YAZAN: ALEYNA TEPE

Dünyanın en mutlu insanlarının İsveçliler olduğunu biliyor muydunuz? Eksi kırkları bulan soğuğa ve öğlen ikide kararan havaya rağmen bu ünvanı alabilen İsveçlilerin elbette birkaç küçük mutluluk sırrı var. Bunların başında ise, İskandinav ülkelerinin geneline yayılmış, sade ve yavaş yaşam stilinin yansıdığı bir ritüel olan “Fika” geliyor. Fika, dışarıdan bakıldığında sıradan bir kahve molası gibi görünse de yavaşlamak, sosyalleşmek ve hayatın daha basit zevklerinin tadını çıkartmak için yaratılan bir ânı temsil ediyor.


Fika ritüelinin tarihteki yeri nedir?

“Fika yapmak” ya da “fikaya katılmak” olarak hem isim hem de fiil formunda kullanılan, sevdiğiniz biriyle, iş arkadaşınızla ya da partnerinizle sosyal bir kahve molası yapmak anlamına gelen fika, aslında İsveççede kahve anlamına gelen “kaffi” kelimesinden türetilmiş ters bir sestir.

1600’lü yılların ortasında, Osmanlı’dan İsveç’e getirilen kahvenin, bugün tüm dünyada konuşulan fika ritüelinin temellerini attığını söyleyebiliriz. İlginçtir ki o dönemlerde kahve İsveç’te hiç de sevilmeyen, hatta İsveç kralı Fredrik tarafından yasaklanmış bir içecekti. Ardından gelen 150 yıl boyunca da popülerlik kazanamayan kahve, Kral Gustav III tarafından anti-monarşi duyguları yaratan bir ritüele sebep olduğu gerekçesiyle hiçbir zaman kabul görmedi. “Kaffi” ismindeki bu yasaklı içecek, halkın dilinde “fika” kelimesine dönüştü ve sonunda 1823 yılında yasağın da kalkmasıyla fika, İsveç kültürünün vazgeçilmez bir parçası haline geldi. Birçok kültürde sıradan bir kahve molası olan bu eylemin İsveçliler için bu denli değerli olmasının sebebi belki de yıllar süren bu mücadeledir.

Nasıl fika yapılır?

Birçok kültürde uyanmak için on dakikalık molalarda ya da kağıt bardaklarda hızlıca kahve içmek, İsveç’te kendisine özel olarak zaman ayırılan bir ritüel olarak yaşanıyor. Rahatlamak, gözlemlemek, yavaşlamak ve sosyalleşmek için ayrılan zaman anlamına da gelebilen fikayı, bir mindfulness ritüeli olarak kabul etmek bile mümkün.

Gerçek bir fika deneyimi yaşamanız için size birkaç ipucumuz var:

  • Fika zamanını takviminize not alın. Kendiniz için bir mola verin. Masanızdan kalkın, dışarı çıkın, bir kafeye gidin. Arkadaşlarınızla buluşma ayarlayın, iş arkadaşlarınızı daha yakından tanıyın. Gün içinde yarım saat bile olsa fikaya zaman yaratın, anda kalın, sosyalleşin ve kahvenizin tadını çıkartın.
  • Fikayı tamamıyla deneyimleyebilmek için konsepti benimseyin. İsveçliler buna “lagom” derler, yani “tam da olması gerektiği kadar” anlamına gelir. Bu kavram, sadeliğin içindeki huzura vurgu yapar. Fikayı tam da böyle deneyimlemelisiniz; sadelik içinde, aynı anda başka şeylerle ilgilenmeden, yalnızca içinde bulunduğunuz o âna odaklanarak.
  • Kahve yanı lezzetleri atlamayın. Günümüzde bu alışkanlık azalmış olsa da aslında fika, kahve yanında geleneksel İsveç tatlılarını da barındırır. Hatta tam olarak 7 dilim tatlı. 1940’larda, kahvenin yanında 7 dilim tatlı ikram edilir ve 7 şanslı sayı olarak kabul edilirmiş: 6 dilim çok az, 8 dilim gösterişli fakat 7 dilim “lagom”, yani tam da yeteri kadar.

Elbette her şeyi hızlı hızlı yaşadığımız bu dönemde uzun uzun fika yapma fikri pek de mümkün gelmiyor olabilir. Ancak bunu bir dinlenme, mindfulness pratiği hatta bir nevi meditasyon olarak bile görebilirsiniz.

Fikanın yanında hangi lezzetlere yer verilmeli?

Fikayı bu denli keyifli ve popüler kılan en önemli özelliklerinden birisi de kahveye eşlik eden yöresel hamur işleri ve pastalar. Bu lezzetlerin başında, kanelbullar (tarçınlı rulo), princess cake (prenses pasta) ve pepparkakor (biberli kurabiye) yer alıyor.

Özellikle kanelbulların, çeşitli aromalarla hazırlanmış birçok farklı türü bulunuyor. Örneğin, Christmas zamanı ülkenin tüm pastanelerinde safranlı kanelbullar bulmak mümkün. Yalnızca bu kısıtlı dönemde yapılan safranlı rulolar Christmas boyunca fikanın vazgeçilmezi oluyor. Bu özel lezzetlerin yanı sıra, İsveç’in eşsiz doğal ürünlerinden elde edilen reçeller ve bal da fikanın olmazsa olmazları arasında.

Özetle, İsveçlilerin soğuk iklime ve kısa gün ışığına rağmen dünyanın en mutlu insanları olmaları tesadüf değil. Bu mutluluğun kaynağında, yavaş yaşamı benimseyen ve sosyal ilişkileri güçlendiren fika gibi ritüeller olduğunu söyleyebiliriz. Fika, basit bir kahve molası değil, aksine, günün stresinden uzaklaşmayı sağlayan ve hayatın küçük zevklerini kutlayan bir ritüeldir. İsveç kültürünün bu parçası, bize günümüz dünyasında bile sakinliğin, basitliğin ve birlikteliğin kutlandığı anlar yaratmanın o kadar da zor olmadığını gösteriyor.




Aleyna Tepe

1997 yılında İstanbul’da doğan Aleyna, lisans eğitimini Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamladı. Yüksek lisans eğitimine Bahçeşehir Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji alanında devam ediyor. Çocukluğundan beri duygu ve düşüncelerini yazarak ifade eden Aleyna, iyi yaşam konseptine duyduğu ilgiyi yazma tutkusuyla birleştirerek Live to Bloom’da editör olarak çalışıyor. Akademik ve deneyimsel olarak kendini...



BLOOM SHOP