Eski albümleri karıştırırken, saçlarımın kısacık kesildiği, bol pantolon giydiğim bir ortaokul fotoğrafımı buldum. Düşündüm de o kadar da çirkin değilmişim, hatta baya sevimliymişim. Ama nedense o yaşta kendimi “aşırı çirkin” hissediyordum. Anılarımda da görüntüm böyle kalmış. Aah unutmuşum, bir de o harika sivilcelerim, onlardan da bahsetmiş miydim?

Günümüzdeki bana gelecek olursak, birçok kişiye göre oldukça güzel, hoş ve alımlı bir kadınım. Fakat kendimi “güzellik” anlamında eleştirecek birçok cümle kurabilirim. Bazı günler çirkin de hissedebilirim, sırf saçımı beğenmediğim için dışarı çıkmayabilirim. En yakın arkadaşım kendini beğenmediğinde ise onun ne kadar güzel olduğunu söyleyecek bir sürü cümle kurabilirim. Bu, ona yalan söylediğimden ya da iyi hissettirmek istediğimden de değil. Etrafımdaki herkes bana göre güzel, hoş ve tatlı insanlar. Fakat benim gibi, bu güzel kadınlar için güzellik görünüş demek olduğu için, kendilerini görünüş anlamında acımasızca eleştirebiliyorlar.

“Güzellik” denilince aklımıza ilk olarak fiziksel çekicilik geliyor ve iki kategoriden birine kendimizi ve diğer insanları yerleştiriyoruz : Güzel veya güzel değil!

Maalesef toplumdaki yerimiz de bu anlama göre belirlenmiş oluyor. Erkekler için aklımıza ilk gelen şey güzellik değil de başarıyla ilgiliyken, özellikle kadınların rolü güzellik üzerine oturtulmuş. Bu yüzden de işe girerken bile fiziksel görünüşümüze güveniyor ya da güvenemiyoruz. Buradan da korkunç bir gerçek ortaya çıkıyor hatta bazen başarılı ve güzel kadınları da bu algımıza göre yargılayabiliyoruz.

Sizce içinde yaşadığımız toplumu değiştirebilir miyiz?

Haydi hemen medyayı suçlayalım; televizyonda gösterilen “o güzel” kadınlar gibi görünmeyebiliriz ya da kilomuz standartların üzerinde olabilir. Fakat içiniz rahatlasın. “Güzellik” denen algı neredeyse her on yılda bir değişiyor. Rönesans döneminde yaşamış olsaydık, şu an kırk beş kilo olanlarımız değil etine dolgun olanlarımız güzel hissedecekti. Eğer “güzellik” için bir algı varsa ve bu sürekli değişiyorsa, “güzellik” zaten içi çok boş bir kavram. O yüzden derin bir nefes alabiliriz!

“Her kadın güzeldir!” klişesine bir küçük eleştiri…

Sizce bizi biz yapan dış görünüşümüz mü? Yoksa sahip olduğumuz değerler, yaratıcılığımız, azmimiz, belki de hayvanları sevmemiz mi? Kilomuzla ya da hokka burnumuzla mı varız bu toplumda? Tabi ki hayır! Konsepti değiştirelim bence.

İnsanı hoş ve güzel yapan şey, sahip olduğu değerleridir, azmidir, güzel gülüşüdür kimi zaman. Kim olursanız olun, “güzel” olmasanız da önemlisiniz ve sevilmeye değersiniz! Bu yüzden de benim olduğum yerden siz tam ve mükemmel görünüyorsunuz!



Öykü Gökler

1988 yılında Ankara'da doğdu. 2011 yılında lisans eğitimini ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde tamamladıktan sonra kendi tasarımlarını üreten bir ayakkabı atölyesinde, kendi koleksiyonunu oluşturarak ayakkabı tasarlamaya başladı. Aynı zamanda çocuk hikayeleri kitabı çıkarmak üzere editörlük eğitimi almakta. Yoga, pilates, fotoğraf çekmek ve müzik dinlemek en keyif aldığı aktiviteler...



BLOOM SHOP