D vitamini eksikliği ülkemiz dahil olmak üzere bütün dünyada oldukça yaygın bir durum ve maalesef bu çok önemli vitaminin eksikliği bir çok kronik hastalığa yakalanma riskimizi artırıyor. Bunların başında kemik erimesi, diyabet, depresyon, oto immün hastalıklar ve kanser geliyor.
Genel olarak doğurganlıkla ilişkisi çok dillendirilmese de, yapılan araştırmalar kadınlarda D vitamini eksikliğinin hamile kalmanın önünde bir engel oluşturabileceğini gösteriyor. D vitamini eksikliğinin kadın hastalıklarında doğurganlık dışında PCOS (polikistik over sendromu) ya da endometriozis gibi rahatsızlıkları engellemede önemli bir role sahip.
Reviews in Endocrine and Metabolic Disorders’da yayınlanan son bir araştırmaya göre, D vitamininin kadın doğurganlığı üzerinde muazzam etkileri mevcut. Bunlar kısaca şöyle:
- Yumurtalıklar, rahim ve plasenta gibi çeşitli üremeye dair doku ve organlarda D vitamini reseptörlerinin bulunduğu saptanmış. Bu da bize dişi üreme dokularının lokal olarak D vitamini sentezleyebildiğini gösteriyor.
- Burada reseptörlerin bulunması hiç tesadüf değil, çünkü üreme organları ve dokularındaki D vitamini, hormon üretimini düzenleyerek, östrojen ve progesteronun üretimini etkiliyor. Yani, D vitamini eksikliğinin hormon dengesi üzerinde oldukça olumsuz bir etkisi olduğunu anlıyoruz.
- D vitamininin bir başka fonksiyonu, AMH hormonunu etkileyerek yumurtalık rezervlerini artırması. Bunun sonucunda da döllenmeye daha yatkın, sağlıklı yumurtalar üretilmesine katkıda bulunuyor.
- Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler, D vitamini eksikliğinin döllenmiş yumurtanın rahim duvarına başarılı bir şekilde yerleşmesini engellediğini gösteriyor.
- Polikistik over sendromundan muzdarip kadınlarda, yüksek oranda D vitamini eksikliği gözlenmiş. Bildiğimiz gibi polikistik over sendromu da hamileliğin önündeki en büyük engellerden biri.
- D vitamini eksikliği aynı zamanda hamileliğin önünde bir engel teşkil eden endometriyoza sebep olur. Yine hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde, D vitamini seviyelerinin yükseltilmesi, hali hazırda bulunan lezyonları azaltmış ve endometriyozun ilerlemesini durdurmuştur.
Kısacası D vitamini hem kadın bedeni için hem de bebeğin sağlıklı gelişimi için önemli bir vitamin ve sadece hamilelik sırasında değil, hamilelik öncesinde de mutlaka kan değerlerine bakılıp D vitamini seviyelerinin optimal noktaya getirilmesi şart.
Peki bu kadar önemli vitamini nasıl almak gerekiyor?
Genel olarak güneşli bir coğrafyada yaşasak da, ihtiyacımız olan D vitaminini alabilmek için güneşin tam dik olarak geldiği öğlen saatinde, güneş ışınlarını filtreleyen koruma kremlerini sürmeden, üst beden başta olmak üzere neredeyse tüm vücudu güneşe maruz bırakarak 15-20 dakika boyunca güneşlenmemiz gerekiyor. Ancak şehirde yaşıyorsanız bunu yapmak neredeyse imkansız.
Güneş dışında yeterli D vitaminini maalesef yiyeceklerden almamız çok zor. Bu yüzden de sağlıklı yaşamak isteyenlerin hayatında D vitamini takviyeleri oldukça önemli bir yer tutuyor. Ancak genel olarak yaşanan durum, D vitamini takviyesine rağmen, kandaki D vitamini seviyelerinin artmaması. Aldığınız D vitamini takviyesinin doğru bir şekilde vücutta kullanılabilmesi için mutlaka K2 vitaminiyle birlikte alınması gerekiyor. K2 vitaminini fermente edilmiş sebzelerden alabilirsiniz. Ayrıca, son yıllarda çıkan yeni nesil D vitamini takviyeleri K2 vitaminiyle birlikte geliyor.
Bunun yanı sıra, D vitamini yağda çözünen bir vitamin olduğu için mutlaka ana yemeklerle birlikte alınması gerekiyor. D vitamini takviyesiyle ilgili bir diğer nokta ise, tablet ya da hap şeklinde olan D vitaminlerinden kaçınmak gerektiği. Çünkü nüfusun çoğunluğunda mide asidi eksikliği olduğu için, hap şeklinde alınan vitaminler, midede asit eksikliği yüzünden tam olarak çözünemiyor ve alınan takviyeden tam verim alınamıyor. Kısacası D vitamini takviyesi alacaksanız mutlaka sprey ya da damla şeklinde, K2 vitaminiyle birlikte gelen bir D vitamini takviyesi kullanmak şart. Takviye almanıza rağmen kandaki D vitamini seviyesi yükselmiyorsa kandaki kalsiyum miktarı artabilir ve bu da damar sertleşmesine yol açabilir. Yani bilinçli D vitamini takviyesi şart.
Peki araştırmalarda bahsedilen “yeterli D vitamini seviyesi” nedir?
Genel olarak laboratuar sonuçlarında 20 ng/dL altı eksiklik olarak görülüyor ancak optimal seviye 60 ila 80 ng/dL arasında. Yani D vitamini sonucunuzun 40 çıkması, laboratuar sonuçlarında “yeterli” görülse de, D vitamininin bahsedilen faydalarını alabilmek için en az 60-80 ng/dL hedeflenmeli. Ne kadar süreyle ne dozda D vitamini takviyesi almanız gerektiğini de, mevcut seviyenize bakarak doktor ya da uzman kontrolünde belirlemeniz gerekir.
Sağlıklı ve mutlu günler dileğiyle!
Pınar Taşkınlar kimdir?
1984 yılında İzmir’de doğan Pınar, Marmara Üniversite İşletme Bölümü mezunu olup, ESADE’de Girişimcilik ve İnovasyon Yüksek Lisansı yaptı. Kronik yorgunluğunu çözme yolunda edindiği kişisel deneyimini, Institute of Integrative Nutrition’dan Dr. Mark Hyman, Dr. Andrew Weil, Dr. Libby Weaver, Dr. John Douillard ve Deepak Chopra gibi dünyaca ünlü doktorlar ve bilim insanlarından aldığı eğitim ile “Şehirde ve Sağlıklı” adlı blogunu kurdu. Beslenme eğitiminin yanı sıra Ezgi Sorman’dan, Meditasyon Eğitmenliği Eğitimi ve Osho Miasto Institute’ten Diamond Breath 1. Seviye eğitimini tamamladı. Institute of Integrative Nutrition mezuniyetini takiben, beslenmenin hastalıkların engellenmesi üzerindeki önemini verdiği bireysel seanslar ve eğitimler ile kişilere sağlıklı bir hayat tarzıyla potansiyellerine erişmeleri için yardımcı olmakta.
Konu ile ilgili “daha fazla” bilgiye aşağıdaki yazılardan da ulaşabilirsiniz: