Doğal kaynakları korumak, geleceğimize sahip çıkmak için giderek artan bir bilinç oluşuyor. Son dönemde hayatımızın bir parçası haline gelen, adeta borsada hisse takip ediyormuşçasına takip ettiğimiz barajlardaki su seviyelerinin ürkütücü boyutlara gelmesi, insanları panik halinde önlem almaya itiyor.

Her gün daha fazla insan bireysel olarak ev ve işyerlerinde daha az su tüketmeye özen gösteriyor. Ancak bu önlemler, doğal yaşam kaynaklarımızın kullanımını göz önüne aldığımız zaman, adeta denizde bir kum tanesi kadar. Doğal kaynakları korumak için kalıcı ve etkili çözümler bütünsel bakış açısı ile mümkün görünüyor!

Anlık önlemler yerine, hayat tarzımızı değiştirmek

Evlerimizde alınan ufak önlemleri, yalnızca kurak dönemlerde başvurulan yöntemler olmaktan çıkartıp, yaşam biçimi haline getirmemiz gerekiyor. Kurak geçen bir yılda, daha az su harcamak için, diş fırçalarken musluğu kapatmak sadece o seneyi kurtarmamıza yardımcı oluyor.

Fakat bu ve bunun gibi davranışlar, hayat tarzımız haline gelmediği sürece gelecek nesillerin kaynakları risk altına giriyor. Çoğumuz, bir iki haftalık yağışın bu seneyi kurtaracağını düşünüyor olabiliriz. Ancak, eğer durumun bütününe bakacak olursak, insan davranışlarının kümülatif etkileri; kuruyan göller, azalan yer altı su kaynakları, kuraklık, nehirlerin kirliliği ve iklim değişikliği olarak karşımızda duruyor.

Bu noktada, sorunun parçalarına odaklanmak yerine bütünsel bir bakış açısı ile çözüm bulmaya odaklanmak daha etkili sonuçlar vaadediyor.

Çevre sorununa bütünsel bakış açısı

Bütünsellik hayatımızın çoğu alanına girmiş bir olgu. Özellikle sağlık ve beslenmeyle ilgili dikkat çeken bütünsel yaklaşımın, doğal kaynakların korunması ve sürdürülebilir olarak kullanılması konusunda da uygulanması, bu kötü gidişatı tersine çevirmeyi başarabilir.

Örneğin, su tüketiminde birinci sırada tarım geliyor. Türkiye’de suyun yaklaşık yüzde 70i tarıma (pamuk (tekstil), hayvan yemi, yağ ve her tür meyve sebze) harcanıyor. Bunun nedeni olarak ise, çoğunlukla geleneksel sulama yöntemlerinin kullanılması gösteriliyor. Yanlış su kaynağı kullanımı ve izinsiz su kullanımları da işin içine girince, yüzey sularının çoğu bu durumdan negatif etkileniyor.

Bu durum da gösteriyor ki tarım uygulamaları ile ilgili köklü değişimler gerekiyor. Tekstil sektörü de daha sonra işleme ve taşıma için tonlarca su harcamaya devam ediyor.

Öte yandan, bin bir emek ve enerji harcanarak üretilen bu ürünlerden, yalnızca ülkemizde, yılda 200 milyar liralık gıda çöpe gidiyor. Eminim birçoğunuz bu yazıyı okurken kesinlikle gıda israfı yapmadığını düşünüyor. Ancak biraz bütünsel bakış açısı ile inceleyecek olursak, bir fırından her gün taze ekmek almak, markette her zaman sebzenin meyvenin en tazesini seçmek istiyoruz.

Bunun dışında o mevsimin sebzesi meyvesi yerine, her an her şeye ulaşmak istiyoruz. Üretimde yaz kış aynı verimi alabilmek amacıyla uygun koşulları sağlamak için ya da o ürünü ithal etmek için de fazladan enerji harcanıyor. Yani her kademede etki kat be kat artarak devam ediyor.

Bunu gerçekten anlayabilmek için sadece bir yaz bir saksıya domates ekerek deney yapabilirsiniz.

Aylarca suladığınız saksıdan kaç tane ürün aldığınızı not edin. Sonra dünya nüfusunu ve bu nüfusu her gün beslemek için ne kadar enerji ve doğal kaynak tüketildiğini tahmin edin.

Dünya, bize gerçekten ihtiyacımız olan kaynağı sunuyor. Ancak, tüketim alışkanlıklarımızın değişmesi sonucu, Kuzey Amerika kıtasında çöpe giden gıdalardan enerji üretilirken, Afrika’da gıda kıtlığı ile savaşılıyor. Bu kısır döngü, her geçen yıl daha fazla üretime, daha fazla doğal kaynak (su) kullanımına ve daha fazla israfa neden oluyor.

Tüm bu etkenlerin bu kadar iç içe geçmiş olması, aslında bir adım geriye çekilip bütünü görmemizi engelliyor olabilir. Bu nedenle bütünsel bir yaklaşımla çözüm aramak bize daha sürdürülebilir bir gelecek sağlayabilir.

*Bu konuyla ilgili hayata geçirilmiş olan projeleri ve iyi uygulamaları sonraki yazımda paylaşacağım.

İlginizi çekebilir: Yediğiniz Besinlerin Karbon Ayak İzini Biliyor Musunuz?



Ezgi Demircan Özelçağlayan

ODTÜ Kimya bölümünden 2011 yılında mezun oldu. Organik Kimya dalında yüksek lisans ve bu süre zarfında araştırma görevliliği yaptı. 2018 yılında Kanada’da University of Waterloo, Çevre Mühendisliği bölümünde doktoraya başladı. Aynı zamanda University of Waterloo, Water Institue, Collabrative Water Programı’nı tamamladı. Disiplinlerarası olan bu programda suyun ekonomiden psikolojiye, toplum sağlığından...



BLOOM SHOP