RÖPORTAJ: ALEYNA TEPE

Travma, kronik stres ya da kaygı zaman zaman sistemimizin işlemleme kapasitesini aşabilir. Yaşanan travma işlenemediğinde ise bedende sıkışarak kendini çeşitli semptomlarla gösterir. KranyoSakral terapi, bu gibi sıkışmalarda bedeni hafif dokunuşlarla uyararak içindeki gücü açığa çıkarmayı ve saklı kalmış sağlığı bulmayı sağlar. KranyoSakral terapi hakkında bilinmesi gereken tüm detayları Klinik Psikolog ve Somatik Deneyimleme Uygulayıcısı Esin Yardım‘a sorduk!


KranyoSakral terapiyi kısaca tanımlayabilir misiniz?

KranyoSakral terapi, hafif dokunuşlarla bedendeki sıvı hareketlerini takip ederek sağlığın nerelerde ifade bulup bulmadığını dinleyen bir dokunma terapisidir. KranyoSakral terapinin temel prensiplerinden birisi, sistemimizin bir içsel zekası olduğu ve bu zekanın her zaman sağlığa ve iyileşmeye yönelmekte olduğudur. Örneğin parmağımız kesildiği an o bölgedeki kılcal damarlar daralır ki kan kaybı azalsın. Kan pıhtılaştıktan sonra ise damarlar bölgeye daha çok oksijen taşıyarak doku iyileşmesini tetiklemeye başlarlar. Bu bedenin içsel zekasının hangi aşamada iyileşme için ne yapması gerektiğine küçük ama mükemmel bir örnekir. KranyoSakral terapi çalışması, aslında bedenin bu içsel zekasıyla işbirliği yaparak iyileşme kapasitesini arttırma prensibiyle çalışır.

Stres, geçmiş travmalar ya da kaygılar fiziksel bedende nasıl sıkışıyor? Bu sıkışma, yaşanan deneyimin büyüklüğü, kişinin yaşı ve zihinsel kapasitesinden nasıl ve ne ölçüde etkileniyor?

Herhangi bir dönemde, sistemimizin işlemleme kapasitesini aşan bir durumla karşılaştığımızda sinir sistemimiz bu deneyimin fazla gelen kısmını “dondurur”. Donma, hayatta kalmayı önceliklendirmek adına çok işlevli bir seçimdir. 

Bu travmatik bir olay, tekrar eden eylemler ya da kronik stres olabilir. Deneyimin ya da travmanın büyüklüğü değil, sistemin o anki işlemleme kapasitesi etkiyi belirler. Bu kapasitede aslında kaynaklarımız önemli rol oynar. Kaynaklar kişinin hayatta kendini ne kadar güvende hissettiği, inançları gibi içsel faktörlerin yanı sıra ilişkileri, fiziksel güvenliği gibi dışsal faktörler de olabilir.

Bu dondurulmuş deneyimler biriktikçe, bedendeki doğal ve doğuştan gelen akışları engelleyecek hareketsiz alanlar oluşturmaya başlayabilir. Bu hareketsizlikler, sıkışmalar bedenin herhangi bir bölgesinde ifade bulabilir ancak KranyoSakral terapi diyaframlara ve diyaframların serbest hareketine özellikle önem vermektedir.

Bedende sıkışan bu enerjinin kaynağı olan deneyime bağlı olarak, bedenin hangi bölgesinde daha sık sıkıştığına dair genel bir gözlem yapılabilir mi?

Fiziksel bir travma, bir duruş bozukluğu, bir ameliyat ya da duygusal bir travma olsun, işlemlenmediği sürece beden hafızasında bir etki bırakacaktır. Bu etkinin nerede, nasıl olacağının haritasını öngörmek yanıltıcı olabilir. Örneğin bir kazada kişi kuyruk sokumunun üstüne düşmüş olabilir ancak bu hafif bir düşme ise sadece pelviste, şiddetli bir düşme ise bu belki tüm omurga boyunca etki edebilir. Bir KranyoSakral terapist, hiçbir varsayımda bulunmadan, bedenin bütününde sıvı hareketlerinin nerede sağlıklı ifade bulduğunu, nerelerde bu ifadenin kaybolduğunu hassas dokunuşlarla dinler. Böylece sadece semptom gösteren bir bölge değil, bedenin tamamında etkilenmiş olabilecek tüm sistemlerin bütünlük içinde sağlığa yönelmesi sağlanır. 

Ruhsal yaralanmaların bedende sıkışması ve yine somatik dokunuşlarla bu sıkışmaların çözülmesi oldukça etkileyici. Bu bağlamda KranyoSakral terapi, bedende sıkışan enerjinin salınımında nasıl bir rol oynuyor?

Hiçbir varsayımda bulunmayan, yargısız, nötr, açık bir dinleyici ile konuşmak  bize ne kadar iyi gelir! KranyoSakral terapi bunu sözsüz olarak, dinleyen dokunuşlarla insan sisteminin bütünü için yapmaktadır. Psikoterapi deneyimi olanlar bilir ki terapistin tüm mevcudiyeti ve nötrlüğüyle eşlik ediyor olması farkında olmadığımız birçok düşünceyi, inancı kendi kendimize bilince getirmemizi ve düzenlememizi sağlar. KranyoSakral terapi de benzer bir prensiple, hata ya da semptom aramak yerine sistemin bütününü dinleyen, yargısız bir yaklaşımla sisteme bir ayna tutar. Bu nötr aynanın yardımıyla sistemin içsel zekası, bireyi sağlığa ve iyileşmeye yönlendirmeye başlar.

KranyoSakral terapinin belki de en önemli farklarından birisi, bu iyileşmenin ne kadar, ne yönde olması gerektiği konusunda terapistin bir varsayımda bulunmamasıdır. Bizi her zaman sağlığa ve iyileşmeye yönlendiren sistemin içsel zekasına koşulsuz bir güvenle iş birliği sağlamasıdır. Böylece iyileşme bireyin o anda hazır olduğu hızda ve kapasitede gerçekleşeceği için kalıcılığı da çok daha yüksek olacaktır.

Bedenin içsel gücünü uyandırarak kendi kendini onarma becerisini destekleyen KranyoSakral terapi uygulaması, süresi, yöntemleri ve etkileri bakımından kişiden kişiye değişkenlik gösteriyor mu? Bu noktada bireylerin farklılaşan içsel güçlerinin ya da spiritüel bakış açılarının etkisinden bahsedilebilir mi?

KranyoSakral terapinin iş birliği yaptığı içsel zeka, döllenme anından son nefesimize kadar varlığımızı ve sağlığımızı düzenleyen bir prensiptir. Bu sebeple inanç ya da bakış açısından bağımsız, sinir sistemi olan bir canlı olmanın ortak paydasıyla çalışmaktadır. Destekleyici ya da alternatif terapilere hiç inanmayan ya da kendini çok spiritüel olarak tanımlayan bir insanda aynı etkide çalışmaktadır. Sadece beden farkındalığı daha yüksek olan kişiler, seansların etkilerini belki daha net veya daha hızlı fark edebilir ancak bu terapinin beden farkındalığı daha düşük kişilerde etki etmediği anlamına gelmiyor tabii ki. 

Birçok kişi ortalama 2 hafta aralıklarla uygulanan 4-5 seansta kendilerinde çok olumlu değişiklikler fark ediyor ve bu değişiklikler kalıcı oluyor. Kronik hastalıkları olan ya da kronik yoğun stres altındaki kişilerle daha farklı bir çalışma gerekebilir. Burada da terapistleri her zaman danışanın bedeni yönlendirir. Bir KrayoSakral terapist, ilk seansta sizinle çalışıp bedeninizi dinledikten sonra nasıl bir çalışmaya ihtiyacınız olabileceği konusunda size öneride bulunacaktır.

KranyoSakral terapinin etkileri ne kadar süreyle devam eder? İlerleyen zamanlarda deneyimlenebilecek stres, travma ya da kaygıların bedende sıkışmasına karşı koruyuculuk sağlar mı?

Birçok terapi ekolünde olduğu gibi, KranyoSakral terapi de aslında geçmişte olanın etkilerinin günümüzdeki sıkışmışlığını ortadan kaldırmak ve mevcut anda sistemin tüm kapasitesini ve yaşam enerjisini ifade edebilmesi hedefiyle çalışır. Ancak tabii ki her birimiz şu anda doğumumuzdan bugüne kadar birçok travma, stres ve koşullanmanın etkisini bedenlerimizde taşıyoruz ve bu bir yük getiriyor. Düzenli KranyoSakral uygulaması ile bu koşullanmaların etkisinden özgürleşen bir sistemin toleransı artacaktır. Ayrıca, birkaç KranyoSakral terapi seansı alan çoğu kişi, kendi bedenleriyle farklı bir ilişkiye ve farkındalık seviyesine gelerek bedenlerinin verdiği mesajları çok daha erken ve iyi duyabilir hale geliyor. Bir koruyuculuk olmasa da aslında KranyoSakral terapi ile bir anlamda erken uyarı sistemi geliştiğini söyleyebiliriz.



Aleyna Tepe

1997 yılında İstanbul’da doğan Aleyna, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Bahçeşehir Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında devam ediyor. Çocukluğundan beri duygu ve düşüncelerini yazarak ifade eden Aleyna, iyi yaşam konseptine duyduğu ilgiyi yazma tutkusuyla birleştirerek Live to Bloom’da editör olarak çalışıyor. Akademik ve deneyimsel olarak kendini...



BLOOM SHOP