YAZAN: BURCU ERBAŞ
In partnership with Wings

Fazla düşünmenin modern yaşama özgü olduğunu mu düşünüyorsunuz? Tarih boyunca insanlar zorlu zamanlarda endişelenmeye, umutsuzluğa düşmeye yatkın olmuştur. Bu nedenle her kültürde belirsizlikler karşısında zihni sakinleştirmeye ve iç huzuru yeniden sağlamaya yönelik gelenekler ve pratikler vardır. Budizm ve Şintoizm’in harmanlandığı, çok eski zamanlara dayanan geçmişi ile Japonya, ruhsal ve zihinsel dayanıklılığı arttırmaya yönelik felsefelerin en yoğun bulunduğu ülkelerin başında geliyor. İşte kendinizi fazla düşünme girdabında bulduğunuzda zihninizi sakinleştirmek için kullanabileceğiniz 7 Japon tekniği!


Zihninizi sakinleştirmek için kullanabileceğiniz 7 Japon tekniği 

Japon kültürü, zihni fazla düşünme sarmalından şimdiki ana döndürmeyi, mükemmellik takıntısını bir kenara bırakıp olanı olduğu gibi kabul edebilmeyi öğreten köklü düşünce yapılarını ve pratikleri içerisinde barındırıyor. Bu tekniklerden en etkili olanları aşağıdaki gibi sıralanıyor!

1. Shouganai: Kaçınılmaz olanla barışın.

Tarihsel olarak çok yıkıcı doğal felaketler yaşamış olan Japon toplumu için Shouganai, büyük kültürel önem taşıyor. Kabaca çevirisi “Bir yardım gelmez.” olan Shouganai hayatın tüm belirsizliklerine karşı dayanıklı kalmamız gerektiğini söylüyor. Bizim kontrolümüzün dışında gerçekleşen tüm olaylara karşı tek yapabileceğimiz şeyin kabul etmek olduğunu simgeliyor. Shouganai, içerisinde yenilgiyi kabul etmeyi veya kaçışı barındırmıyor. Daha felsefi bir noktadan hayatın daimi bir değişim içerisinde olduğunu ve her zaman beklediğimiz sonuçların doğmayabileceğini savunuyor. Kişisel veya toplumsal boyuttaki zorlu zamanlarda Shouganai felsefesine başvuran Japonlar, bazı olayların değiştirilemeyeceğini kabul ederek zihinsel dayanıklılıklarını ve güçlerini bu gerçekçi bakış açısına dayandırıyor. Pasif bir tavra bürünmeden somut olarak sahip oldukları her unsuru Shouganai’den aldıkları iç huzur ile en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorlar.

Uzun zaman önce planlamaya başladığınız tatile gittiniz ama her gün yağmurlu mu geçiyor? Akşam yemeği rezervasyonunuz varken hemen yapılması gereken acil bir işiniz mi çıktı? Her sabah bindiğiniz tren çok mu kalabalık oluyor? Kontrol dışı yaşanan her türden günlük sıkıntı karşısında Shouganai inancı yeşerebiliyor. Hayat her türlü engele rağmen tüm hızında akmaya devam ediyor.

2. Shinrin-Yoku: Doğada vakit geçirin.

Diğerlerine göre daha yakın bir zamanda, 1980’ler Japonya’sında bir fiziksel ve psikolojik egzersiz olarak gelişen Shinrin-Yoku kabaca “ormanın atmosferini içimize çekmek” anlamına geliyor. İyi yaşam alanında orman banyosu olarak çokça bahsedilen bu gelenek, doğa ile geçirilen zamanın modern yaşamın yarattığı tükenmişlik hissini dengelediğini savunuyor. Literatürde “ekoterapi” olarak tanımlanan bu uygulamanın bilimsel olarak ruh halini iyileştirmeye yardımcı olduğu kanıtlanıyor. Basitçe bir parkta yürümek dahi zihni sakinleştirmeye, parasempatik sinir sistemini tetiklemeye ve yaratıcılığı kuvvetlendirmeye yeterli oluyor.

3. Nenbutsu: Tek bir cümleye odaklanın.

Kökenlerini Budizm’den alan Nenbutsu kelimesi mindfulness anlamına gelen “nem” ve Buddha’nın Japonca ismi olan “butsu” kelimelerinden oluşuyor. Bu nedenle Nenbutsu “Buddha’nın Mindfulness’ı” anlamına geliyor. Bir cümlenin veya kelimenin içten ya da dışarıya doğru, nefesle koordineli şekilde tekrar tekrar söylenmesi ile yapılıyor. Geleneksel olarak da “Kendimi Buddha’ya emanet ediyorum.” cümlesinin farklı dillerde söylenmesi ile yapılıyor. En sık kullanılan cümle de bu nedenle “Namo Amida Bu” oluyor. Herhangi bir ön hazırlık veya çalışma gerektirmeyen bu meditasyonda önemli olan tekrar edilen cümleye ve kendi nefesimize odaklanmak oluyor. Bu esnada zihin sakinleşiyor ve iç huzur yeşermeye başlıyor.

4. Zazen: Meditasyona oturun.

Zazen Japonca “yere oturularak yapılan meditasyon” anlamına geliyor. Bir Budizm öğretisi olan Zazen tüm önyargı ve hırslarımızdan kurtulmamızı amaçlıyor. Meditasyon yapan kişi süreç boyunca tüm bedenini saran duygu, düşünce ve hisleri hiç müdahale etmeden izliyor ve yaşanmalarına izin veriyor. Bu pratik, yaşamda olup biten her şeyi “olduğu gibi” görmeyi, geçiciliği kabul etmeyi, en önemli olan ana yani şimdiki zamana odaklanmayı öğretiyor. Düzenli yapılan Zazen fazla düşünme alışkanlığının yavaş yavaş kaybolmasına yardımcı oluyor.

5. Gaman: Zorlukları metanetle karşılayın.

Japonya’da hala her çocuğa öğretilen Gaman zorlu zamanlarda dayanıklı ve metanetli kalınması gerektiğini söylüyor. Aslında Gaman kişilerin kendi içlerinde sahip oldukları zihinsel ve ruhsal dirayeti simgeliyor. Beklenmedik veya zorlu zamanlarda dışarıdan medet ummak yerine devam edebilme gücünün hepimizin içinde saklı olduğunu hatırlatıyor. Gündelik yaşamda upuzun sıralar beklerken, hoşa gitmeyen ama yapılması gereken bir işi, ödevi yaparken, bir kişiyi tolere ederken Gaman felsefesi devreye girebiliyor. Gaman bireysel bir pratik olduğu kadar toplumsal bağlara da sahip. Başkalarının ruhsal durumunu ve kendi içsel dünyamızı sürekli kontrol etmek zorlu durumlarda dahi sosyal yaşam kurallarını sürdürmeye devam etmeyi beraberinde getiriyor. Bu nedenle Gaman uygulamasının da belirli sınırlar içerisinde olması gerekiyor. Her sıkıntımızı içimizde yaşamak veya huzursuzluk çıkarmamak için hoşumuza gitmeyen durumları dile getirmemek uzun dönemde zihinsel sağlığı yükselteceğine düşürebiliyor. Önemli olan Gaman’ın nerede uygulanması gerektiğinin çizgisini bilmekte yatıyor.

6. Wabi-Sabi: Kusurları benimseyin.

Kısaca Wabi-Sabi “kusurlardaki güzellik” anlamına geliyor. Bu felsefeye göre her güzellik yaşamın ta kendisi gibi geçici ve yok olmaya mahkum görülüyor. Çevremizdeki her şeyin sahip olduğu bu yavaş yavaş kaybolma süreci, aslında her güzelliği daha değerli ve özel kılıyor. Wabi-Sabi, gündelik yaşama uyarlandığında tüm kusurları, engelleri, hatalardaki güzelliği görmemizi öğütlüyor. İlişkilerimizde, yaptığımız işlerde hatta yediğimiz yemeklerde mükemmeli aramayı bırakmamızı, yavaşlamamızı, limitlerimizi, hatalarımızı, şimdiki anda elimizden gelen kadarını kabul etmemizi söylüyor. Bu da aslında fazla düşünmemize ve endişelenmemize neden olan üzerimizdeki o mükemmeliyet baskısını hafifletiyor çünkü bir şeyin mükemmel olmaması onun ne değerini ne önemini ne de güzelliğini azaltıyor. Aksine samimiyetini, huzurunu, ondan alınan keyfi ve tatminliği artırıyor.

7. Ikebana: Anda ve dikkatli olun.

600 yıllık geçmişi ile Ikebana, hala nesilden nesile aktarılan güçlü bir gelenek olarak Japon toplumunda yaşatılıyor. Doğa ile zaman geçirmeyi yaratıcılık ile buluşturan bu uygulamada çiçekler, dallar ve diğer doğal maddeler belirli aranjmanlarda bir araya getiriliyor. Ortaya çıkan tasarımlar minimalden maksimalist şekillere kadar farklılık gösterebiliyor çünkü Ikebana tamamen yapan kişinin yaratıcılığından doğuyor. Ikebana, özünde tasarımı değil, doğayı ve doğal manzaraları kutlamak ve yüceltmek için uygulanıyor. İlhamı doğadan alarak yaptığımız her işte dengeyi, harmoniyi ve güzelliğin geçiciliğini yakalamamız gerektiğini bize öğretiyor. Aynı yaşamın kendisi gibi Ikebana da güzelliğin yakalanmasında hataların, boşlukların, asimetrilerin mutlaka olması gerektiğini savunuyor. Bu nedenle Ikebana tasarımları her zaman daha az ama özel malzemeler ile farklı ve “kusurlu” görünen geometrik şekillerde gerçekleştiriliyor. Her yerleşim düşünülerek, dikkatle, odaklanarak yapılıyor. Bu da Ikebana’yı zihni sakinleştiren harika bir pratik haline getiriyor.


Yenilenen Wings ile hayatınıza değer katmaya, alışveriş keyfini ayrıcalıklara dönüştürmeye hazır mısınız? Siz de Wings’in ayrıcalıklı dünyasına katılmak ve size özel programlarını incelemek için link üzerinden başvurunuzu yapabilirsiniz! 



Burcu Erbaş

Burcu Erbaş, 2024 yılında Domus Academy Milano'da Visual Brand Design alanında yüksek lisansını, 2020 yılında ise Galatasaray Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi lisansını tamamladı. Live to Bloom'da dört yıldır içerik ve proje yöneticisi olarak görev yapan Burcu platformun görsel iletişiminde de aktif olarak rol alıyor. İyi yaşam alanında yazdığı içeriklerinde özellikle bütünsel...



BLOOM SHOP