Geçen gün bir sohbet sırasında yaşamlarımızın stresi yüzünden âşık olmaya enerjimizin kalmadığını konuşuyorduk. Hatta ben ufak bir şiir yazmıştım bu konuda:
“Stresten âşık bile olamıyoruz ağız tadıyla.” diye…
Çok sevdiğim öğrencim, Görkem “Ben romantik filmlerdeki aşka inanıyorum ya, çok mu safım?” dedi. Ayaklarını yerden kesecek, gözlerini kamaştıracak, seni sarıp sarmalayacak, herhangi bir sebepten gitmeye kalktığında gözlerinin içine bakıp ‘Gitme!’ diyecek ve hiç bırakmayacak olan o aşka inanmak saflık değil; ciddiyettir. Hayatı ciddiye almaktır.
Aşka farklı bakış açıları
Ancak ikili ilişkilerdeki sorunların en başında biz kızların Pamuk Prenses, Kül Kedisi, Uyuyan Güzel gibi romantik ötesi masallarla, erkek çocukların ise daha çok aşka aç, aşka hasret süperkahraman karikatürleriyle büyümüş olmamız belki de.
Babama sorsanız aşk hikâye. “Gerçekçi olmak lazım bu hayatta.”
Benim ise gerçeğim aşk. İllâ bulacağım onu.
Annem “İyi bir iş kadını olacaksın sen Arzu” dediğinde, “İyi bir aşk kadını olacağım ben!” demiştim. Sadece bir adama, bir kadına karşı duyulan aşk değil sözünü ettiğim. Bir şehre, işime, dünya üzerindeki tüm çocuklara, aşağıyı seyrederek salına salına geçen bir buluta, tabiata, insanlığa aşk. Baktığın, gördüğün, dokunduğun, tattığın, yaptığın her şeye karşı duyduğun aşk.
Modern hayatta aşk
Aşkı yitirdik biz bu özensiz, hissiz, ezbere kültürün içinde. Kalplerimizi kapattık. Kafalarımız o kadar karışık ki, aşka benzer bir şey bulduğumuzda ya onu tanıyamıyoruz, tanısak ona sahip çıkamıyoruz, sahip çıksak elimize yüzümüze bulaştırıyoruz. Hoyrat davranıyoruz. Hayatı daha fazla sıkıcı bir hale getiremezdik herhalde.
Aşkı toplamamız lazım kaldığı yerden. Onu yeniden uyandırmamız, romantik komedileri devreye sokmamız lazım. Tekrar lisedeki gibi saçma sapan, pervasızca âşık olmayı hatırlamamız lazım. İncinmekten korkmadan, incitmeden, gururu araya sokmadan hesapsız aşkı uyandırmamız ve karınlarımızda tekrar kelebekleri uçurmamız lazım.
Çünkü aksi halde çok soğuk bir yer oluyor dünya. Anlamsız. Sıradan. Durağan. Kupkuru.
Aşkı, sevgiyi, nasıl tekrar günlük hayatımızda uyandıracağız ve yaşam kaynağımıza, gerçek olana yeniden bağlanacağız?
1. Öz şefkat uygulamalarını hayatınızdan eksik etmeyin.
Sevgi ile bağlanmak için önce uzun zamandır ara verdiğimiz kişiyle, kendimizle bağlanmalıyız. Bunun için elinizi her gün, günde birkaç kere kalbinize koyun, gözlerinizi kapatın, derin nefesler alıp verin ve sorun: Nasılsın? Neye ihtiyacın var? Senin için ne yapabilirim? Dinleyin. Belki başlangıçta duyamayacaksınız. Ama zaman içinde sizinle konuşan bir kalbiniz olduğunun farkına varacaksınız.
2. Dikkatiniz ne zaman dağılsa, olumsuz düşüncelerle kaplansanız odağınızı tekrar tekrar sevgiye çevirin.
Sevdiğiniz bir kitabı elinize alın, nefes egzersizlerinizi yapın, bir dostunuzu arayın, sevgi enerjisini yaşamınıza davet edin ve çoğaltın.
3. Aşk üzerine meditasyon yapın.
Aşk içinde durmaya odaklanmak, günlük hayatınızda motivasyonunuzu artıracaktır. Bu gücü yaşamınıza çekecek dualar edin, mantralar söyleyin.
4. Size aşkı hissettiren yerlere gidin, kitapları okuyun ve filmleri izleyin.
5. Dans edin.
En sevdiğiniz müzikleri koyun ve çılgınlar gibi dans edin!
6. Kahkaha meditasyonu yapın.
İlginizi çekebilir: Öz Şefkat: Kendinizle Yeni ve Sağlıklı Bir İlişki Kurmak