaya çalışın. Sıkıntınızdan kaçmayın. Onunla iletişim kurun.
Bu sorun size ne öğretiyor?
Her sorun kendi öğretisini getiriyor. Art of Living – Yaşama Sanatı kurslarını verirken hep sorardım, “Sizi bu kursa getiren yaşadığınız güllük gülistanlık hayat mıydı, yoksa sorunlarınız mı burada olmanıza sebep?” diye. Genellikle cevap “sorunlar” olurdu. Çözüm ararken hayatınızı sonsuza dek değiştirecek ve sorunlara bakış açınızı yeniden gözden geçirmenize vesile olacak bir kapı açılıyor bazen…
Yalnız olmadığınızı hatırlayın.
Yaşadığınız problem her ne ise, daha önce milyonlarca insanın aynı problemle karşılaşmış olduğunu, şu anda sizinle aynı problemi yaşayan insanların da var olduğunu, gelecekte de var olacağını hatırlayın. Ben bazen başka kimin bu sorunla karşılaştığını ve nasıl üstesinden geldiklerini de araştırıyorum.
Durumu olduğu gibi kabul edin.
Şu anda durum bu. Gevşeyin. Eğer sorunun içinde gevşeyebilirseniz, yarısını çözdünüz demektir. Ama gevşek bir şekilde kalırsanız atalete döner. Onun için rahatladıktan sonra “çözüm” aramaya başlayın.
Bu durum geçecek. Her şey değişecek.
Her problem, çaresiyle beraber gelir. Geçeceğini bilin. Sonsuza kadar böyle kalmayacak. Hayatta her şey değişiyor.
Yardım isteyin.
Belli bir süre devam eden sorunlar için ben çoğunlukla yardım isteme yoluna gidiyorum. Benim için genellikle etkili iki yol var. Biri sessizlik ve meditasyon kursuna katılmak, diğeri ise yaşam koçum Chris’ten yardım istemek. Amerika’da olsa da Skype üzerinden seans yapıyoruz. Kendi kendinize halledemediğiniz her şey için “diğerleri” var.
Kendinizi sorununuzu aşarken hayal edin. Eğer bu sorunu siz aşamıyorsanız, hayranlık duyduğunuz biri aşacaktır.
Bu karşılaştığınız şeyle kahramanlarınızdan biri karşılaşsa ne yaparlardı? Bu durumu nasıl aşarlardı? Onlar gibi düşünmeye çalışın. Ben çoğu zaman kendime “Atatürk olsa ne yapardı?” diye soruyorum.
Kendinizi suçlamayın.
Bir sorun olduğu zaman sorunun genellikle kendimizde olduğunu düşünürüz. Kendimizi suçlar, onu ezer, ona kızar, kötü kötü sözler sarf ederiz. Oysa bu yaklaşımın size hiçbir yararı olmadığı gibi, sorununuza bir sorun daha katar. Kendinize sarılın. Onu sevin. Onun size çok ihtiyacı var…