YAZAN: BURCU ERBAŞ

Doğurganlık sağlığı konusunda problem yaşayan kişiler şu anda dünyadaki yetişkin popülasyonunun neredeyse yüzde 18’ini oluşturuyor. Bu her 6 yetişkinden 1’inin gebe kalma konusunda zorluklar yaşadığı anlamına geliyor. İlk bakışta bireysel sebeplerden kaynaklanacağını düşündüğümüz gebelik sorunları, güncel istatistikler ışığında küresel bir sağlık krizinin varlığını işaret ediyor. Dünyanın neresine gidersek gidelim, tüm nüfuslar ve coğrafyalar üzerinde bir doğurganlık krizi yaşanıyor. Hem kadın hem de erkekleri etkileyen bu doğurganlık sağlığı sorunu neden yaşanıyor? Hangi faktörler doğurganlığımızı etkiliyor? Hangi medikal testler ile sağlık durumumuzu kontrol edebiliriz? Son olarak tüm bu bilgilerin ışığında doğurganlık sağlığımızı yükseltmek için neler yapılabilir, araştırdık!


Günümüzde doğurganlık ne durumda?

Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı verilere göre şu anda her 6 yetişkin bireyden 1’i gebe kalma konusunda zorluk yaşıyor. Bu rakam kadın odağında bakıldığında ise 5’te 1’e kadar düşüyor. Geçtiğimiz 70 sene boyunca ise küresel doğurganlık oranlarının yüzde 50 oranında azaldığı görülüyor. Bu düşüşün bir kısmı sosyo-ekonomik nedenler ve bireysel seçimlerden kaynaklansa da diğer bir kısmı tamamen biyolojik sebeplerden yani doğurganlık sağlığının kaybından yaşanıyor.

Geleneksel tıp gündeminde sadece bir sorun olduğunda gündeme getirilen ve bütünsel sağlıktan ayrı bir kefede değerlendirilen doğurganlık, aslında tek başına incelenemeyecek kadar kompleks bir sağlık göstergesini oluşturuyor. Gebe kalmada yaşanan zorluklar bir anda ortaya çıkmıyor, bedende yaşanan sistematik bozuklukların bir sonucu olarak kendisini gösteriyor. Güncel duruma bakıldığında doğurganlık sorununun bireysel bir problem olmaktan çıkıp küresel bir sağlık krizine dönüştüğü de kolaylıkla fark edilebiliyor.

Neden doğurganlık oranları gittikçe düşüyor?

Doğurganlık sağlığındaki bu ciddi düşüşün arkasında çok çeşitli faktörler yatıyor. Bu sağlık sorununun artık bireysel değil de küresel bir düzeyde değerlendirilmeye başlamasının önemli bir sebebi de aslında doğurganlık sağlığını düşüren faktörlerin modern yaşam tarzı ile ortaya çıkışında gizleniyor. Peki hangi faktörler doğurganlık sağlığı problemlerinin giderek artmasına neden oluyor? Bu konu üzerine sayısız kere konuşan ve doğurganlık sağlığını bütünsel sağlık perspektifine taşıyan Fonksiyonel Tıp Doktoru Mark Hyman için hem kadınlarda hem de erkeklerdeki doğurganlık sorunları ile ilişkilendirilen 11 temel faktör bulunuyor. Bunlar aşağıdaki gibi sıralanıyor:

  1. Sigara kullanımı.
  2. Aşırı alkol kullanımı.
  3. Sağlıklı kilonun çok üzerinde olmak.
  4. Sağlıklı kilonun çok altında olmak.
  5. Yüksek seviyede duygusal ve/veya fiziksel stres.
  6. İleri yaş.
  7. Hormonal dengesizlik.
  8. Menstrüel döngü bozuklukları, adet kaybı.
  9. Yüksek oranda işlenmiş gıda, rafine şeker ve zararlı yağlar içeren beslenme stili.
  10. BPA, PFAS, ftalatlar, tarım ilaçları gibi çevresel toksinler ve hormon bozucular.
  11. PKOS gibi doğurganlığı zorlaştırabilen tıbbi sorunlar.

Yukarıdaki faktörlerden de anlaşılabileceği üzere doğurganlık sorunu dengesiz ve sağlıksız beslenme şekli, kronik stres, endokrin bozucular ve çevresel toksinler, alkol ve sigara kullanımı ile özleşelen modern yaşam stili ile ilişkilendirilebiliyor.

Doğurganlık sağlığı hangi medikal testler ile kontrol edilebiliyor?

Dr. Mark Hyman’a göre doğurganlık bir sorun olduğu düşünülene kadar hiç test edilmeyen bir biyobelirtecimiz. Nitekim geleneksel tıbbın bu yaklaşımı, doğurganlık problemlerini çözmeye yardımcı olurken, sorunların engellenmesinde yani önleyicilikte yetersiz kalıyor. Eğer doğurganlık da en az diğer biyobelirteçler kadar kontrol edilir ve bütünsel sağlık perspektifinden değerlendirilirse, iyi-kötü olası gelecek senaryolarına hazırlanmak ve bedensel dengesizlikleri iyileştirmek mümkün olabilecek. Bunun için de doğurganlık sağlığının, onu etkileyen tüm sistemler ve faktörler üzerinden somut veriler ile takip edilmesi gerekiyor.

O halde doğurganlık sağlığı nasıl ölçümlenebiliyor? Bir çoğumuzun düşündüğü gibi doğurganlık sadece hormonal sağlık ile mi ilgili? Hayır. Doğurganlık sağlığı, aslında genel sağlık durumunun bir aynası gibi tüm sistemlerimizin iyi çalışıp çalışmadığını bizlere söylüyor. İlk anda aklımıza gelmeyen tiroid fonksiyonları, ağır metal maruziyeti, besin değeri eksiklikleri gibi genel sağlık belirteçleri, direkt olarak kişinin doğurganlık sağlığını da etkileyebiliyor.

  • Seks hormonları: Menstrüel döngüyü kontrol eden ve ovülasyonu destekleyen seks hormonları doğurganlık için büyük önem taşıyor. Hyman’ın seks hormonları için sıraladığı testler, sıklıkla kullanılan kısaltmaları ile şu şekilde ilerliyor: Serbest ve total testesteron, E2, FSH, LH, SHBG, AMH.
  • Tiroid hormonları: Fazla veya yetersiz çalışan tiroid hormonları menstrüel bozukluklara yol açabiliyor. İlgili testleri ise şu şekilde sıralanıyor: TSH, Serbest T3, Serbest T4, TgAb, TPO.
  • Besin değerleri: Bazı vitamin ve mineral eksiklikleri doğurganlık ve hormon sağlığını aşağıya çekebiliyor. Bu alanda yapılması gereken testler ise şu şekilde ilerliyor: D vitamini, ferritin, magnezyum, homosistein, demir, total Omega-3 ve Omega-6, çinko, MMA.
  • Ağır metaller: Bedende biriken ağır metaller doğurganlığı düşürdüğü gibi fetüs gelişimi için de toksik olabiliyor. Bakılması gereken değerler ise şunlar: Cıva, kurşun, arsenik, alüminyum.
  • Otoimmünite: Otoimmünite yumurtaların kalitesini ve embriyonun gelişimini etkileyebiliyor. Bu alanda yapılması gereken testler şunlar: ANA, RF.
  • Metabolizma: İnsülin direnci ve bozulmuş bir glukoz mekanizması gebe kalmayı zorlaştırabiliyor. Metabolizma sağlığını kontrol etmek için Hyman’ın önerdiği testler ise şu şekilde: Hemoglobin A1c, İnsülin, Glikoz.
  • Stres seviyeleri: Kronik stres hormonal dengeyi bozarak ovülasyon sürecini negatif etkileyebiliyor. Bedendeki stres seviyelerini ölçmenin yolu da bu testleri yaptırmaktan geçiyor: Kortizol, DHEA-S.

Hyman, çocuk sahibi olmak isteyen bir çiftin denemelere başlamadan önce yukarıdaki testlerin sonuçlarını 2-6 ay boyunca takip etmelerini öneriyor. Nitekim bu biyobelirteçlerin istenen ideal seviyelere getirilmesi, olumlu sonuçların elde edilebilmesinde büyük rol oynuyor.

Doğurganlık sağlığı nasıl desteklenebilir?

Neyse ki Dr. Mark Hyman’a göre doğurganlık sağlığı doğru yaşam tarzı seçimleri ve düzenli kontroller ile desteklenebiliyor ve böylece var olan sorunların çözümünde ilerleme kat edilebiliyor.

  • Besin değeri eksikliklerini, bedendeki dengesizlikleri düzenli olarak uygulanan testler ile tespit edip iyileştirmek.
  • Doğurganlık sağlığını destekleyen, işlenmemiş, gerçek gıdalardan oluşan dengeli ve çeşitli bir beslenme izlemek.
  • Bağırsak mikrobiyotasını dengede tutmak ve besin emilimini optimize etmek için fermente gıdalarla ve lif açısından zengin beslenmek.
  • Glisemik endeksi açısından düşük bir beslenme izlemek; bir başka deyişle işlenmiş gıdaları, rafine şekeri, glüteni hatta süt ürünleri tüketimini minimize etmek.
  • Çevresel toksinlere maruziyeti minimize etmek için plastik kullanımını azaltmak, mümkünse organik tarım ürünleri ile beslenmek, doğal içerikli bakım ve temizlik ürünleri kullanmak.
  • Stres ile başa çıkma yöntemleri edinerek kronik stresi azaltmak.
  • Her gece ortalama 8 saat kaliteli bir uyku uyumak.
  • Düzenli olarak egzersiz yapmak.*

* Özellikle kadınların doğurganlık sağlığını desteklemek için kendi beden ve ihtiyaçlarına göre, doğru egzersizleri yapmaları önem taşıyor. Sağlıklı kilosunda olan kadınlar için şiddetli egzersiz yapmak ovülasyon sürecine zarar verebilirken, yüksek kilolu kadınlarda yüksek güçte egzersizler yapmak doğurganlık sağlığını destekleyebiliyor.



Burcu Erbaş

Burcu Erbaş, 2024 yılında Domus Academy Milano'da Visual Brand Design alanında yüksek lisansını, 2020 yılında ise Galatasaray Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi lisansını tamamladı. Live to Bloom'da dört yıldır içerik ve proje yöneticisi olarak görev yapan Burcu platformun görsel iletişiminde de aktif olarak rol alıyor. İyi yaşam alanında yazdığı içeriklerinde özellikle bütünsel...



BLOOM SHOP