Sıkıntılı bir olay sonrası döküntüler, yoğun stres sonucu mide rahatsızlıkları, öfkeli ve gergin bir günün akşamındaki baş ağrıları tesadüf değil. Psikolojimizin, bedensel fonksiyolarımızla yakın iletişim halinde olduğu artık bilimsel bulgularla destekleniyor. Psikonöroimmünoloji bilim dalı, davranışlarımızın, psikososyal faktörlerin, sinir sistemi, endokrin sistem ve bağışıklık sistemleri ile hastalıklar arasındaki ilişkilerini araştırıyor. Her sistemin diğerlerini etkilediğini, vücudun farklı bölgelerindeki süreçleri güçlendirdiğini veya engellediğini söylüyor.
Duyguların bedenlenmesi nedir?
Hepimizin bildiği gibi, stres, öfke, gerginlik, kaygı, korku, güvensizlik gibi duygular sağlığımızı olumsuz yönde etkiliyor ve pek çoğumuz güvende, huzurlu, neşeli, sağlıklı, özgür ve sevgi dolu hissetmenin yollarını arıyoruz.
Kaplanı Uyandırmak kitabının yazarı psikoterapist Peter Levine, bedenin tüm duyularımızın ve duygularımızın kabı olduğundan bahsediyor. Duyguların bedenlenmesi, yaşadığımız olaylar üzerinden hissettiğimiz tüm duyguların beden hafızamıza kazınması anlamına geliyor. Kısacası, her bir duyguya karşılık gelen fiziksel his, bedende kayıtlı. Korku hissettiğimizde kalbimizin çarpması, strese girdiğimizde baş ya da mide ağrısı başlaması kadar bariz tepkilerin yanı sıra, dar bir alana girdiğimizdeki tuhaf ıssızlık duygusunun dahi bedende his olarak karşılığı var.
Eckhart Tolle Şimdinin Gücü adlı kitabında “acı bedeni”nden bahsediyor. Acı beden, bedensel hafıza kayıtları, yani geçmişin bedende birikmiş anılarıdır. Yaşadığımız acı olaylar sonucu ortaya çıkan zor duygular, sistemden atılmadığı sürece içimizde yaşamaya devam ediyor ve tetikleyici bir unsurla karşılaştığımızda, acı beden uyanıyor.
Stres ne zaman travmaya döner?
Stres, yaşamın akışında sürekli mevcut. Sinir sistemi, irili ufaklı streslerle kaçarak, savaşarak, donarak ya da sağlıklı iletişim kurarak belli bir oranda başa çıkabiliyor. Ancak sinir sistemi yaşanan duygusal stres yükünü kaldıramadığı zaman, stres travmaya dönüyor. Yani bir anlamda, sinir sistemi yaşanan olay tarafından gasp ediliyor. Kaç, savaş, don şeklinde seyreden tüm savunma mekanizmaları tükendiğinde travma meydana geliyor.
Travma anında beynin mantıklı düşünme ve duygu yönetiminden sorumlu olan kısmı, yani prefrontal korteksin (beynin akıl, mantık, matematik, felsefe, hayatı sorgulama, duygu düzenlemesinden sorumlu kısmı) işlevleri yavaşlıyor ve limbik sistem (duygusal beyin) tarafından yönetilen yoğun bir duygu tufanının içine düşüyoruz. Korku anında vücuda kortisol, adrenalin ve noradrenalin salgılanmaya başlıyor. Bunu özetle şöyle düşünebiliriz, güvenliği sağlayan kuvvetler devreden çıkıyor ve tam bir arbede ortamı oluşuyor.
Tara Bennett Goleman, Duyguların Simyası (Emotional Alchemy) adlı kitabında beynin tehlikeleri algılama sürecini şöyle anlatıyor:
“Sinir bilimi bize, bir şey algıladığımız zaman, o bilginin hemen gözden veya kulaktan talamusa, yani ham fiziksel dalgaları beyin diline çeviren aktarma istasyonuna gittiğini söyler. Bilgi oradan kortekse, yani düşünen beyne ve aynı zamanda da beynin olumsuz duygusal anıları depolama merkezi olan amigdalaya yönlendirilir. Eğer amigdala, geçmişte kuvvetle tepki verdiğimiz, duygusal anlamda güçlü bir uyarıcıyı tanırsa bir duygu seli ve ona uygun bir eylem ortaya çıkarır.”
Her stres travmaya dönmediği gibi, travmatik görünen her olay da insanda travmatik etki bırakmayabilir. Bu, sinir sisteminin ve prefrontal korteks aktivitesinin ne kadar güçlü olduğu ile doğru orantılıdır.
Travma sonrası bedende neler oluyor?
Travmatize olmuş kişi, olayın yaşandığı an çoktan geçmiş olsa bile beyin ve bedendeki etkileri sürmeye devam ettiği için olayın çoktan geçmiş ve bitmiş olduğunu kavrayamaz. Dolayısıyla, yaşanan travmanın, benzer bir duygu yoğunluğu ile tekrar tekrar akla gelmesi sonucu kendini derin bir korku, endişe ve çaresizlik içinde bulur.
Bu yaşamda yaşanmış olaylar kadar, geçmiş yaşamlardan ve atalardan miras travmaları da bedenimizde biriktiririz.
Acı bedenin acısını dindirmek için uyuşturucu yollar deneriz. Dünyaca ünlü bir kişisel gelişim uzmanı olan Iyanla Vanzant’ın bu konu hakkında çok sevdiğim bir açıklaması var:
“Geçmişinizin yaralarını iyileştirene kadar kanatırsınız. Yemeği, alkolü, uyuşturucuları, işinizi, sigarayı, seksi yara bandı olarak kullanarak kanamayı geçici olarak durdurabilirsiniz. Ama eninde sonunda kan aradan sızacak ve hayatınızı lekeleyecektir. Yaralarınızı açacak, ellerinizi içine sokup sizi geçmişinizde, hatıralarınızda tutan acının çekirdeğini içerden çıkaracak gücü kendinizde bulmalı ve onunla barışmalısınız.”
Travmayı bedensel uygulamalarla şifalandırmak
Dünya çapında uygulanan pek çok travma şifalandırma çalışması mevcut. Stresi ve travmayı şifalandıran başlıca bedensel uygulamaları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Osho meditasyonları
Osho, travmanın bedende yer ettiğini çok iyi kavramış ve onu deşarj etmenin yollarını sunan kadim bir ustaydı. Osho’nun aktif meditasyonları, sağaltım yönünde son derece etkili.
Dans terapisi
Dans, birçok kültürde yüzlerce yıldır terapi amaçlı kullanılır. Özellikle şamanik kültürlerde dansın çok ayrı bir yeri var. Wikipedia’da yazdığına göre, aktif hayal gücü olarak dans ve hareket 1916’da Jung tarafından ortaya atılmış. 1960’larda ise dans terapisi öncüsü Mary Starks Whitehouse tarafından geliştirilmiş.
Hareket
Bizler hareketleri kısıtlanmış bir kültürün parçasıyız. Acılı anlarda timüse vura vura dövünmek, tepinmek, bağırmak -artık ilkel kabul edilse de-, vahşi yanımıza hitap ederek travmayı sistemden atmanın en etkili yollarından.
Tapping
Parmak uçlarıyla bedenin belli noktalarına vurularak uygulanan tapping tekniğinin, enerji akışını düzenleyerek duygusal stresi hafiflettiği kanıtlanmış, kendi kendinize uygulayabileceğiniz bir duygusal özgürleşme yöntemi.
Yoga
Yapılan araştırmalara göre, yogadaki fizyolojik yavaşlama stresi azaltıyor, kalp ritmini ve kan basıncını yavaşlatıyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve hastalıkları önemli oranda önlüyor. Virginia Üniversitesi’nde 2005 yılında tamamlanan bir araştırmaya göre yoganın, kalp sağlığını güçlendirmek için güvenli ve uygun maliyetli bir sistem olduğu sonucu ortaya çıktı.
TaiChi ve Qigong
Evergreen Taiji Akademi’nin kurucusu Sally Chang, bir röportajında Qigong ve TaiChi hakkında şöyle diyor: “Günümüzde kişisel düzeyde ve medya aracılığıyla neredeyse her gün travma yaşıyoruz. Qigong ve TaiChi bedenin, zihnin ve ruhun gücünü ve dayanıklılığını geliştirmek için kullanılan hareketli meditasyon disiplinleridir. Kökleri Geleneksel Çin Tıbbı ve dövüş sanatlarından gelen bu uygulamalar gücü arttırır, dengeyi geliştirebilir ve hayati enerjiyi (Qi’yi) yeniler. Bu uygulamalar, kendimizin ve insanlığımızın merkezine dönmemize, yeniden bütünleşmemize, dinlenmemize ve iyileşmemize yardımcı olur.”
Somatik deneyimleme
Somatik deneyimleme, Peter Levine tarafından geliştirilmiş, travmayı ve diğer stres bozukluklarını iyileştirmeye yardımcı olan beden odaklı bir terapötik modeldir. Araştırıp, deneyimlemenizi öneririm.
Yenilenen Wings ile hayatınıza değer katmaya, alışveriş keyfini ayrıcalıklara dönüştürmeye hazır mısınız? Siz de Wings’in ayrıcalıklı dünyasına katılmak ve size özel programlarını incelemek için link üzerinden başvurunuzu yapabilirsiniz!